Cevap: Hayko Cepkin
Hayko Cepkin, genç bir Ermeni müzisyen. Ama bugün müzik yerine, Hakan değil de Hayko ismiyle bu ülkede yaşamaktan, 'Hepimiz Ermeniyiz'den konuştuk onunla...
Hrant Dink'in cenazesinde 100 bin insanın elinde 'Hepimiz Ermeniyiz' pankartlarıyla yürümesi, ani görünen kökü saçaklı bu suikasta verilmiş bir sağduyu ifadesi olarak da görüldü, herkes meşrebince tartışırken 'can sıkıcı' da bulundu. Hayko Cepkin yirmilerinin sonlarında, çok kendine has bir rock'ın peşinden giden Ermeni bir müzisyen. 'Hepimiz Ermeniyiz'in onun ve cemaatinin tarafında nasıl göründüğü merakımızla ikinci albümü için çalıştığı stüdyoya gittik. 'Ali topu tut'tan topik düzeyine, bu ülkede genç bir Ermeni olmanın haletiruhiyesini konuştuk.
Hrant Dink'in cenazesine gittiniz mi?
Gitmedim, televizyondan takip ettim. Gitmememin nedeni aslında, artık toplumsal olarak paranoyak bir hale gelmiş olmamız. Basından biri görmüş olsa, bana iki kelam ettirse, bundan kendime paye çıkarıyor gibi görünebilirdim. Ajite olabilir insanlar, gerçekten acıyı hissetsem bile, birilerinin aklına bunu kullandığım gelebilir.
Bu sizin bildiğiniz bütün Ermenilerdeki ortak bir hissiyat mı?
Hayır. Bu insanlığın ortak bir hissiyatı. Biraz Tanrı'ya inanmak gibi. Herkes bilmek zorunda değil benim ibadetimi. Cenazede görünmemin de o kadar önemi yok yani...
Haberi nasıl aldınız? İlk ne düşündünüz?
Evde çalışıyorduk. Bir telefon geldi, televizyonu açtık. Baktım ve "Offf" dedim zaten, "şimdi ortalık çok karışacak". Konu kapanmış, yatışmış gibi geliyordu, çok şaşırdım bir yandan da.
Agos'u takip eder misiniz?
Zaman zaman alırım. Bana haber desteği de çok olmuştur. Cemaatimiz zaten gitgide küçülmüş durumda. Çalışanların bir kısmı arkadaşım. Onun ötesinde Hrant Dink çok aynı düşündüğüm bir adamdı. Ben de onun gibiyim biraz, kendi cemaati tarafından da 'ayıp ediyorsun' muhabetti görmüş kişileriz.
Topik yapan yaşlı Ermeni klişesi
Bu çok net ifade edilen bir tepki midir?
Tabii. Ben bazı şeylerin doğru olmadığını düşünüyorum. Kendi cemaatimizde de bir birlik beraberlik söz konusu değil. Ben kilise korosundayken daha çok içlerinde bulunuyordum. Kilise içinde daha yenilikçi şeyler yapmak istiyorduk. Din objesi bence yavaş yavaş uzaklaşılan bir şey. Dini bağnazlık bazında değil, öznel, kült bir kavram olarak ele almak lazım artık. Körü körüne bağnazlık artık bilimselliği reddetmek gibi; tarihin bize sunduğu bir oyun olarak ele alınabilir. Bu tarihleri ve kültürleri yaşanılabilir kılmak için, gençlerin ilgisini çekebilmek için bugüne eleştirebilirlikleriyle uyarlanması gerektiğini duşünüyorum.
Koroya kendi isteğinizle mi girmiştiniz?
