- 18 Şubat 2011
- 142.979
- 62.156
- 1.868
Kariyerine Katar ekiplerinden Al Gharafa'da devam eden Teknik Direktör Bülent Uygun, Goal Türkiye'ye konuştu.
46 yaşındaki teknik adam Süper Lig'deki şampiyonluk yarışından Katar'daki kariyerine, Sivasspor'da yaşadığı unutulmaz maceradan gelecek planlarına kadar sorduğumuz tüm sorulara içtenlikle yanıt verdi.
10 sene önce, kısıtlı sayılabilecek bir kadroyla Süper Lig’de şampiyonluğa oynadınız. Sivasspor’un başarısının sırrı neydi?
Bülent Uygun: Ben o dönemde aynı zamanda sportif direktördüm. Mecnun Odyakmaz, futbolu aslında çok iyi bilen bir başkan olmasına karşın bu görevi bana bırakmıştı. Saha içiyle ilgili kararlarda “Bülent OK diyorsa OK’dir” diyordu. Doğru bir ekonomiyle, iyi bir ekip çalışmasıyla doğru bir takım kurduk. Kayyumdan alınmış bir takımdan, şampiyonluğa giden bir takım oluşturdum. Kendi takımlarında yeterli değeri görmemiş, ama yeteneği olduğuna inandığım Türk futbolcularını topladım. Belki birçoğu 2. Lig’de, 3. Lig’de oynamayan arkadaşı aldık ama doğru takım mühendisliğini kurduk. 7 trilyonluk bir bütçeyle bugün 69-70 puanla şampiyon olunan bir ligde 73 puan topladık, maalesef aynı puanlarda dördüncü bitirmek zorunda kaldık. İnsanlar tesadüf bir başarı olarak gördüler ama biz bunu bir gerçek, Anadolu futbolunun da isyanı olarak düşünüyorduk. Anadolu’nun ayaklanmasıydı futbol adına. İnsanlar Anadolu’dan da futbol anlamında kalite görmek istiyordu. Ertesi sene de aynı şekilde sonuna kadar götürdük, son hafta da kaybettik. Ama birini Beşiktaş’a, birini Galatasaray’a kaybettik. Ve o iki sürecin içerisinde şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, tarihte eşi var mıdır bilmiyorum: İki sezon da Galatasaraylı, Beşiktaşlı kardeşlerimizi şehir içinde karşıladık, en güzel şekilde kendi bayraklarıyla şehrimizde kahvelerini içtiler, yemeklerini yediler, maça geldiler. Biz onlara 10 bin tane karanfil attık. Kimsenin burnu bile kanamadan şampiyonluk maçı oynandı, onlar bizi hakkıyla yendi, sonunda onlar şampiyon oldular. Alkışlayarak gönderdik. Biz bununla beraber insanlara Sivas’ın ne kadar güzel ve önemli bir il olduğunu da gösterdik. Herkes beni Sivaslı zannediyor ama ben Sivaslı değilim: Elhamdülillah Müslümanım, ne mutlu ki Türküm ve ne güzel ki Sakaryalıyım. Ama ben çalıştığım yerde de oranın insanıymış gibi yaşarım. Yeri geldi, dikim evi kapanıyordu, kapanmaması için Genelkurmay Başkanı’na gittim yalvardım. Yeri geldi intihar edecek birine çıktım, ikna ederek indirdim, yeri geldi tesislerin yapımına yardımcı oldum.
2008-2009 sezonunda mutlu sona çok yaklaşmıştınız. 31. haftaya lider girmiştiniz ama İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a yenilmiştiniz. Ne tesadüf ki, o gün İBB’nin başında olan Abdullah Avcı, bugün benzer bir durumda. İmkanınız olsa, o maçı bugün yeniden oynamak ister miydiniz?
Keşke oynasak mı, evet oynasak. O gün futbol şansı bizim yanımızda değildi. Başakşehir maçında 15 diyeceğim ama belki de 25 tane gol pozisyonuna girdik. Direklerden döndü, çocuklar heyecan yaptı. Doğaldır, onlar da bu tarz maçları yaşamış tecrübede değillerdi. Biz ne kadar rahatlatmaya çalışsak da takım içinde stres hakimdi. O hafta liderliği kaybettik, sonra da yeniden alabilmenin imkanı yoktu. O maçı yensek şampiyonduk ama olmadı, nasip değilmiş. Demek ki şampiyonluğu o sene değil, sonraki senelerde yaşayacaktır Sivasspor.
Sivasspor’dan sonra Bursaspor şampiyon oldu. Konyaspor önce ligi üçüncü bitirdi, sonra Türkiye Kupası’nı kazandı, Başakşehir iki sezondur şampiyonluğa oynuyor. Sizce Anadolu kulüpleri doğru yapılanmayla 3 büyüklerin elinden şampiyonluğu alabilir mi?
