GSC Hikaye (Arşiv)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
3) Hızlanan sadece karanlığın çöküşü değildi. Ben de hızlanmıştım. Biraz sonra başlayacak yağmurun kurbanı olmak istemiyordum. Bir an önce eve gidip, önlüğümü çıkarıp, evimizin karşısında oturan amcamlara gitmek istiyordum. Bütün aile orada hasat bayramı için toplanmıştı. Yetişmeliydim. Çünkü aklı başında hiçbir “Kaya” birayı sıcak içmek istemezdi. Soğuk olanlar bitmeden yetişmeliydim. Ha bu arada aklınızdan geçen soruyu cevaplayayım. Evet. O amcam; beni Galatasaraylı yapan amcamdır.
 
4) Bu parta başlamadan önce bunu belirtmeliyim. Hasat bayramı falan yok ortada mk. Şehrin göbeğinde ne hasadı! O korkunç anlara gelmeden önce ortamı biraz yumuşatmak adına şaka yapmak istemiştim. Soğuk biraya yetişme çabam da bir şakaydı. Kaya ailesinde çocuklar asla alkol tüketmez. Aile ara ara bir araya gelir, güzel bir akşam geçirirdi. Yemekler yenir, sohbet edilirdi. Bu işte öyle bir akşamdı.

Ancak hasat yok dedim ama o gece korkunun hasadı gerçekleşmişti diyebilirim.

Hızlanmaya devam ediyordum. Amcamların evinden gelen kahkaha seslerinin yüzümde yarattığı gülümsemeyle daha da hızlanmış ve eve varmıştım. Bahçeye vardım; içeri girdim. Demir kapıyı sıkıca kapattığımdan emin olup yukarı çıktım. Evimiz biraz değişikti. Ama çok güzeldi. Olay kafanızda canlansın diye kısaca tarif edeyim. Evimizin iki kapısı vardı. Dış kapı, sokağa bakan kapıyı kapattıktan sonra alt katta bahçe iki oda banyo ve mutfak vardı sadece. Üst kat ise normal bir apartman dairesi gibi bir evdi.
 
5) Üst kata çıkınca evin kapısını kapatmadan holün ışığını yaktığım gibi odama koştum. O ışık, odamın bir kısmını aydınlatmaya yetiyordu. Eşofmanımı dolaptan çıkarıp doğruca banyoya elimi yıkamaya geçtim. Ara ara esen sert rüzgarın çıkardığı uğultu dışında evde ses yok. Bu sessizlik bilinciyle elimi yüzümü yıkıyorum. Tam şarkı söylemeye başladığım anda suyun sesine karışan garip bir ses duydum içerden. Hemen durdum. Ses yükselip alçalıyor ama ne olduğunu anlamıyordum. Büyük bir panikle suyu da kapattım ve içeriyi dinlemeye başladım.
 
6) Ses kesilmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sessizlik tekrar hüküm sürmeye başladı. Suyu yeniden açıp elimi yıkamaya devam ettiğim anda aynı ses tekrar duyuldu. Bu sefer büyük bir hızla suyu kapattım ve o sesi dinledim. Üç dört saniyelik kaygı dolu dinleyiş ardından, içim huzurla dolmaya başladı. Çünkü korkacak bir şey yoktu. O ses rüzgarın sesiydi. Suyun sesinden ne olduğunu anlamadığım için korkmuşum. O sesin ne olduğunu anladığım anda içim rahatladı ve yüzümü yıkayıp odama geçtim.
 
7) Eşofmanımı giyinmeden önce çantamı boşaltıp ertesi gün gerekli defter ve kitapları çantama doldurmaya başladım. Anlamsız saçma bir alışkanlık. Eve girer girmez bunu mutlaka yapardım. Neyse. Çantamı masanın kenarına koyduğum anda içeriden kapı gıcırdamasını duydum. Sessizlikte gelen gıcırdıyla irkildim. Sadece irkildim. Kapı gıcırdamasıyla korkacak değilim. Önlüğümü çıkardım ve eşofmanımın üstünü giydim. Kapı gıcırdamasını tekrar duydum. Üstelik daha uzun bir şekilde.
  • Anne!! Diye seslendim.
Ses yok. Kesin abimdi. Başka kim olacaktı ki… Babam olamazdı. O muhtemelen amcamla oturup Ali Şen’in ne kadar iyi bir başkan olduğunu tartışıyordur.

  • Abi!! Kim var orada!!
Yine ses yok! Annem değilse, abim değilse; babam da olmayacağına göre başka kim olabilirdi ki…

Üstelik kapı gıcırdamasından çıkan ses sürekli olmaya başladı ve ses gidip gidip geliyordu. O yöne gidip gitmemeyi düşündüğüm anda holün ışığı yanıp yanıp sönmeye başladı.
 
