Avrupa'yla kıyaslayamazsın. Avrupa'da özellikle İngiltere'de futbol kültürü çok net bir şekilde oturmuş. Benim kafamda yaşadığım taraftarlık duygusuyla stadlara gidiyorlar. Eğlencesine ve hobi amaçlı. İngiltere'deki tüm takımlar seviyelerini biliyor. Elbette tüm takımlar şampiyonluk hedefiyle lige başlar ama hepsi seviyesini, bütçesini biliyor. Taraftarda futbol kültürü oluşmuş olaya hobi amaçlı bakıyor. Oynanan oyun üst düzey. Keyif veriyor.
Ama bizler çamurda debeleniyoruz. Her gelen başkan bir yönetim anlayışıyla takımı yönetiyor. Bir tanesi çıkıyor milyon liralar harcayarak takım kuruyor ama ortada sportif başarı yok. Ardından diğer geliyor takımı kurtaracağım vaadiyle takımı duraklama evresine sokuyor. Takımlarımızın hepsi aynı şekilde. Ya çok iyiyiz ya çok kötüyüz. İniş çıkışlarla doluyuz. Bir seviye yok ki. Tüm takımlar çok iyi olsa ve şampiyonluklar 80 puan ve üstünde gelse dediğine katılırım. Hakikaten kaliteli bir futbol olsa buna rağmen şampiyon olamazsak gocunmam devam ederim. Ama bir sene mükemmel bir kadro. Ardından gelen ekonomik çöküntü. Bu çöküntüye rağmen saçma sapan paralarda halı sahada oynatmayacağın oyuncular alıyorsun. Bu debdebe içinde taraftar bekliyorsun. Bu istikrarsızlığı eleştiren, protesto eden taraftara iyi gün dostu ve müşteri olarak tanımlıyorsun.
Bu arada Galatasaray salt gelirler üzerine ve bu gelirlerin branşlara dağıtılması üzerine kuruluysa ve de o kulüp şirketse, adının sonunda A.Ş varsa yönetim zaten taraftarına müşteri gözüyle bakmaktadır. Dolayısıyla senin canın sağ olsun bana müşteri diyebilirsin.