Tabii Bursaspor ve Trabzonspor’un yeniden bu başarıları yakalama ihtimali diğer takımların daha önünde. Camiaların yapılanması ve şehirdeki sanayileşme buna daha müsait. Ama başka takımlar da bu başarıyı elde edecektir. Bana göre bir tanesi Konyaspor, bir tanesi Eskişehirspor, Sakaryaspor, Kocaelispor, Adana Demirspor, Göztepe, Zonguldak… Çünkü seyirci potansiyelleri mükemmel. Takımı ateşleyecek seyirci gücüne sahip takımlarımız var. Bunlar doğru planlama, doğru sistem, doğru takım mühendisliği, doğru yönetimle birlikte başaracaktır. Ligimizin kalitesini artırmak için böyle bir başarıya ihtiyaç var. Ekonomik olarak da artık her takım böyle bir şansa sahip. Başarısız yöneticilerin bol olduğu bir ortamda siz de doğru yapılanma ile başarıyı elde edebilirsiniz.
Başakşehir bu sezon şampiyon olabilir mi?
Başakşehir’in örnek alınması gereken bir takım olduğunu düşünüyorum. Göksel Gümüşdağ ve yönetimi, Abdullah Avcı’nın arkasında durarak bunun en güzel örneğini gösterdi. Bir başarı hikayesi nasıl yazılır derseniz, Başakşehir’de bunun örneğini fazlasıyla görebilirsiniz. Artık bizim zamanımızdaki gibi yedi trilyonluk, dokuz trilyonluk bütçeler de yok. 100’er trilyonluk, sponsorunuzu iyi bulursanız 120 trilyonluk bütçelerden bahsediyoruz. Böyle bir ortamda, doğru bir mühendislikle şampiyonluk gelebilir. Başakşehir bunu şimdi başarabilir mi? Bence “O sene bu sene.” Bu sene başaramazsa, önümüzdeki 3-4 sene içinde bunu başarması zorlaşacak. Çünkü kadro yapısı itibariyle belli ölçüde düşüşe geçecektir. Şu anda Süper Lig’in en iyi kulübesi Başakşehir’de. Kerim Frei, Costa, Mevlüt… Yedek kadrosunu alın, 5-6 transfer ekleyin, yine şampiyonluğa oynar. Bu, takım mühendisliğini doğru yapan Başakşehir’in başarısıdır. Ama yeni sezonda şampiyonluğu kaçırırlarsa o moral bozukluğunun altından kalkabilirler mi, açıkçası bilmiyorum. Biz iki sene onu yaşadıktan sonra ertesi sezon onun acısını yaşadık.
Bu sezon Süper Lig’de kimi favori görüyorsunuz?
[Başakşehir maçına kadar] Takım mühendisliği açısından Beşiktaş’ı favori görüyordum. Başakşehir maçıyla birlikte şansı düşmüş sayılsa da favorilerimden biri Beşiktaş. Galatasaray’da bilgisi, tecrübesi, futbolcuların hayranlık duyduğu başarılarıyla Fatih Terim faktörü var. Kadro kaliteleri aslında yeterli değil. 3-4 futbolcunun üstüne dayalı bir şekilde iyi geldiler. Eğer hoca değişikliği olmasaydı şampiyon olma ihtimali yoktu. Fatih Terim’in gelişiyle birlikte işler değişti. Galatasaray ve Beşiktaş arasında geçer diye düşünüyorum. Başakşehir de sürpriz yapabilir. Fenerbahçe ilk yarının son 7-8 haftasında gösterdiği çıkış sürecini yeniden gösterebilir mi diye bakıyorum, olmaz diye bir şey yok, ama takım içi kaos, onların şampiyon olma ihtimalini düşürüyor.
Ocak ayında ikinci Katar maceranıza başladınız. Bu kararı nasıl aldınız?
Teklifler geldiğinde o teklifleri değerlendirmek gerekiyor. Benim de 3 sene boyunca Katar’da çok güzel günlerim geçti. Özellikle takım olarak iyi bir başarı yakalamıştık. Sonraki süreçte Türkiye’de kısa bir macera yaşadım. Belki de hayatımdaki en kısa ve en zorlu süreçti. O süreçten sonra Katar’dan 4-5 teklif geldi. Al-Gharafa başkanı Şeyh Rasim, benim de düşüncelerime uyan bir teklif yapınca tekrar burada olmam gerektiğini düşündüm. Geçmişinde böyle başarıları olan büyük bir kulüpte çalışmak hem benim için önemliydi hem de ülkem adına bir ‘Spor Elçisi’ görevi yürütebilirdim. Böylelikle Al-Gharafa’da çalışmaya başladım.
Asya Şampiyonlar Ligi’nde 4 tane Katar takımı var. Katar futbolunu diğer Orta Doğu takımlarına göre nasıl değerlendiriyorsunuz?
