GSC Hikaye (Arşiv)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Danyal Artemis

AGM Sorumlusu
Yönetici
Administrator
Katılım
9 Ağustos 2011
Mesajlar
60.598
Tepkime puanı
33.970
Puan
3.408
baslıyorum arkadaslar yavastan.

tam tarihi hatırlamıyorum. yaklasık 3-4 ay öncesiydi. cemrenin gece 2 gibi aramasıyla hafif dalmaya yakın olduğum
uykumdan uyandım. panik bi ses tonuyla bana ihtiyacı olduğunu sevil'in eve dogru gittiğini önemli bişey olmasa rahatsız etmeyeceğini belirtti özürler eşliğinde.
noldu diye sorduğumda sevil'in fenalastığını adını anmak istemiyorum ama bir çarpılma meselesi olduğunu, hastaneye götürmemiz gerektiğini kızın yerinden kalkacak durumunun olmadığını aklına da benim geldiğini söyledi.
tamam dedim çıktım yola. yol dediğimde 10dk lık yürüme mesafesi... giderken 2 defa daha aradı 'nerdesin, nerde kaldın' diye.
gittiğimde taksiyi çağırmış telaşla eve doğru kosuyordu...
 
eve girdiğimde yerde cenin pozisyonunda elleriyle başını tutup gözleri kapalı bir şekilde 'çıık içimden giiit' diye bağıran sevil'i gördüm.
(ister istemez tırsıyor insan yalan yok, var gücüyle bağıran ve yerde kıvranan biri var sonucta)
sevil'in hemen yanında ona destek cıkmaya calısan nadiye vardı. o gece birlikte yemek yiyip 1 2 duble rakı içmişler.
(bu arada sevil eşinden bosanmıs kendi ayakları üzerinde durmaya calısan ve 10 yaşlarında kızı olan biri.)
ben hafif tırsmayla birlikte sakin olmaya calısıyorum ama kızlarda sevil'i o şekilde gördükce ağlıyorlar deli gibi. neyse bi şekilde indirdik 2.katta oturan sevil'i aşağıya.
 
sevil'in ağlaması kesilmiyor daha da şiddetli bağırmaya devam ediyordu. taksiye bindik. nadiye özel bi klinik ismi verdi oraya doğru yola çıktık.
sanıyorum taksici ilk basta sinir krizi falan sandı ama sevil'in bağırmalarına 'beni rahat bıraak çıık içimden' cümleleri eklenip ve koltuğu tekmelemeye basladıkca herifte tırstı daha bi hızlı sürmeye basladı arabayı.
 
sevil'in ağlaması kesilmiyor daha da şiddetli bağırmaya devam ediyordu. taksiye bindik. nadiye özel bi klinik ismi verdi oraya doğru yola çıktık.
sanıyorum taksici ilk basta sinir krizi falan sandı ama sevil'in bağırmalarına 'beni rahat bıraak çıık içimden' cümleleri eklenip ve koltuğu tekmelemeye basladıkca herifte tırstı daha bi hızlı sürmeye basladı arabayı.

ağlamalar arasında kliniğe varmıştık. taksicinin ücreti ödedim. hemen bi sedye istedik bulamadılar tekerlekli sandalye geldi. apar topar müdahale odasına aldılar sevil'i. doktor geldi neyi var diye sordu.
nadiye atladı hemen 'sinir krizi herhalde bilmiyoruz, birşeyi yoktu eve geldik wc ye gitti geldi ve bir anda kıvranmaya bağırmaya basladı' diye.
doktor 'tamam' diyip yanındaki sağlıkçı çocuğa bi ilaç hazırlamasını söyledi. eleman onu hazırlarken sevil ile iletişim kurmaya calısıyor ama sevil tepki vermiyor cenin pozisyonunda sürekli aynı seyleri söyleyip bağırmaya devam ediyordu.
doktor yaptı sakinleştiriciyi 10-15dkya kendine gelir diyip sedyenin yanındaki sandalyeye oturdu. detayları sordu o gece yanında bulunan nadiye'ye. alkol aldıklarını 2 dubleyi geçmediğini falan söyledi nadiye'de.
15dk geçti sevil durmaksızın bağırmaya devam ediyordu. bir iğne daha yaptı doktor, kesmedi bir tane daha... bu sırada doktora 'normal mi bu? bunca sakinleştirici hala niye etki etmedi' diye sordum .
cevabı; 'şu yaptığım ilacın yarısını at'a yapsak bayılmıştı' ... cemre ve nadiyeyle göz göze geldik 'napacaz' dercesine... o sıra doktorla sağlıkcı cocugun göz göze gelip kafalarını sağa sola sallayarak napalım dediklerini gördüm...
 
