Merhabalar dün akşam zappig yaparken tv de birden jo nun ve gionun resimlerinin olduğunu farkedip hangi kanal olduğunu merak ettim birde baktımki fbtv şaşırdım ve ne diyorlar diye birbaktım.Biri sakallı iki tane kim olduğunu bilmediğim kişi Galatasarayımızın transferlerini eleştiriyor.Hemde ne eleştirmek eğer bu transferleri 4 aylığına fb yapsaymış basın fbyi yerden yere vururmuş, neymiş efendim Galatasaray günü kurtarmak ve fb yi yenmek için bu transferleri yapmış ayrıca bize kiralık gelen jo nun 1,5 m € aldığı ayrıca bize bu futbolcuları kiralık gönderenlerin işine geldiğini anlatıp durdular.Ben senlerdir Gstv de fb nin yaptığı bir transferi eleştiren bunun hakkında program yapıldığına şahit olmadım.İşte fb ile Galatasarayımızın arasındaki vizyon farkı..ayrıca fbtv deki programın ismini zikretmek istemiyorum hala seneler önceki farklı galiiyetiyle avunup bunu çağrıştıran program isimleri koyan bi zihniyet işte ..bu yazdıklarımı yada anlatmaya çalıştıklarımı oğuz dizer tam tercüman olmuş oğuz dizerin yazısndan alıntı yaparak yazımı tamamlıyorum sevgiler saygılar
Bir büyük kulübü ‘büyüklük’ mertebesine çıkaran en önemli faktör, yöneticilerinin sahip olduğu değerlerdir. Akıllı, zeki, çağdaş, vizyon sahibi, atılımcı ve cesur yöneticiler ancak bir kulübü büyütebilir. O büyüklük ki, salt yerel sınırlar içinde ezeli rakiplere üstünlük sağlamakla sınırlı değildir. Kulübü evrensel boyutlara taşımak asli görevdir. Bugün Galatasaray işte bu eşiktedir. Galatasaray’ın dünyada tanınan en büyük Türk markası olduğu zaten bir gerçektir. Ama tanınmak, bilinmek yetmiyor. Önemli olan hali hazırda bekleyen bu büyük potansiyeli harekete geçirmektir. Taraftarın yalnız müsabakalarda değil, günün her saatinde yararlanabileceği çağdaş tesislere sahip olmak, kalıcı gelir kaynakları yaratmak, marka değerini yükseltmek, ürün pazarını genişletmek bu işin ne kadar önemli bir parçasıysa, kulübün vitrini olan futbol takımını her biri kendi alanında marka olan yıldızlarla donatmak da o kadar zorunludur. Bu, birbirini tetikleyen ve besleyen iki farklı süreçtir. Galatasaray Yönetimi’nin sezon başında ve devre arasında takıma kazandırdığı yıldızlara bu bağlamda bakmakta fayda var. Geçmişteki acı tecrübelerden ders çıkaran Adnan Polat ve arkadaşları bir kez daha ellerine geçen ikinci Avrupa zaferi fırsatını bu kez ıskalamak istemiyor. Neill, Dos Santos ve her ne kadar Avrupa Ligi’nde oynayamayacak olsa da Jo, belki bundan sonra da yapılacak bir-iki transfer daha Galatasaray’ın 10 yıl aradan sonra bir Avrupa kupası daha kazanmasına sebep olabilir. Zenginleştirilen kadro aynı zamanda ligi de domine edecek bir güce ulaşacaktır. Ki, bu sezon elde edilecek bir lig şampiyonluğu veya ikinciliği üç yıl aradan sonra takımın Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek olması bakımından son derece önemlidir. Kulüplerin devre arasında yaptıkları tek bir transfer bile bazen takımların kimyasını bozarken, Galatasaray’ın adeta sezon başındaymışçasına hareket etmesi önemli bir risk gibi gözükse de, asıl hamlenin önümüzdeki yıllar için yapıldığını söyleyebiliriz. Alınan oyuncuların özelliklerine bakıldığında Rijkaard’ın yeni bir Barcelona yaratmak için kolları sıvadığını iddia etmek pek de hayalperestlik sayılmaz. Hele Galatasaray’ın ‘Nou Camp’ının da önümüzdeki yıl devreye gireceğini hesaplarsak, Sarı-Kırmızılı taraftarlar parlak bir geleceğin hayalini şimdiden kurmaya başlamalıdır. Unutulmamalı ki hayaller, gerçeğin insan zihnindeki izdüşümüdür. Gelecek Galatasaray’ın...
Bir büyük kulübü ‘büyüklük’ mertebesine çıkaran en önemli faktör, yöneticilerinin sahip olduğu değerlerdir. Akıllı, zeki, çağdaş, vizyon sahibi, atılımcı ve cesur yöneticiler ancak bir kulübü büyütebilir. O büyüklük ki, salt yerel sınırlar içinde ezeli rakiplere üstünlük sağlamakla sınırlı değildir. Kulübü evrensel boyutlara taşımak asli görevdir. Bugün Galatasaray işte bu eşiktedir. Galatasaray’ın dünyada tanınan en büyük Türk markası olduğu zaten bir gerçektir. Ama tanınmak, bilinmek yetmiyor. Önemli olan hali hazırda bekleyen bu büyük potansiyeli harekete geçirmektir. Taraftarın yalnız müsabakalarda değil, günün her saatinde yararlanabileceği çağdaş tesislere sahip olmak, kalıcı gelir kaynakları yaratmak, marka değerini yükseltmek, ürün pazarını genişletmek bu işin ne kadar önemli bir parçasıysa, kulübün vitrini olan futbol takımını her biri kendi alanında marka olan yıldızlarla donatmak da o kadar zorunludur. Bu, birbirini tetikleyen ve besleyen iki farklı süreçtir. Galatasaray Yönetimi’nin sezon başında ve devre arasında takıma kazandırdığı yıldızlara bu bağlamda bakmakta fayda var. Geçmişteki acı tecrübelerden ders çıkaran Adnan Polat ve arkadaşları bir kez daha ellerine geçen ikinci Avrupa zaferi fırsatını bu kez ıskalamak istemiyor. Neill, Dos Santos ve her ne kadar Avrupa Ligi’nde oynayamayacak olsa da Jo, belki bundan sonra da yapılacak bir-iki transfer daha Galatasaray’ın 10 yıl aradan sonra bir Avrupa kupası daha kazanmasına sebep olabilir. Zenginleştirilen kadro aynı zamanda ligi de domine edecek bir güce ulaşacaktır. Ki, bu sezon elde edilecek bir lig şampiyonluğu veya ikinciliği üç yıl aradan sonra takımın Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek olması bakımından son derece önemlidir. Kulüplerin devre arasında yaptıkları tek bir transfer bile bazen takımların kimyasını bozarken, Galatasaray’ın adeta sezon başındaymışçasına hareket etmesi önemli bir risk gibi gözükse de, asıl hamlenin önümüzdeki yıllar için yapıldığını söyleyebiliriz. Alınan oyuncuların özelliklerine bakıldığında Rijkaard’ın yeni bir Barcelona yaratmak için kolları sıvadığını iddia etmek pek de hayalperestlik sayılmaz. Hele Galatasaray’ın ‘Nou Camp’ının da önümüzdeki yıl devreye gireceğini hesaplarsak, Sarı-Kırmızılı taraftarlar parlak bir geleceğin hayalini şimdiden kurmaya başlamalıdır. Unutulmamalı ki hayaller, gerçeğin insan zihnindeki izdüşümüdür. Gelecek Galatasaray’ın...