Katar futbolu, planlı bir şekilde gelişmenin ve büyümenin örneği olarak gösterilebilir. Aspire Akademisi gibi içinde hastane ve otelleri barındıran; ülkedeki bütün genç yeteneklere kapısını açan; hocalarının eğitimi için dünya çapında teknik direktörleri getiren bir tesise sahip. Bu tesis de ne kadar doğru bir yapılanmanın olduğunu gösteriyor. Nüfusu çok az olmasına rağmen futbol burada önemli bir yer kaplıyor. 2022 Dünya Kupası’nın da Katar’da düzenlenecek olması büyük bir önem arz ediyor. Böyle baktığımızda sürekli gelişen bir futbol yapısı görüyoruz. Ben buraya ‘Orta Doğu’nun İncisi’ diyorum. Belki yetenek bulma konusunda bazı sorunlar yaşıyorlar ama iyi bir durumda olduklarını söyleyebilirim. Teknolojik açıdan mükemmel eğitimler veriyorlar. Bu yapının içinde en iyisi Katar diyebilirim.
Sizce Asya Şampiyonlar Ligi’nde öne çıkan takımlar hangileri?
Çin futboluna baktığımızda, büyük starları 20-30 milyon euro’lara transfer ettiğini görüyoruz. Nüfuslarının fazla olması da alternatiflerini çoğaltıyor. Japonya’da ve Avustralya’da da büyük potansiyel olduğunu söyleyebilirim. Bu tarafa baktığımızda, Al Sadd’ı bu kupayı kazanabilecek seviyede olduğunu söyleyebilirim. Bu süreçte bir Çin takımı ve bir Katar takımı final oynayacak diye düşünüyorum.
Sizin de takımınızda çok önemli bir yıldız var. Wesley Sneijder’in transfer hikayesi nasıl gelişti?
Wesley, Galatasaray’da mükemmel derecede iyi işlere imza attı. Oyun karakteri ve yeteneğiyle dünyadaki en iyi 10 numaralar arasındaydı. Kendisinin de Fransa’da hocasıyla yaşadığı sorunlar dolayısıyla çok mutlu olmadığını biliyorduk. Bazen yıldız futbolcuyu yönetmek zordur. Futbolcu da kendisiyle ilgili sorunları görmek istemiyor. Daha önce yıldız futbolcularla çalıştığım için ve Wesley’nin bu sorunlarını bildiğim için kendisini aradım. ‘’Seni takımımda görmek isterim’’ dedim. O da Çin’den ve Amerika’dan teklifler olduğunu söyledi. Ona 2022 Dünya Kupası’nın burada oynanacağını ve futbol oynamaya çok elverişli bir ortam olduğunu söyledim. Katarlı futbolculara bir şeyler katabileceğini hatırlattım. O da bir hocanın kendisiyle direkt olarak konuşmasından memnun oldu. Diğer tekliflerle bizim teklifimiz arasında neredeyse uçurum vardı. Bizim verdiğimiz paranın iki katını teklif ediyorlardı ama Sneijder, bizi tercih etti. Şu anda kendisi de ne kadar memnun olduğunu söyleyecektir. Golleri ve asistleriyle futbol karakterini bütün insanlara göstermiş oldu. Beni kırmadığı için ona da teşekkür ederim.
Sneijder, adaptasyon sürecini çok çabuk atlattı ve golleriyle, asistleriyle takıma büyük bir katkıda bulundu. Bunların dışında Sneijder’in gelişi beraberinde neleri getirdi?
Sneijder, dünya çapında bir futbolcu olsa da aynı zamanda çok mütevazı Takım arkadaşlarına çok çabuk uyum sağladı. Onları sahiplendi, yönlendirdi… Sadece futbol olarak değil; duruşuyla, hareketleriyle inanılmaz derecede katkı sağladı. Dünyanın her yerinden onunla röportaj yapabilmek için insanlar geliyor. Dünya çapında çok önemli organizasyonlara ev sahipliği yapıyor burası. Xavi ve Wesley, bizim marka yüzümüz oldu.
Galatasaray’dan ayrılması, Nice’te yaşadığı problemler, milli takım kariyerini noktalaması derken, onun adına yoğun bir 12 ay oldu. Burada aradığı huzurlu ortamı buldu diyebilir miyiz?
Burada çok mutlu. Yolanthe yengemiz ve çocuklarıyla birlikte denize giriyor. Katar’daki insanların mütevaziliği ve futbol sisteminin doğru kurulmuş olması adaptasyonuna yardımcı oldu. Futbol hayatını burada noktalamak istiyor. Hayalinde Galatasaray, Real Madrid, Inter gibi takımların teknik direktörlüğü var. Bu anlamda da kendisiyle fikir teatisinde bulunuyoruz. Umarım düşündüğü şeyleri hayata geçirir.
Katar’da taraftar ilgisi ne durumda? Sneijder ve Xavi gibi yıldızların gelmesi ilgiyi arttırdı mı?
Taraftar ilgisi iyi durumda ama teknoloji çağında olduğumuz için insanlar genelde televizyondan izlemeyi tercih ediyor. Büyük maçlarda ise stadyumlarımız doluyor. Diğer maçlarda ilgi bu kadar yoğun olmasa da sadece Sneijder’i izlemeye gelen 500-600 kişilik ekipler var. Burada maçlar genelde çalışma saatlerinde olduğu için ilgi yine de iyi durumda diyebiliriz.
Ocak ayında Ozan Tufan ve Volkan Şen’i istediğiniz yazılmıştı. Bu haberler doğru muydu? Bundan sonraki süreçte başka Türk futbolcuların ismini duyacak mıyız?