İsteksiz girdim, ama arkadaşlık, dostluk, derken müziğin tınısından çok etkilendim. Dönemin en kalabalık korosuyduk biz. 93'le 97 arası 60 kişi... 14 yaşından 20 yaşına kadar bir sürü yağız genç... Bir de yaşını almış amcalar, dedeler vardı, kalbi olanlar vardı, ayin sırasında fenalaştıkları oluyordu. Biz taze kan olmuştuk. Genelde aileden aldığı eğitimi pek sorgulamayan bir arkadaş kitlem vardı, kendi aramızda tartışırdık, ama aralarında en uçuk kaçığı bendim. Zaten o yüzden de hem uzaklaştım, hem uzaklaştırıldım. Yönetime girmek istedik, olmadı. Kiliseden çok şey öğrendim, ama tamamını müzikal temelli görüyorum.
Aileniz mi diğerlerinden farklıydı, siz mi akıl ermeye başladığı zaman çıkıntılığa başladınız?
Ailem dindardır, ama bağnaz değillerdir. Evde fikirlerim ortaya çıkmaya başladıkça rölantiye aldılar beni, ellemediler. Onlar biraz değişime uğradıysa, bunun sebebi de benim. Bundan da mutluyum, süpersonik dindar bir ailemin olmasını istemezdim. Şu an baktığımda koroda kendi dönemimden gençleri de göremiyorum.
Çocukken ya da yakın zamanlarda Ermeni olduğunuzun yüze vurulduğu, 'başka bir şey' gibi hissettirildiğiniz bir an oldu mu?
Bazı devlet dairelerinde böyle problemler yaşayabildik; daha çok da ailem. Ben küçüklükten tiyatro, müzik ortamlarına girdim, bu sektörlerde insanlar evrensel düşünür. Bu kalıp içinden de çıkmak istemiyorum, çıkarsam üzülebileceğimi düşünüyorum. Ermeni olmamın lafı bile geçmez o insanlarla. Ama bak başka dinden bir belediye başkanı, devletin herhangi bir mercisinde böyle biri yok. Bu, hak tanınmadığını gösterir. Ben halklarda problem göremiyorum. Her şey galeyan üzerine. Medya da bunu pompalıyor. Kimle konuşsan "Ermeniyim, Yahudiyim" diyene, "Önce insanlık mühim" der. Politik aşamaya geldiğinde iş değişiyor. Televizyonlarda bunlar yerine toplumsal terapi programları yayımlansın, bir sürü şey değişir.
Senelerce belli devlet politikalarını içine sindirmiş, bu eğitim sisteminden, medya pompalarından geçmiş kitle aslında nüfusun çoğunluğu değil mi?
Azınlıkta olduklarını biliyorum, ama milletin sinir ucuna dokunmak, yoktan düşman belletmek de çok kolay.
Tartıştığınız insanlar oldu mu?
Şu an dostum dediğim insanlarla, arkadaşlık sistemine geçene kadarki tanışma sürecinde çatışmalarımız olabiliyordu. Zaman içinde iki taraf da değiştik, ortayı bulduk. Bahsettiğim insanı, Hrant Dink olayından bir iki gün önce görmüştüm. Bana "Dilini unutma, ailen yaşlanıyor, bunu çocuğuna ancak sen aktaracaksın" falan dedi. Yıllar evvel bir sürü konuda çatıştığımız insanla bu noktaya geldik.
Kalabalık bir masada birden soykırım mevzusu açılsa, rahatsız oluyor musunuz?
Yok, severim tartışmayı. Çünkü bilgin ve beynin varsa, hayatta veremeyeceğin cevap yok. Bunlar olmadan bir şeyleri iddia ediyorsan, bu zaten senin egosal problemindir. Zaten konuşulan da hep kulaktan dolma şeylerle... Bizim de aileden duyduğumuz, kulaktan dolma bilgilerimiz, Dede Korkut hikâyelerimiz var. Ama ben didiklemek istemiyorum.
Bu ülkedeki hayatınızı zorlaştırır diye mi?
Evet, düzeltmek ve onarmak gerekirken yıkmak mantıklı değil.
Sizce 'sıradan bir Ermeni vatandaşı' Türkiye'de her daim huzursuz mudur içten içe?