ağlamalar arasında kliniğe varmıştık. taksicinin ücreti ödedim. hemen bi sedye istedik bulamadılar tekerlekli sandalye geldi. apar topar müdahale odasına aldılar sevil'i. doktor geldi neyi var diye sordu.
nadiye atladı hemen 'sinir krizi herhalde bilmiyoruz, birşeyi yoktu eve geldik wc ye gitti geldi ve bir anda kıvranmaya bağırmaya basladı' diye.
doktor 'tamam' diyip yanındaki sağlıkçı çocuğa bi ilaç hazırlamasını söyledi. eleman onu hazırlarken sevil ile iletişim kurmaya calısıyor ama sevil tepki vermiyor cenin pozisyonunda sürekli aynı seyleri söyleyip bağırmaya devam ediyordu.
doktor yaptı sakinleştiriciyi 10-15dkya kendine gelir diyip sedyenin yanındaki sandalyeye oturdu. detayları sordu o gece yanında bulunan nadiye'ye. alkol aldıklarını 2 dubleyi geçmediğini falan söyledi nadiye'de.
15dk geçti sevil durmaksızın bağırmaya devam ediyordu. bir iğne daha yaptı doktor, kesmedi bir tane daha... bu sırada doktora 'normal mi bu? bunca sakinleştirici hala niye etki etmedi' diye sordum .
cevabı; 'şu yaptığım ilacın yarısını at'a yapsak bayılmıştı' ... cemre ve nadiyeyle göz göze geldik 'napacaz' dercesine... o sıra doktorla sağlıkcı cocugun göz göze gelip kafalarını sağa sola sallayarak napalım dediklerini gördüm...

en son sakinleştiriciyi yaptıktan sonra doktor dısarıya çıktı arkasından gittim sigara yakmıştı bi tane de bana uzattı.
aldım bende yaktım. durumu sordum normal bişey olmadığını biraz daha bu sekilde devam ederse devlet hastanesine sevk edeceğini ordan da akıl ve sinir hastalıklarına göndereceklerini söyledi.
ilk etapta inanmamıştım duruma ama medet umduğum doktor da bu sekilde konusmaya baslayınca ufaktan tırsma derecesi arttı bende. evet halk dilinde göt korkusu...
 
en son sakinleştiriciyi yaptıktan sonra doktor dısarıya çıktı arkasından gittim sigara yakmıştı bi tane de bana uzattı.
aldım bende yaktım. durumu sordum normal bişey olmadığını biraz daha bu sekilde devam ederse devlet hastanesine sevk edeceğini ordan da akıl ve sinir hastalıklarına göndereceklerini söyledi.
ilk etapta inanmamıştım duruma ama medet umduğum doktor da bu sekilde konusmaya baslayınca ufaktan tırsma derecesi arttı bende. evet halk dilinde göt korkusu...

doktor odasına gitti, cemre çıktı geldi yanıma oda yaktı sigarasını. bu arada hastane de kimse yok sadece biz varız. topu topu da 3 personel gördüm o an. 1 doktor 1 sağlıkcı 1 girişleri yapan eleman.
her neyse cemre'yle napacaz diye konusurken istemsiz 'ulan burası nası hastane in cin top oynuyor' dedim. cemre'nin suratındaki ciddiyeti görmeniz lazımdı. cevabı netti 'rica ediyorum cin ile geçen cümleler kurma!'
sigaralarımızı içtik sevil'in yanına gittik kız hala aynı anasını satayim. kafayı yedi yiyeceğim az kaldı. hiç tepki yok kızda ara ara sakinlesir gibi oluyor sonra daha siddetle bağırıyordu bu süreçte gözlerini hiç açmıyor kimseyle konusmuyordu...
 