Onlar, Türkiye’den tanıdığım ve beğendiğim futbolcu kardeşlerim. Buraya getirmek istedim ama olmadı. Yapabileceğimiz transfer sayısı kısıtlıydı. Bir Asyalı, bir de yabancı futbolcu alma hakkımız vardı. Önümüzdeki transfer döneminde de Türkiye’den arkadaşlarımızı takımımıza kazandırmaya çalışacağım. Şartlar uygun olursa Türk futbolcuları getirmek istiyorum. Türk antrenörlerinin de gelmesi yönünde telkinlerim var. Burada yaptığımız işler herkesin dikkatini çekiyor. Ben de Türk antrenörlerinin CV’lerini kendilerine sunuyorum.
Katar Yıldızlar Ligi’nin seviyesini nasıl değerlendirirsiniz?
Futbol adına kaliteli bir ortam var. Daha da kaliteli geçebilecek bir sürece giriyorlar. Türkiye’de de hak ettiğimiz kaliteyi yansıtabildiğimizi düşünmüyorum. Ülkemizde sistemin çarpıklığı sebebiyle istediğimiz sonuçları alamıyoruz. Beşiktaş, mükemmel bir Şampiyonlar Ligi sezonu geçirdi ama herkes bu başarıyı küçümsemeye çalıştı. Sivasspor, Başakşehir ve Gençlerbirliği dışında bütün takımlarımız borç batağında. Transfer sistemi doğru işlemiyor. Dünya çapında yıldız olabilecek isimleri keşfedemiyoruz. Menajerler vasıtasıyla transfer gerçekleşiyor. Böylece 14 yabancının olduğu bir takımda dört kaliteli, 10 da kalitesiz yabancı izliyoruz. Yayıncı kuruluşun verdiği paralarla birlikte her takım mükemmel bütçelere sahip oldu. Buna rağmen işi bilenlerin işin başında olmadığı, sistemsizliği sistem edinmiş bir yapı var. İnsanlar eleştirmişti benim söylediklerimi ama İstiklal Marşı’nı okuyacak futbolcumuz kalmadı. Ama Katar futboluna baktığımızda, nüfus az olmasına rağmen çok önemli futbolcular yetişiyor. İspanya’ya ve Belçika’ya futbolcu ihraç ediyorlar. Bununla birlikte Süper Lig’de oynayabilecek potansiyelde birçok futbolcuları var. Demek ki doğru planlama ve sistemle her şeyin üstesinden gelebiliyorsunuz. İlk kez Müslüman bir ülkede Dünya Kupası düzenlenecek. Bizi harika bir Dünya Kupası’nın beklediğini düşünüyorum. Türk Milli Takımı da asrın en güzel Dünya Kupası’nda burada olmalı.
Çalıştırdığınız son iki takım Gaziantepspor ve Osmanlıspor’da çok kaotik dönemler yaşadınız. Bundan sonra Süper Lig’e dönme fikriniz var mı?
Osmanlıspor’da sezonun başlangıcında takımın en iyi oyuncuları Ndiaye, Delarge ve Webo takımdan ayrıldı. Sezon başı kampına tam kadro gidemedik. Elimizdeki yetersiz kadroyla da istediğimiz sonuçları alamadık. Nitekim hala aynı kaosun içindeler. Türkiye’de tabii ki çalışacağım. Hayallerimi gerçekleştirebilecek doğru yönetimi bulduğumda ben de Türkiye’de o takımla devam edeceğim. Osmanlıspor’a bu düşünce yapısında olduğunu düşündüğüm için gitmiştim. Hocaya bağlı bir sistem oluşturulmadığı sürece bir takımın başarılı olma ihtimali yok. Türk futbolcuları gelişime açık değil. Yabancı futbolcular da olaya sadece ekonomik olarak bakıyor. Bugün Başakşehir’in başarısının sırrı da bu. Futbolcuya dayalı düzende başarı falan gelmez.
Süper Lig’den düşen köklü kulüpler daha sonra toparlanamıyor. Eskişehirspor, Gaziantepspor, Mersin İdman Yurdu… Bu kulüplerin çöküşlerini neye bağlıyorsunuz?
O kadar karanlık bir tablo var ki… Türk futbolunu bir an önce yapılandırmak gerekiyor. Sporu seven bir Cumhurbaşkanı’na sahibiz. Kulüplere tesis açısından milyonlar veriliyor ama hiçbiri tesislere kullanmıyor. Altyapı hocalarının maaşları ödenmiyor. Zaten futbolcu yetiştiremiyoruz. Nasıl bu kulüpler tekrar ayağa kalkacak? Yöneticiler kulüplere kendi şirketlerindeki gibi yaklaşmıyor. Teknik direktörler vergilerini kendileri ödemeli. Futbolcular kendileri ödemeli. Altyapı hocalarının maaşlarını federasyon vermeli. Tesislerimizin içinde hastanesi de olmalı futbol okulu da. Bu takımlar Süper Lig’e geri dönecektir. Türk futbolu 3 takımın himayesinde değil. Ama bu çöküşlerin engellenmesi için de artık bazı şeyler kanunlaşmalı.

