Tarihi bir saçmalık bu olay. O dönem Ermeniler tarafından topluca öldürülmüş Türklerin mezarları var, ama Ermeniler ile ilgili toplu mezara denk gelemezsiniz. Çeteleşirseniz sürülürsünüz, Osmanlı başka çare bulamazdı.
bu olayı çok araştırmış birisi olarak soykırım olarak nitelendirilen şey doğuda olan olaylar değil. Doğuda her iki halk da birbirini katletti.
Soykırım diye tanıtılmaya çalışan olay death march adı verilen suriye sürgünüdür. Bu sürgünde çok az ermeni öldürüldü. Ancak bu askerler tarafından yapıldı. Suriye sürgününde erkekler hedef alınarak savaşabilecek olan (able bodied) yolda öldürülmeye çalışıldı. Kadınlar ise askerler tarafından suriyeli aşiretlere satıldı, kimilerinin ırzına geçildi. Geri kalanlar ise suriyedeki deyr zor toplama kampları başta olmak üzere suriye kuzeyindeki toplama kamplarına kapatılarak esir edildi.
şimdi soykırım tanımına gelecek olursak, sahada soykırım ile katliamın bir farkı yok. sadece bir katliamın soykırım olarak kategorilendirilme şartı devlet eliyle ya da unsuru ile yapılmış olmasıdır. suriyedeki olaylar malesef soykırım tanımına uymaktadır. Hatta tüm bunlara rağmen bu katliamdan sorumlu tutulan birçok general ve asker osmanlı mahkemeleri tarafından yargılanarak ceza almışlardır. Tecavüz, katliam gibi suçlardan.
diğer bir husus, Alman büyükelçiliğinde çalışan yeminli tercümanın söyledikleri de osmanlının amacını gözler önüne seriyor. ismini tam hatırlamadığım general (büyük ihtimal talat paşa idi) alman büyükelçiliğinde Osmanlı'nın birinci dünya savaşına girmek istediğini ve bu savaşın kaybedileceğini bildiğini ancak bu savaşı içindeki hainlerden ve düşmanlardan kurtulmak için bir fırsat olarak gördüğünü belirtir.
Osmanlı ateşle oynadı ve bir sürgün yapmak istedi tıpkı ruslar gibi. Ancak askeri unsurların bu sürgünü kendi lehlerine kullanma çabası nedeniyle bu durum sürgün-soykırım arasında bir çizgiye doğru kaydı.
Malesef olaylara yüzeysel bakmak ve böyle bir şey yok demekle bu rezaletten kurtulmak mümkün değil. Bizimkiler sürgün yapmayı beceremedi. Arjantindeyim şuan ve çalıştığım oteldeki arjantinli en yakın arkadaşım ermeni kökenli ve bunlar bu felaketten kaçan bir aile.
Ermeni tarafı da, türk tarafı da (halk olarak) o dönemde neyin soykırım olarak tanımlanmak istediğinii anlamıyor. iki taraf da olayları bilmiyor aslında. bir taraf soykırım yapsak, ermeni kalmazdı diyor çünkü kelime olarak soy kırmak olarak düşünüyor. oysa yahudiler de soykırıma uğramasına rağmen soyları kırılmadı. diğer taraf zaten çok uçuk kaçık rakamlar veriyor. 3.5 milyon ermeninin katledildiğini söylüyor. ki soykırım tanımlaması için bir rakam sınırlaması yoktur. dediğim gibi devlet tarafından yapılan sistematik bir katliam olması şartı vardır. isterse 100 bin kişi katletsin. doğuda ermeni sınırında olan olayların hiçbiri soykırım değil. karşılıklı katliamlardan ibaret.
Sebebine gelince, hatırladığım kadarıyla İstanbul anlaşması yapıldı ruslarla ama bu anlaşma tamamen bir dayatma idi. Osmanlı bunu imzalamak zorunda kalıyor. ancak şartlarda doğu vilayetlerindeki ermenilerin kendi kendini yönetme ve ayrılma hakları gibi ağır maddeler var. Dolayısıyla osmanlı bu halktan bir an önce kurtulmak için elinden geleni yapıyor, yoksa ermenilerin ayrılma hakları doğacak ve osmanlı bunu tanımak zorunda kalacaktı. yapay bir karışıklığın ardından ermenilere ve dükkanlarına ülke çapında saldırılar başlıyor. Sonra, askerler biz sizi koruyamıyoruz sizin bu ülkeden pılınızı pırtınızı toplayıp gitmeniz gerekiyor diyorlar. o halde biz sizi korumak için suriyeye göçe zorluyoruz adına da techir kanunu diyoruz. deniliyor buraya kadar her şey yolunda giderken göç yolunda yapılan katliamlar, kadınların para karşılığında satılması, tecavüz edilmeleri, erkeklerden mümkün olduğunca kurtulmak, toplama kampları işin içine girince işler zaten rayından çıkıyor. Biraz aceleye gelmiş sürgün, istenmeyen yerlere doğru gidiyor. hatta bu kadar işerin yolundan çıkması, hükümetin ordu üzerinde hakimiyeti sağlayamaması sonucunda oluşan olaylarda birçok osmanlı askeri ve generali bu suçlardan dolayı yargılanıyor. Osmanlı hükümeti yapmak istemediği bir şeyin içinde buluyor kendisini.
onların yaptığı beceriksizlik ve cahil hareketler şuan bizleri etkiliyor. Bunu tanıyıp tanımama konusu ya da sınıflandırılma konusu devletlerin politik silahı olarak kullanılıyor. Tanım olarak uyuyor, ancak tanım olarak filistindeki olaylar da ermenilerin azerbaycana yaptığı olaylar da, fransanın afrikadaki olayları da, ingiltere ve ispanyanın amerika kıtasındaki olayları da soykırım tanımına uyuyor. devlet eli var buralarda.
ben sadece tanıma uyduğunu söylemek istiyorum. Bunu devletin kabul edip etmemesi politik bir olay.