8) Ulan elektrik mi gidip geliyor diye düşünürken odamın ışığını yaktım. Işık sorunsuzca yanıyordu. Mutlaka birinin şakasına maruz kalıyorum diye düşünmeye başladım. Bu manyak kim acaba diyerek hole koştum. Kimse yoktu ve ışık yanıp sönmeye devam ediyordu. Orada kimsenin olmadığını görünce panik olmaya başladım ve o an kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Çığlık atarak odama koştum ve pencereden bağırmaya başladım.

- Anneeeee, babaaaaa, amcaaaaa diye.

Arkamı dönüp hole baktım ve holün ışığı tamamen söndü. Hol zifiri karanlık oldu. Odamdan çıkmaya cesaretim yok. Çok şükür ki odamın ışığını yakmışım. Yoksa odanın kapısına kadar gidip ışığı yakacak cesaretim yoktu. Pencereden bağırmaya devam ediyorum. Kimse yok. Gelen giden yok. Ailem mutlu anlarının göstergesi olan kahkahaları yüzünden beni duymuyordu. Çaresizdim. Terk edilmiş gibiydim. O anlar sanki hiç bitmeyecek gibiydi.
 
9) Pencereden aşağı atlamayı bile düşündüm. Ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Çaresizce bağırmaya devam ediyorum. Kimse sesimi duymuyordu. Tüm ümitlerimin tükendiğini anladığım anda yoldan Ahmet Amca’nın benim pencereme doğru koştuğunu gördüm. Ahmet Amca mahalle sakiniydi.

- Ahmet amca imdaaat. Lütfen yardım et! Evde birileri var galiba. diye bağırdım. Kapıyı açmamı söyledi ama ben odamın kapısına bile yaklaşmaktan korkuyordum.

- Yardım et lütfen Ahmet Amca diye yalvarmaya devam ediyordum. Korkmamam gerektiğini söyleyerek amcamların evine doğru koştu. O korkuyla ben ailemin amcamlarda olduğunu bile söylememiştim.
 
10) Rüzgar sert bir şekilde esmeye devam ediyor ve şimşekler çakmaya bile başlamıştı. Babamın annemin eve gelmesi 2-3 dakika sürmüştü ancak o üç dakika bana upuzun üç saat gibi gelmişti. Panikle evin kapısını açtılar ve yanıma geldiler. Ben hala pencerenin dibinde dışarıyı izliyorum. Annem ve yengem yanıma geldi beni sakinleştirmeye çalışıyor; babam amcam Ahmet amca evi arıyorlar birileri var mı diye. Kısa süre sonra mahallenin yarısı bizim evdeydi. Korku artık yerini utanca bırakmıştı. Korktuğum için ertesi gün babam evin her yerine vavien anahtar yaptırdı. Uzun yıllar süren karanlık korkum işte o gün başlamıştı.

Açıklama: korktuğumuz her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır. Korku zihnimizde yarattığımız bir imgedir. Yani cin, ruh, vs. geçiniz efendim bunları. Her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır. Mutlaka!
Bu olayda kapının kapanma sebebi hepinizin bildiği gibi rüzgar. Işığın açılıp kapanma sebebi de ışık anahtarının bozulmasıymış. Gerçekleri ertesi gün öğrenmeme rağmen uzun yıllar boyunca karanlıktan korkan biri olarak kaldım. Şimdi ise gece ışık görünce rahatsız oluyorum.

SON
 
Hatırlatma mahiyetinde girişi tekrar koyayım. Hikayede yazılan herşey, isimlerde dahil gerçektir.

Hikayemiz Ankara’da işe yeni başladığım zamanlara dayanıyor. Çukurambarda dil merkezi yeni açmıştım, ne akla hizmetse Pursaklarda dubleks bir ev tutmuştum. Ev kocası ölen bir kadınındı. Kocası ölünce bir daha hiç girmemiş, eşyalarıyla beraber 2 sene boyunca boş kalmış, kimse oturmamıştı. Ev klasik tarzda, zevkli bir şekilde döşenmiş bir evdi. Ama ağır, kasvetli bir havası vardı. İlk girdiğimizde toz ve örümcek ağlarından nerdeyse eşyalar gözükmüyordu. Rahmetlinin elbiseleri bile katlanmış vaziyette dolabında duruyor, sanki öldüğü günün üzerine sadece 1 parmak toz birikmişti. Kadın evi gezdirmek için bile girmedi eve. Yeni eşi gezdirdi…
 


Hikayeyi bu müzik eşliğinde dinlersek keyfinin artacağını düşünüyorum :) ilerleyen partlarda biraz farklı müziklerde gelecek..
 