46 yaşındaki teknik adam Süper Lig'deki şampiyonluk yarışından Katar'daki kariyerine, Sivasspor'da yaşadığı unutulmaz maceradan gelecek planlarına kadar sorduğumuz tüm sorulara içtenlikle yanıt verdi.
10 sene önce, kısıtlı sayılabilecek bir kadroyla Süper Lig’de şampiyonluğa oynadınız. Sivasspor’un başarısının sırrı neydi?
Bülent Uygun: Ben o dönemde aynı zamanda sportif direktördüm. Mecnun Odyakmaz, futbolu aslında çok iyi bilen bir başkan olmasına karşın bu görevi bana bırakmıştı. Saha içiyle ilgili kararlarda “Bülent OK diyorsa OK’dir” diyordu. Doğru bir ekonomiyle, iyi bir ekip çalışmasıyla doğru bir takım kurduk. Kayyumdan alınmış bir takımdan, şampiyonluğa giden bir takım oluşturdum. Kendi takımlarında yeterli değeri görmemiş, ama yeteneği olduğuna inandığım Türk futbolcularını topladım. Belki birçoğu 2. Lig’de, 3. Lig’de oynamayan arkadaşı aldık ama doğru takım mühendisliğini kurduk. 7 trilyonluk bir bütçeyle bugün 69-70 puanla şampiyon olunan bir ligde 73 puan topladık, maalesef aynı puanlarda dördüncü bitirmek zorunda kaldık. İnsanlar tesadüf bir başarı olarak gördüler ama biz bunu bir gerçek, Anadolu futbolunun da isyanı olarak düşünüyorduk. Anadolu’nun ayaklanmasıydı futbol adına. İnsanlar Anadolu’dan da futbol anlamında kalite görmek istiyordu. Ertesi sene de aynı şekilde sonuna kadar götürdük, son hafta da kaybettik. Ama birini Beşiktaş’a, birini Galatasaray’a kaybettik. Ve o iki sürecin içerisinde şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, tarihte eşi var mıdır bilmiyorum: İki sezon da Galatasaraylı, Beşiktaşlı kardeşlerimizi şehir içinde karşıladık, en güzel şekilde kendi bayraklarıyla şehrimizde kahvelerini içtiler, yemeklerini yediler, maça geldiler. Biz onlara 10 bin tane karanfil attık. Kimsenin burnu bile kanamadan şampiyonluk maçı oynandı, onlar bizi hakkıyla yendi, sonunda onlar şampiyon oldular. Alkışlayarak gönderdik. Biz bununla beraber insanlara Sivas’ın ne kadar güzel ve önemli bir il olduğunu da gösterdik. Herkes beni Sivaslı zannediyor ama ben Sivaslı değilim: Elhamdülillah Müslümanım, ne mutlu ki Türküm ve ne güzel ki Sakaryalıyım. Ama ben çalıştığım yerde de oranın insanıymış gibi yaşarım. Yeri geldi, dikim evi kapanıyordu, kapanmaması için Genelkurmay Başkanı’na gittim yalvardım. Yeri geldi intihar edecek birine çıktım, ikna ederek indirdim, yeri geldi tesislerin yapımına yardımcı oldum.
2008-2009 sezonunda mutlu sona çok yaklaşmıştınız. 31. haftaya lider girmiştiniz ama İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a yenilmiştiniz. Ne tesadüf ki, o gün İBB’nin başında olan Abdullah Avcı, bugün benzer bir durumda. İmkanınız olsa, o maçı bugün yeniden oynamak ister miydiniz?
Keşke oynasak mı, evet oynasak. O gün futbol şansı bizim yanımızda değildi. Başakşehir maçında 15 diyeceğim ama belki de 25 tane gol pozisyonuna girdik. Direklerden döndü, çocuklar heyecan yaptı. Doğaldır, onlar da bu tarz maçları yaşamış tecrübede değillerdi. Biz ne kadar rahatlatmaya çalışsak da takım içinde stres hakimdi. O hafta liderliği kaybettik, sonra da yeniden alabilmenin imkanı yoktu. O maçı yensek şampiyonduk ama olmadı, nasip değilmiş. Demek ki şampiyonluğu o sene değil, sonraki senelerde yaşayacaktır Sivasspor.
Sivasspor’dan sonra Bursaspor şampiyon oldu. Konyaspor önce ligi üçüncü bitirdi, sonra Türkiye Kupası’nı kazandı, Başakşehir iki sezondur şampiyonluğa oynuyor. Sizce Anadolu kulüpleri doğru yapılanmayla 3 büyüklerin elinden şampiyonluğu alabilir mi?
