Halit Bozkurt
Büyük Kaptan
- 18 Ocak 2010
- 21.050
- 6.948
- 2.198

Lakabın sahibi Fabio Cannavaro. Bizim sarı oğlanın yaşındayken Napoli’den Parma’ya yeni transfer olmuş, dünya devlerini peşine düşürmeye hazırlanıyordu. 2011’de futbolu bıraktığında ise bizimkinin yaşı kadar top peşinde koşmuştu. Yetenek olarak Sarı’nın ondan eksik kalır yanı yok. Ama derler ya, esas mesele yeteneklerinin onu götürdüğü yere gitmeye cesaretinin olup olmaması. Elimizi korkak alıştırmaya gerek yok. Karşınızda Il Capitano olacak çocuk; Semih Kaya.
Antrenman çıkışı geldi, yorgun ama güler yüzlü. Yeni hoca defans hattını yarım saat fazladan çalıştırıyor, şikayetçi değil. ‘Bugün yemek kötüymüş bir şeyler yiyebildin mi?’ diye sordular, ‘Onu da bulamayanlar var’ diye mırıldandı. Genç yaşta bu kadar çok para kazanan, bu kadar başarılı olmuş bir adamdan duyduğum ilk cümle, tesislerde çıkan yemeğe şükredişiydi. O mırıldanma sonrası röportaj boyunca söyleyeceklerinin pek de bir önemi kalmadı.
Birkaç gün sonra fotoğraf çekimi için buluştuk. Stüdyoya geldiğinde herkesin erken gelip hazırlıkları tamamladığını ve kendisini beklediğini gördü. ‘Durun ben size bir çay demleyeyim’ diyerek mutfağa yöneldi. ‘Sen dur biz hallederiz’ diyenleri duymamazlıktan geldi. Çaydanlığı çalkaladı, eliyle koymuş gibi buldu çayı. Demlenmesini bekledi, beklerken çay bardaklarını sıcak su ile ısıttı. Güne elinden çay içerek başladık. O kare, fotoğraf çekimi boyunca birbirinden havalı kıyafetlerle vereceği pozlardan çok daha fiyakalıydı.
Semih Kaya genç ve yetenekli bir futbolcu. Pes etmek nedir bilmeyen bir sporcu.
Kadir kıymet bilen bir evlat. Tanımadan sevebileceğiniz bir adam.
Samimi ama saygılı tavırlar. Mahcup bakışlar.
Bir şükrediş. Bir bardak demli çay.
Bunlar da konuştuklarımızdan aklımda kalanlar..
Pınar Bekbölet'in Semih Kaya röportajını GQ Türkiye Şubat sayısında okuyabilirsiniz. | TribünDergi'den alıntıdır.