doktor odasına gitti, cemre çıktı geldi yanıma oda yaktı sigarasını. bu arada hastane de kimse yok sadece biz varız. topu topu da 3 personel gördüm o an. 1 doktor 1 sağlıkcı 1 girişleri yapan eleman.
her neyse cemre'yle napacaz diye konusurken istemsiz 'ulan burası nası hastane in cin top oynuyor' dedim. cemre'nin suratındaki ciddiyeti görmeniz lazımdı. cevabı netti 'rica ediyorum cin ile geçen cümleler kurma!'
sigaralarımızı içtik sevil'in yanına gittik kız hala aynı anasını satayim. kafayı yedi yiyeceğim az kaldı. hiç tepki yok kızda ara ara sakinlesir gibi oluyor sonra daha siddetle bağırıyordu bu süreçte gözlerini hiç açmıyor kimseyle konusmuyordu...

doktor yukarıya odalardan birine çıkın orda rahatça dinlensin dedi. hepimiz asansör ile yukarı cıktık. nadiye sevil'in ablasına ulasmaya calısıyordu. bu sırada hocam dedikleri bi dayı geldi üst katta odaların birinden. docent diye tanıstırdı kendini ama hiç sanmıyorum. 70 yaşlarında tonton dede kılıklı bir dayı.
sevil'i tokatla sakinleştirmeye calıstığında anladım bir bok olmayacağını bu adamdan. kendince komik seyler anlatıyor ve gülüyordu. ulan zaten canımız burnumuzda hocam bi sus demek geldi içimden. nası bir yerdeyiz noluyor rüyadamıyım acaba diye düşünmedim değil...
dayı göz temasını kurdugu kişiye abuk sabuk seyler anlatıyor anlatırken de eli kolu durmuyordu. kızlara kızım diye hitap ederken bacaklarına şaplak atmayı da esirgemiyordu. etrafa pozitif enerji vermeye calısan ama beceremeyen biriydi. bu dayı da bi ilaç söyledi, o ilacı yaptıklarını söyleyen doktora ise 'dinle sözümü hazırlayın ilacı' dedi. sevil'e o gece tövbe est giren çıkanın hesabı yoktu. en az 5 iğne yedi kız.
 
doktor yukarıya odalardan birine çıkın orda rahatça dinlensin dedi. hepimiz asansör ile yukarı cıktık. nadiye sevil'in ablasına ulasmaya calısıyordu. bu sırada hocam dedikleri bi dayı geldi üst katta odaların birinden. docent diye tanıstırdı kendini ama hiç sanmıyorum. 70 yaşlarında tonton dede kılıklı bir dayı.
sevil'i tokatla sakinleştirmeye calıstığında anladım bir bok olmayacağını bu adamdan. kendince komik seyler anlatıyor ve gülüyordu. ulan zaten canımız burnumuzda hocam bi sus demek geldi içimden. nası bir yerdeyiz noluyor rüyadamıyım acaba diye düşünmedim değil...
dayı göz temasını kurdugu kişiye abuk sabuk seyler anlatıyor anlatırken de eli kolu durmuyordu. kızlara kızım diye hitap ederken bacaklarına şaplak atmayı da esirgemiyordu. etrafa pozitif enerji vermeye calısan ama beceremeyen biriydi. bu dayı da bi ilaç söyledi, o ilacı yaptıklarını söyleyen doktora ise 'dinle sözümü hazırlayın ilacı' dedi. sevil'e o gece tövbe est giren çıkanın hesabı yoktu. en az 5 iğne yedi kız.

saat 3.30 civarına geldi. ablasına ulasıp durumu anlatmıs bu nadiye. ablasıyla da cok iyi değil sevil'in arası. topu topu 3-5 arkadası/ahbabı falan var zaten kızın.
ondan sonra biraz daha inanmaya baslıyordum... meğer bu sevil kocasıyla birlikte oldugu zamanda işlerinin hep ters gittiğini düşünerek muska yazdırmıs bir hocaya. o muska takılıyken de alkol almaması, besmelesiz wc ye girmemesi gerekiyormus. (hala varmı böyle bise arastırmadım, bana birebir söylenen buydu)
napacaz diye sormus nadiye. sevil'in ablası bi numara atmıs nadiyeye. o numarayı aradı yanımızda. hoca telefonu geçmiş olsun diye açtı. hassiktir dedim o an işte. 'ulan hocam! gecenin 4 ünde biri arıyor seni ve telefonu geçmiş olsun diye mi açıyosun' dedim içimden. cemreyle göz gözeyiz gene. bir an evvel bitsin diyorum su gece...
panik yapmamamız gerektiğini sevil'in çarpıldığını söyledi hoca.(hocadaki rahatlıga bak sen, kız carpılmıs ama biz panik yapmayacakmısız bak hele bak sen) duasını okuyacağını kızın da sakinleşeceğini falan söylüyor ve kapatıyor telefonu...
 