Tabii Bursaspor ve Trabzonspor’un yeniden bu başarıları yakalama ihtimali diğer takımların daha önünde. Camiaların yapılanması ve şehirdeki sanayileşme buna daha müsait. Ama başka takımlar da bu başarıyı elde edecektir. Bana göre bir tanesi Konyaspor, bir tanesi Eskişehirspor, Sakaryaspor, Kocaelispor, Adana Demirspor, Göztepe, Zonguldak… Çünkü seyirci potansiyelleri mükemmel. Takımı ateşleyecek seyirci gücüne sahip takımlarımız var. Bunlar doğru planlama, doğru sistem, doğru takım mühendisliği, doğru yönetimle birlikte başaracaktır. Ligimizin kalitesini artırmak için böyle bir başarıya ihtiyaç var. Ekonomik olarak da artık her takım böyle bir şansa sahip. Başarısız yöneticilerin bol olduğu bir ortamda siz de doğru yapılanma ile başarıyı elde edebilirsiniz.
Başakşehir bu sezon şampiyon olabilir mi?
Başakşehir’in örnek alınması gereken bir takım olduğunu düşünüyorum. Göksel Gümüşdağ ve yönetimi, Abdullah Avcı’nın arkasında durarak bunun en güzel örneğini gösterdi. Bir başarı hikayesi nasıl yazılır derseniz, Başakşehir’de bunun örneğini fazlasıyla görebilirsiniz. Artık bizim zamanımızdaki gibi yedi trilyonluk, dokuz trilyonluk bütçeler de yok. 100’er trilyonluk, sponsorunuzu iyi bulursanız 120 trilyonluk bütçelerden bahsediyoruz. Böyle bir ortamda, doğru bir mühendislikle şampiyonluk gelebilir. Başakşehir bunu şimdi başarabilir mi? Bence “O sene bu sene.” Bu sene başaramazsa, önümüzdeki 3-4 sene içinde bunu başarması zorlaşacak. Çünkü kadro yapısı itibariyle belli ölçüde düşüşe geçecektir. Şu anda Süper Lig’in en iyi kulübesi Başakşehir’de. Kerim Frei, Costa, Mevlüt… Yedek kadrosunu alın, 5-6 transfer ekleyin, yine şampiyonluğa oynar. Bu, takım mühendisliğini doğru yapan Başakşehir’in başarısıdır. Ama yeni sezonda şampiyonluğu kaçırırlarsa o moral bozukluğunun altından kalkabilirler mi, açıkçası bilmiyorum. Biz iki sene onu yaşadıktan sonra ertesi sezon onun acısını yaşadık.
Bu sezon Süper Lig’de kimi favori görüyorsunuz?
[Başakşehir maçına kadar] Takım mühendisliği açısından Beşiktaş’ı favori görüyordum. Başakşehir maçıyla birlikte şansı düşmüş sayılsa da favorilerimden biri Beşiktaş. Galatasaray’da bilgisi, tecrübesi, futbolcuların hayranlık duyduğu başarılarıyla Fatih Terim faktörü var. Kadro kaliteleri aslında yeterli değil. 3-4 futbolcunun üstüne dayalı bir şekilde iyi geldiler. Eğer hoca değişikliği olmasaydı şampiyon olma ihtimali yoktu. Fatih Terim’in gelişiyle birlikte işler değişti. Galatasaray ve Beşiktaş arasında geçer diye düşünüyorum. Başakşehir de sürpriz yapabilir. Fenerbahçe ilk yarının son 7-8 haftasında gösterdiği çıkış sürecini yeniden gösterebilir mi diye bakıyorum, olmaz diye bir şey yok, ama takım içi kaos, onların şampiyon olma ihtimalini düşürüyor.
Ocak ayında ikinci Katar maceranıza başladınız. Bu kararı nasıl aldınız?
Teklifler geldiğinde o teklifleri değerlendirmek gerekiyor. Benim de 3 sene boyunca Katar’da çok güzel günlerim geçti. Özellikle takım olarak iyi bir başarı yakalamıştık. Sonraki süreçte Türkiye’de kısa bir macera yaşadım. Belki de hayatımdaki en kısa ve en zorlu süreçti. O süreçten sonra Katar’dan 4-5 teklif geldi. Al-Gharafa başkanı Şeyh Rasim, benim de düşüncelerime uyan bir teklif yapınca tekrar burada olmam gerektiğini düşündüm. Geçmişinde böyle başarıları olan büyük bir kulüpte çalışmak hem benim için önemliydi hem de ülkem adına bir ‘Spor Elçisi’ görevi yürütebilirdim. Böylelikle Al-Gharafa’da çalışmaya başladım.
Asya Şampiyonlar Ligi’nde 4 tane Katar takımı var. Katar futbolunu diğer Orta Doğu takımlarına göre nasıl değerlendiriyorsunuz?
Katar futbolu, planlı bir şekilde gelişmenin ve büyümenin örneği olarak gösterilebilir. Aspire Akademisi gibi içinde hastane ve otelleri barındıran; ülkedeki bütün genç yeteneklere kapısını açan; hocalarının eğitimi için dünya çapında teknik direktörleri getiren bir tesise sahip. Bu tesis de ne kadar doğru bir yapılanmanın olduğunu gösteriyor. Nüfusu çok az olmasına rağmen futbol burada önemli bir yer kaplıyor. 2022 Dünya Kupası’nın da Katar’da düzenlenecek olması büyük bir önem arz ediyor. Böyle baktığımızda sürekli gelişen bir futbol yapısı görüyoruz. Ben buraya ‘Orta Doğu’nun İncisi’ diyorum. Belki yetenek bulma konusunda bazı sorunlar yaşıyorlar ama iyi bir durumda olduklarını söyleyebilirim. Teknolojik açıdan mükemmel eğitimler veriyorlar. Bu yapının içinde en iyisi Katar diyebilirim.
