93'te, Özal’ın Kürt sorununu birlikte çözmeyi planladığı Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis de, Özal da öldürüldü. Dahası; önce Madımak ve Başbağlar, ardından 33 erin şehit edilmesiyle Özal ve Bitlis’in terörü bitirme hayalinin üzeri büsbütün örtüldü.
İşte o 93 yılında; Kürt vatandaşlara devletin el uzatmasının yanında, terörle mücadelenin en doğru yapılacağı yöntem olan Özel Harekatın konumu da güçlendirilmiş, teröre karşı asker yerine Özel Harekat polisleriyle mücadele verilmesi planlanmıştı.
Özel Harekat Timleri teröristlerin korkulu rüyasıydı. Hiçbir terörist bu ekiplerle karşılaşmak istemiyordu.
Fakat 1993 yılında Özal ve Bitlis’in öldürülmeleriyle Özel Harekat öksüz ve yetim kaldı, etkinliği günden güne azaltıldı.
93’de Kürt sorununun çözülmesini ve terörün bitirilmesini istemeyen derin irade galip geldi.
28 Şubat sürecinde askeri komuta kademesinin en çok rahatsız olduğu unsurların başında terörle mücadele için kurulan Özel Harekat polisleri geliyordu.
Komutanların özel harekattan rahatsızlıkları zaman zaman onlara psikolojik baskı uygulama boyutuna kadar uzandı.
Özel timler terörle mücadelede son derece başarılıydı. Gece gündüz demeden teröristlere kaçacak delik aratıyorlardı.
Teröristin yöntemlerini iyi biliyor, kendilerine has stillerini ortaya koyup çok etkili mücadele veriyorlardı. Terörün hareket kabiliyetine karşı çok iyi refleks gösteriyorlardı.
Karadeniz’de artan terör olaylarına rağmen teröristlerin bu bölgede barınamamasının önemli sebeplerinden biri Özel Harekat timleriydi. ***’ya karşı büyük başarılara imza atıyorlardı.
Fakat bir süre sonra kırsal kesimde, askerin isteğiyle pasifize edildiler. Nihayetinde Özel Harekat polisleri askerin emrine verildi.
Özel harekatın askerin emrine verilmesinden sonra asker-polis çekişmesi daha fazla gün yüzüne çıktı. Öyle ki birçok yerde komutanlar özel harekatçılara neredeyse düşman muamelesi yapıyorlardı.
Komutanlar, Özel Harekatçıların, askere kötü örnek olduğunu düşünüyordu. Çünkü askerler kendilerine bu timleri örnek alıyordu.
Özel Harekatçıların silah tutuş şekillerinden, vücutlarına mermi sarmalarına kadar her şey asker için model olmaya başlamıştı.
Özel harekatçıların görüntülerinden, araçlara biniş-iniş tarzlarına, operasyondaki hareketlerinden saç sakal ve bıyıklarına kadar her şeyleri komutanlara tabir yerindeyse batar olmuştu. Komutanlar askerlerin de onlara özenerek onlar gibi görünmeye çalışmalarından rahatsız oluyordu.
Özel harekatçıların yerine göre birliğin tuvaletlerini bile kullanmalarına izin vermeyen, insani ihtiyaçlar için araziyi adres gösteren komutanlar vardı.
Özel Harekat Timleri sıralı sistem değildi ama kuralsız gibi gözükmelerine rağmen kendi içlerinde son derece uyumlu taktikleri vardı. Bu taktik, teröristin kimyasını bozuyordu.
Özel harekatçılar kendilerini tanımlarken “teröristler bizi araçlarımızdan inerken vurabilirse vurur, vuramazsa kaçacak delik arar” diyorlardı. Çünkü hepsi gerilla savaşı taktiğini çok iyi biliyordu.
Ve askerin rahatsızlıkları sonucu, sonunda özel harekatçıların dağlara gidişine kısıtlama getirildi. Nihayetinde de özel timler 1997’de Genelkurmay’ın isteğiyle Doğu ve Güneydoğu bölgesinden çekildi.