saat 3.30 civarına geldi. ablasına ulasıp durumu anlatmıs bu nadiye. ablasıyla da cok iyi değil sevil'in arası. topu topu 3-5 arkadası/ahbabı falan var zaten kızın.
ondan sonra biraz daha inanmaya baslıyordum... meğer bu sevil kocasıyla birlikte oldugu zamanda işlerinin hep ters gittiğini düşünerek muska yazdırmıs bir hocaya. o muska takılıyken de alkol almaması, besmelesiz wc ye girmemesi gerekiyormus. (hala varmı böyle bise arastırmadım, bana birebir söylenen buydu)
napacaz diye sormus nadiye. sevil'in ablası bi numara atmıs nadiyeye. o numarayı aradı yanımızda. hoca telefonu geçmiş olsun diye açtı. hassiktir dedim o an işte. 'ulan hocam! gecenin 4 ünde biri arıyor seni ve telefonu geçmiş olsun diye mi açıyosun' dedim içimden. cemreyle göz gözeyiz gene. bir an evvel bitsin diyorum su gece...
panik yapmamamız gerektiğini sevil'in çarpıldığını söyledi hoca.(hocadaki rahatlıga bak sen, kız carpılmıs ama biz panik yapmayacakmısız bak hele bak sen) duasını okuyacağını kızın da sakinleşeceğini falan söylüyor ve kapatıyor telefonu...

size yemin ediyorum o kadar ilacı yiyip bişey değişmeyen kız 15dk ya bırak ağlamayı gülmeye basladı. ben şok. doktor, hocam dediği dayının iyi ettiğini düşünüp kendince seviniyordu. heh işte her doktorda görülen meslek hastalığı egoyu o an gördüm işte. o ana kadar çaresiz bir adam vardı karsımda.
neyse cokta önemli değildi doktor odadan sırıtarak çıktı... sevil toparlanmaya, sağa sola takılmaya gülmeye falan basladı. hersey yoluna girmiş gibi gözüküyodu derken... nadiye nin vertigosu tuttu ayakta sevil ile gülüşen kız bi anda dengesini kaybetti bana tutundu. hemen yan yatağa yatırdık bunu tekrar doktoru çağırdık. doktor yine noldu mk dercesine girdi içeri gene. (ismini andık affet)
nadiye durumu anlattı vertigo hastası oldugunu midesinin bulandığını vs söyledi. doktor serum bağlattı buna. yanlıs hatırlamıyosam bide iğne yaptı seruma.
saat 5'e geliyordu artık. bu sürecte duyan geliyor hastanenin insan populasyonu 7 8 e çıkıyordu. (biz/doktorlar/calısanlar dahil) o gece birlikte yemek yedikleri polis dostları falan geldi. baktım saat baya baya geç oldu ve ortamda erkekler cogaldı dedim bana müsade...

eve geldim binbir türlü sey geliyor aklıma ama, her dakiası altıma sıcacağım bir gece geçirdim sonucta, gerçi bi süre sonra uyusmus halde takılıyosun ortalıkta ama olsun. arkama baka baka götüm götümm geldim ve zorlada olsa yattım. (gün ağarmıştı zaten)

....
 
size yemin ediyorum o kadar ilacı yiyip bişey değişmeyen kız 15dk ya bırak ağlamayı gülmeye basladı. ben şok. doktor, hocam dediği dayının iyi ettiğini düşünüp kendince seviniyordu. heh işte her doktorda görülen meslek hastalığı egoyu o an gördüm işte. o ana kadar çaresiz bir adam vardı karsımda.
neyse cokta önemli değildi doktor odadan sırıtarak çıktı... sevil toparlanmaya, sağa sola takılmaya gülmeye falan basladı. hersey yoluna girmiş gibi gözüküyodu derken... nadiye nin vertigosu tuttu ayakta sevil ile gülüşen kız bi anda dengesini kaybetti bana tutundu. hemen yan yatağa yatırdık bunu tekrar doktoru çağırdık. doktor yine noldu mk dercesine girdi içeri gene. (ismini andık affet)
nadiye durumu anlattı vertigo hastası oldugunu midesinin bulandığını vs söyledi. doktor serum bağlattı buna. yanlıs hatırlamıyosam bide iğne yaptı seruma.
saat 5'e geliyordu artık. bu sürecte duyan geliyor hastanenin insan populasyonu 7 8 e çıkıyordu. (biz/doktorlar/calısanlar dahil) o gece birlikte yemek yedikleri polis dostları falan geldi. baktım saat baya baya geç oldu ve ortamda erkekler cogaldı dedim bana müsade...