Sizce Asya Şampiyonlar Ligi’nde öne çıkan takımlar hangileri?
Çin futboluna baktığımızda, büyük starları 20-30 milyon euro’lara transfer ettiğini görüyoruz. Nüfuslarının fazla olması da alternatiflerini çoğaltıyor. Japonya’da ve Avustralya’da da büyük potansiyel olduğunu söyleyebilirim. Bu tarafa baktığımızda, Al Sadd’ı bu kupayı kazanabilecek seviyede olduğunu söyleyebilirim. Bu süreçte bir Çin takımı ve bir Katar takımı final oynayacak diye düşünüyorum.
Sizin de takımınızda çok önemli bir yıldız var. Wesley Sneijder’in transfer hikayesi nasıl gelişti?
Wesley, Galatasaray’da mükemmel derecede iyi işlere imza attı. Oyun karakteri ve yeteneğiyle dünyadaki en iyi 10 numaralar arasındaydı. Kendisinin de Fransa’da hocasıyla yaşadığı sorunlar dolayısıyla çok mutlu olmadığını biliyorduk. Bazen yıldız futbolcuyu yönetmek zordur. Futbolcu da kendisiyle ilgili sorunları görmek istemiyor. Daha önce yıldız futbolcularla çalıştığım için ve Wesley’nin bu sorunlarını bildiğim için kendisini aradım. ‘’Seni takımımda görmek isterim’’ dedim. O da Çin’den ve Amerika’dan teklifler olduğunu söyledi. Ona 2022 Dünya Kupası’nın burada oynanacağını ve futbol oynamaya çok elverişli bir ortam olduğunu söyledim. Katarlı futbolculara bir şeyler katabileceğini hatırlattım. O da bir hocanın kendisiyle direkt olarak konuşmasından memnun oldu. Diğer tekliflerle bizim teklifimiz arasında neredeyse uçurum vardı. Bizim verdiğimiz paranın iki katını teklif ediyorlardı ama Sneijder, bizi tercih etti. Şu anda kendisi de ne kadar memnun olduğunu söyleyecektir. Golleri ve asistleriyle futbol karakterini bütün insanlara göstermiş oldu. Beni kırmadığı için ona da teşekkür ederim.
Sneijder, adaptasyon sürecini çok çabuk atlattı ve golleriyle, asistleriyle takıma büyük bir katkıda bulundu. Bunların dışında Sneijder’in gelişi beraberinde neleri getirdi?
Sneijder, dünya çapında bir futbolcu olsa da aynı zamanda çok mütevazı Takım arkadaşlarına çok çabuk uyum sağladı. Onları sahiplendi, yönlendirdi… Sadece futbol olarak değil; duruşuyla, hareketleriyle inanılmaz derecede katkı sağladı. Dünyanın her yerinden onunla röportaj yapabilmek için insanlar geliyor. Dünya çapında çok önemli organizasyonlara ev sahipliği yapıyor burası. Xavi ve Wesley, bizim marka yüzümüz oldu.
Galatasaray’dan ayrılması, Nice’te yaşadığı problemler, milli takım kariyerini noktalaması derken, onun adına yoğun bir 12 ay oldu. Burada aradığı huzurlu ortamı buldu diyebilir miyiz?
Burada çok mutlu. Yolanthe yengemiz ve çocuklarıyla birlikte denize giriyor. Katar’daki insanların mütevaziliği ve futbol sisteminin doğru kurulmuş olması adaptasyonuna yardımcı oldu. Futbol hayatını burada noktalamak istiyor. Hayalinde Galatasaray, Real Madrid, Inter gibi takımların teknik direktörlüğü var. Bu anlamda da kendisiyle fikir teatisinde bulunuyoruz. Umarım düşündüğü şeyleri hayata geçirir.
Katar’da taraftar ilgisi ne durumda? Sneijder ve Xavi gibi yıldızların gelmesi ilgiyi arttırdı mı?
Taraftar ilgisi iyi durumda ama teknoloji çağında olduğumuz için insanlar genelde televizyondan izlemeyi tercih ediyor. Büyük maçlarda ise stadyumlarımız doluyor. Diğer maçlarda ilgi bu kadar yoğun olmasa da sadece Sneijder’i izlemeye gelen 500-600 kişilik ekipler var. Burada maçlar genelde çalışma saatlerinde olduğu için ilgi yine de iyi durumda diyebiliriz.
Ocak ayında Ozan Tufan ve Volkan Şen’i istediğiniz yazılmıştı. Bu haberler doğru muydu? Bundan sonraki süreçte başka Türk futbolcuların ismini duyacak mıyız?