2-Odaları teker teker gezmeye başladık. ‘Burası rahmetlinin çalışma odası’ diye küçük bir odayı göstererek söze başladı müstakbel ev sahibim. Odada eski antika bir kitaplık, içerisinde de yaprakları sararmış kitaplar vardı. Ceviz ağacından olduğunu tahmin ettiğim şık bir masa, üzerinde de eski tarz bir masa lambası, pirinçten yapılma bir kalemlik ve yine cevizden yapıldığını düşündüğüm eski tozlu bir sandalyeyle açıkçası oda beni cezbetti. Her ne kadar duvar kağıtları bakımsızlıktan ve nemden kabarsa da bir zamanlar gerçekten güzel bir çalışma odası olduğu çok belliydi. Duvar kağıtlarını değiştirebileceğini ve kitap vb. eşyaların 2. katta âtıl bir odaya konulabileceğini ve eve girmeden önce 2 temizlikçiye etrafı güzelce temizleteceğini söyledi ev sahibimiz.
 
3-Daha sonrasında, salonu tanıttı bize. Salon açıkçası çalışma odasıyla aynı zevkle döşenmişti. Kocaman bir yemek masası, üzerinde sararmış masa örtüsü, üzerinde de o günlerden kalma kurumuş bir buket gül vardı. Güllerin içine koyulduğu vazodaki su yeşillenmeye yüz tutmuştu. Devasa bir vitrin yemek masasının yanında idi ve içerisinde envai çeşit tabak çanak bardak vardı. Bir ara tavana göz attığımda, tavan kenarlarının simsiyah olduğunu gördüm. Ev sahibi terasta kar biriktiğini ve bundan dolayı da nemden karardığını söyledi.
 
4-Emlakçı gibi evin tamamını anlatmayayım, eşyalı ev arayan ben ve ev arkadaşım için bu kadar zevkli döşenmiş bir yer, neredeyse sıfır ayarında beyaz eşyaların bulunduğu ev, Ankara’da yaşayanlarında bileceği gibi, adeta 4 ayak üstüne düşmek gibiydi. Odaları gezdikçe eve içim git gide ısınıyordu -keskin küf ve toz kokusunu saymazsak. Terası görünce- öğrencilik döneminde kaldığım evden daha genişti- tamam anlaştık dedim açıkçası, tutuyoruz! Nerden bilebilirdim ki bu evin bu kadar sıkıntılı olacağını ve bir senemi bile dolduramayacağı mı?
 


İlk şarkıyı bitirenler burdan devam edebilir..
 
5-Kontratlar imzalandı, el sıkışıldı her şey tamam dediğimiz anda, kadın bir şey rica edebilir miyim diye söze başladı. Eski kocasının eşyalarını atmak istemiyormuş, gerekirse kiradan düşelim ama o üst kattaki atıl odaya eşyaları yerleştirelim ve o odayı kilitli tutalım dedi. Evi gezerken o odayı da es geçtik açıkçası, kilitliydi. Tamam dedim, zaten 2 kişi 5 oda 1 salon gereksiz yere büyük. Evin 1 hafta içinde temizleneceğinin, badana yapılacağının ve eşyaların taşınacağının sözünü alarak ayrıldık.
 
Partlar biraz fazla. Bu yüzden biraz hızlı atıyorum. Heyecanlı dakikalar başladığında soluklanırız..
 
Sanırım coşkuyu verme zamanı geldi..

6-1 hafta sonra eve geldik. Her ne kadar 1 hafta temizlense de o kesif koku geçmemiş. Oda paylaşımını yaptık, getirdiğimiz eşyaları yerleştirdik. ilk günün keyfiyle terasımızda nargilemizi yaktık ve kahvelerimizi yudumlayarak geceye kadar keyif yaptık. Güzel muhabbetten sonra, gece yatma vakti geldi. Günün yorgunluğuyla bir duş alıp yatayım dedim. Aklımda küveti doldurup uzanmak vardı. Küveti doldurmak için musluğu açtım, simsiyah küf akmaya başladı, hay aksi şeytan, tertemiz küvet tekrar berbat oldu. Onu temizledim, küveti doldurdum, bi sigara yakıp küvete uzandım- garip bi fantezi ama küvette sigara içmek gibi fakir fantezilerim var. Yarım saat sonra şampuanlanıp çıkayım dedim, tam şampuanı durularken yukarı odadan- kilitli odadan- acayip bi gürültü gelmesiyle banyonun lambasının patlaması bir oldu.
 


Elinde şarkısı bitenler burdan devam edebilir..
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst Alt