eve geldim binbir türlü sey geliyor aklıma ama, her dakiası altıma sıcacağım bir gece geçirdim sonucta, gerçi bi süre sonra uyusmus halde takılıyosun ortalıkta ama olsun. arkama baka baka götüm götümm geldim ve zorlada olsa yattım. (gün ağarmıştı zaten)

....

diğer gün pazardı bikac arkadas bulustuk bişeyler içtik turluyoruz merkezde. sevil'i arkadaslarıyla bi kafede oturmus sohbet eder halde gördüm. dedim hersey normal herhalde hiç bulasmadan görmezden gel ve pas geç danyalcığım... bi yandan bunu düşünürken bir yandan da dün gecenin gerginliğiyle sevil'i baska birine mi benzettim diye düşünüyorum. malum 3 harfliler.
1 saat sonra cemre yi aradım durumu sordum. herseyin iyi oldugunu söyledi. derin bi ohh çektim.

üzerinden 3-4 gün geçiyor... cemre nadiye evde sohbet halindeyken gene benzeri bişe oluyor bu sefer beni aramamış cemre. cemal adında baska bir arkadasını arıyorlar. cemal geliyor bu sefer devlet hastanesine gidiyor bunlar. yine ilaclar etki etmiyor, en son aynı hocaya ulasıyorlar gene okuyor ve kız kendine geliyor. hatta iyi edemiyosunuz diye cemal doktorun üzerine yürümüs bi ara. tıp diye ne okuttular size diye. (biraz agresif bi cocuk)
o hafta sonu sevil ablasıyla istanbul'a hocaya gidip musallat olanı içinden tamamen çıkartıyorlar. (nası oldugu konusunda bi bilgim yok) o eve birdaha girmemesi gerektiğini de söylemis hoca. ablasında bikac gün kalıp evini tasımış zaten. taşıma dahil girmemiş içeriye.(cemrenin ağzından duyduklarım)

acıkcası dostlar cok inanan biri değildim. ama su olaylardan sonra inanmaya, şu fani dünyada göremediğimiz iyi veya kötü varlıkların olduguna kanaat getirdim. bu arada cemre yakın arkadasım sürekli görüşürüz. (diğerlerini de tanıyorum ama samimiyetim yok)
böyle tuhaf bir olaydı basımdan geçen layklarınızı esirgemeyin(yada esirgeyin np panelden ekleriz adminiz yea mk - mustafa kaya'yı anmasam olmazdı) sevgiler hörmetler...
 
Ulan kendin demedin mi altıma sıçtım 2 gece uyuyamadım doğru düzgün diye

Bu arada esas meseleye gelelim

İkinci seferde neden Cemal çağrıldı
yemin ediyorum ara sıra sık sık tüyler kendi kendine irkiliyordu lan o gece. bak suan o etki yok ama o gece ve akabindeki 3 4 gün tırstıydım.
 
1) Kim bilebilirdi ki artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını. Ya da şöyle düzelteyim. Her şeyin eskisi gibi olması için on beş sene beklemek zorunda olacağımı nereden bilebilirdim ki… O korkunç gece yaşanana kadar hiçbir şeyden korkmayan ben, mk; o günden sonra soğukta kalmış yavru bir köpeğin titremesi gibi titriyordum karanlığa mahkum olduğum her an.
 
2) Bulutların artık zamanın kendilerine ait olduğunu düşünüp gökyüzünde hüküm sürmeye başladığı o günler. Güneş her ne kadar bulutlarla bir mücadele içine girmeye çalışsa da bu savaşın galibi akşama doğru bulutlar oluyordu. İşte öyle bir günün akşamıydı; serin bir sonbahar akşamı. Güneşe karşı gücünü kabul ettiren bulutlar o savaşı kazandı ve karanlığın çökmesi hızlandı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst Alt