Onlar, Türkiye’den tanıdığım ve beğendiğim futbolcu kardeşlerim. Buraya getirmek istedim ama olmadı. Yapabileceğimiz transfer sayısı kısıtlıydı. Bir Asyalı, bir de yabancı futbolcu alma hakkımız vardı. Önümüzdeki transfer döneminde de Türkiye’den arkadaşlarımızı takımımıza kazandırmaya çalışacağım. Şartlar uygun olursa Türk futbolcuları getirmek istiyorum. Türk antrenörlerinin de gelmesi yönünde telkinlerim var. Burada yaptığımız işler herkesin dikkatini çekiyor. Ben de Türk antrenörlerinin CV’lerini kendilerine sunuyorum.
Katar Yıldızlar Ligi’nin seviyesini nasıl değerlendirirsiniz?
Futbol adına kaliteli bir ortam var. Daha da kaliteli geçebilecek bir sürece giriyorlar. Türkiye’de de hak ettiğimiz kaliteyi yansıtabildiğimizi düşünmüyorum. Ülkemizde sistemin çarpıklığı sebebiyle istediğimiz sonuçları alamıyoruz. Beşiktaş, mükemmel bir Şampiyonlar Ligi sezonu geçirdi ama herkes bu başarıyı küçümsemeye çalıştı. Sivasspor, Başakşehir ve Gençlerbirliği dışında bütün takımlarımız borç batağında. Transfer sistemi doğru işlemiyor. Dünya çapında yıldız olabilecek isimleri keşfedemiyoruz. Menajerler vasıtasıyla transfer gerçekleşiyor. Böylece 14 yabancının olduğu bir takımda dört kaliteli, 10 da kalitesiz yabancı izliyoruz. Yayıncı kuruluşun verdiği paralarla birlikte her takım mükemmel bütçelere sahip oldu. Buna rağmen işi bilenlerin işin başında olmadığı, sistemsizliği sistem edinmiş bir yapı var. İnsanlar eleştirmişti benim söylediklerimi ama İstiklal Marşı’nı okuyacak futbolcumuz kalmadı. Ama Katar futboluna baktığımızda, nüfus az olmasına rağmen çok önemli futbolcular yetişiyor. İspanya’ya ve Belçika’ya futbolcu ihraç ediyorlar. Bununla birlikte Süper Lig’de oynayabilecek potansiyelde birçok futbolcuları var. Demek ki doğru planlama ve sistemle her şeyin üstesinden gelebiliyorsunuz. İlk kez Müslüman bir ülkede Dünya Kupası düzenlenecek. Bizi harika bir Dünya Kupası’nın beklediğini düşünüyorum. Türk Milli Takımı da asrın en güzel Dünya Kupası’nda burada olmalı.
Çalıştırdığınız son iki takım Gaziantepspor ve Osmanlıspor’da çok kaotik dönemler yaşadınız. Bundan sonra Süper Lig’e dönme fikriniz var mı?
Osmanlıspor’da sezonun başlangıcında takımın en iyi oyuncuları Ndiaye, Delarge ve Webo takımdan ayrıldı. Sezon başı kampına tam kadro gidemedik. Elimizdeki yetersiz kadroyla da istediğimiz sonuçları alamadık. Nitekim hala aynı kaosun içindeler. Türkiye’de tabii ki çalışacağım. Hayallerimi gerçekleştirebilecek doğru yönetimi bulduğumda ben de Türkiye’de o takımla devam edeceğim. Osmanlıspor’a bu düşünce yapısında olduğunu düşündüğüm için gitmiştim. Hocaya bağlı bir sistem oluşturulmadığı sürece bir takımın başarılı olma ihtimali yok. Türk futbolcuları gelişime açık değil. Yabancı futbolcular da olaya sadece ekonomik olarak bakıyor. Bugün Başakşehir’in başarısının sırrı da bu. Futbolcuya dayalı düzende başarı falan gelmez.
Süper Lig’den düşen köklü kulüpler daha sonra toparlanamıyor. Eskişehirspor, Gaziantepspor, Mersin İdman Yurdu… Bu kulüplerin çöküşlerini neye bağlıyorsunuz?
O kadar karanlık bir tablo var ki… Türk futbolunu bir an önce yapılandırmak gerekiyor. Sporu seven bir Cumhurbaşkanı’na sahibiz. Kulüplere tesis açısından milyonlar veriliyor ama hiçbiri tesislere kullanmıyor. Altyapı hocalarının maaşları ödenmiyor. Zaten futbolcu yetiştiremiyoruz. Nasıl bu kulüpler tekrar ayağa kalkacak? Yöneticiler kulüplere kendi şirketlerindeki gibi yaklaşmıyor. Teknik direktörler vergilerini kendileri ödemeli. Futbolcular kendileri ödemeli. Altyapı hocalarının maaşlarını federasyon vermeli. Tesislerimizin içinde hastanesi de olmalı futbol okulu da. Bu takımlar Süper Lig’e geri dönecektir. Türk futbolu 3 takımın himayesinde değil. Ama bu çöküşlerin engellenmesi için de artık bazı şeyler kanunlaşmalı.