Hiç değil. Bir sürü arkadaşım var, hiçbirimiz rahatsız yaşamıyoruz. Bir aidiyet sorunu varsa, bu bizden kaynaklı değil. Biz buraya ait olduğumuzu zaten biliyoruz. Hayko ismini herkesin bilebileceğini düşünerek, bu çok normalmiş gibi yaşıyorsun. Anormal algılanıyorsa, orada bir cehalet vardır. Kültür mozaiği denilen şey dilde kalıyor demektir. Okulda Osmanlı tarihi mi okutuyorsun, hepimizin yeri var o tarihte. Tarihin kendisi mozaik. Zaten asıl soru şu, yakın zamanda ne değişti? Zaten var olan bir şey neden şimdi algılanamaz hale geldi?
Bir de 'mutedil Türklerde', sanki hiç genç Ermeni yokmuş gibi, üst kattaki yaşlı Ermeni teyzeye, 'topik'e indirgenmiş bir Ermeni algısı vardır. Bu topik düzeyindeki ilgi nasıl geliyor size?
Keşke topik düzeyinde kalsa! Bir yandan da Ermeni kalmıyor, sadece yaşlılar var ortada. Sanırım fazla çiftleşen bir ırk değiliz. Çok da göç eden oldu tabii. Ben Kurtuluş'ta oturuyorum, artık bizim oralarda topik yapan teyzeler kaldı daha çok.
Korkudan eve kapanıyoruz
İlkokul kitaplarında, okuma fişlerinde hiçbir Ermeni isminin geçmeyişi küçükken tuhaf gelir miydi?
Yok, o zaman kafa o kadar çalışmıyor. Şimdi baksam şaşırırım tabii. O zaman garipsemedim, çünkü Türkçe dersiyse topu Ali tutar. Yeni kitaplarda 'Emre topu tut' var, o bile acayip geliyor. Emre'nin topu tutmasına ikimiz de aynı oranda şaşırırız yani. Olayları şaşaalı hale getirmeye gerek yok. Hızla onarma hikâyesine geçmemiz lazım.
'Hayko topu tut' bir onarma operasyonu olamaz mı?
Yok, Hayko tutamaz topu... Dedim ya, paranoyaklık zamanı diye, o verilmiş bir ödün gibi düşünülebilir. "Şimdi ne gerek vardı?" denir, bizim cemaatten "Şimdi bize niye yaranıyorlar?" derler. Paranoya sınırsız... O değil, mevcudu yaşayalım, ama zihinlerimizi kullanalım.
Adliye önünde Orhan Pamuk'a 'Akıllı ol' demeler, kafasına esenin vatan için feribot kaçırması, bir kitlesel cinnet yaşanırken bu söyledikleriniz fazla naif, ütopik kalmıyor mu?
Öyle... Korkuyoruz işte o cinnetten, evimizden çıkmıyoruz ki! Sen yılbaşı gecesi evinden çıkıyor musun mesela? Bir arkadaşına "Bu saatte oradan geçme" demiyor musun? Gittikçe kendini korumak için dört duvar arasında daha fazla kalmaya başlıyorsun. Kendi içinde çözebileceğin, tartışabileceğin şeyler var, bir de sistemin kendi sorunları... Politikadan nefret eden biri olarak, sistemi düzeltme işine girmeyeceğim. Bizler hayatımızı hedeflerimiz doğrultusunda faydası görülebilecek niteliklerde sürmekle mükellefiz. Sistemler de bu olanaklara bizlere sağlamakla mükellef.
Bir ay sonra yeni albümünüz çıktığında sizinle müzik üzerine bir söyleşi yapabilirdik. Şimdi, böyle bir zamanda bunları konuşmayı teklif ettiğimde neden kabul ettiniz?
Aslında albümü konuşuyor olsaydık da, bu cümle dağarcığını kullanacaktık. Albümün konsepti 'korku'. Nereden geliyor ki bu korku! Ayrıca konuşulması gereken bir dönem. Bu yazıyı okuduklarında, insanların neyin ne kadar algılayacağını merak ediyorum aslında. Farkındalık önemli. Ben kendimi Hakan diye tanıtsam, başka bir adam mı olacağım?