Nigel Hayes-Davis’ten Skandal Paylaşım!

bakalım buna nasıl göz yumacak vatan haini köpekler. gün aşırı küfür ettikleri milli takım hocasının gram mizahına gösterdikleri şerefsizliği bu cahil hıyar için ne kadar zorlayacaklar göreceğiz.
 
3-1 işareti için milli takıma oyuncu göndermeyen takım, muhtemelen plaket yapıp verirler
 
Osmanlı ya da bir başkası, bizim tarihimizde soykırım yok. Hiçbir zaman olmadı hiçbir zaman da olmayacak.

Şu an bütün dünyanın gözü önünde soykırım yapılıyor, en büyük destekçisi de bu vatandaşın ülkesi. Bu kadar aptallık ve kansızlık fazla oluyor artık.
 
Tarihi bir saçmalık bu olay. O dönem Ermeniler tarafından topluca öldürülmüş Türklerin mezarları var, ama Ermeniler ile ilgili toplu mezara denk gelemezsiniz. Çeteleşirseniz sürülürsünüz, Osmanlı başka çare bulamazdı.
bu olayı çok araştırmış birisi olarak soykırım olarak nitelendirilen şey doğuda olan olaylar değil. Doğuda her iki halk da birbirini katletti.

Soykırım diye tanıtılmaya çalışan olay death march adı verilen suriye sürgünüdür. Bu sürgünde çok az ermeni öldürüldü. Ancak bu askerler tarafından yapıldı. Suriye sürgününde erkekler hedef alınarak savaşabilecek olan (able bodied) yolda öldürülmeye çalışıldı. Kadınlar ise askerler tarafından suriyeli aşiretlere satıldı, kimilerinin ırzına geçildi. Geri kalanlar ise suriyedeki deyr zor toplama kampları başta olmak üzere suriye kuzeyindeki toplama kamplarına kapatılarak esir edildi.

şimdi soykırım tanımına gelecek olursak, sahada soykırım ile katliamın bir farkı yok. sadece bir katliamın soykırım olarak kategorilendirilme şartı devlet eliyle ya da unsuru ile yapılmış olmasıdır. suriyedeki olaylar malesef soykırım tanımına uymaktadır. Hatta tüm bunlara rağmen bu katliamdan sorumlu tutulan birçok general ve asker osmanlı mahkemeleri tarafından yargılanarak ceza almışlardır. Tecavüz, katliam gibi suçlardan.

diğer bir husus, Alman büyükelçiliğinde çalışan yeminli tercümanın söyledikleri de osmanlının amacını gözler önüne seriyor. ismini tam hatırlamadığım general (büyük ihtimal talat paşa idi) alman büyükelçiliğinde Osmanlı'nın birinci dünya savaşına girmek istediğini ve bu savaşın kaybedileceğini bildiğini ancak bu savaşı içindeki hainlerden ve düşmanlardan kurtulmak için bir fırsat olarak gördüğünü belirtir.

Osmanlı ateşle oynadı ve bir sürgün yapmak istedi tıpkı ruslar gibi. Ancak askeri unsurların bu sürgünü kendi lehlerine kullanma çabası nedeniyle bu durum sürgün-soykırım arasında bir çizgiye doğru kaydı.

Malesef olaylara yüzeysel bakmak ve böyle bir şey yok demekle bu rezaletten kurtulmak mümkün değil. Bizimkiler sürgün yapmayı beceremedi. Arjantindeyim şuan ve çalıştığım oteldeki arjantinli en yakın arkadaşım ermeni kökenli ve bunlar bu felaketten kaçan bir aile.

Ermeni tarafı da, türk tarafı da (halk olarak) o dönemde neyin soykırım olarak tanımlanmak istediğinii anlamıyor. iki taraf da olayları bilmiyor aslında. bir taraf soykırım yapsak, ermeni kalmazdı diyor çünkü kelime olarak soy kırmak olarak düşünüyor. oysa yahudiler de soykırıma uğramasına rağmen soyları kırılmadı. diğer taraf zaten çok uçuk kaçık rakamlar veriyor. 3.5 milyon ermeninin katledildiğini söylüyor. ki soykırım tanımlaması için bir rakam sınırlaması yoktur. dediğim gibi devlet tarafından yapılan sistematik bir katliam olması şartı vardır. isterse 100 bin kişi katletsin. doğuda ermeni sınırında olan olayların hiçbiri soykırım değil. karşılıklı katliamlardan ibaret.

Sebebine gelince, hatırladığım kadarıyla İstanbul anlaşması yapıldı ruslarla ama bu anlaşma tamamen bir dayatma idi. Osmanlı bunu imzalamak zorunda kalıyor. ancak şartlarda doğu vilayetlerindeki ermenilerin kendi kendini yönetme ve ayrılma hakları gibi ağır maddeler var. Dolayısıyla osmanlı bu halktan bir an önce kurtulmak için elinden geleni yapıyor, yoksa ermenilerin ayrılma hakları doğacak ve osmanlı bunu tanımak zorunda kalacaktı. yapay bir karışıklığın ardından ermenilere ve dükkanlarına ülke çapında saldırılar başlıyor. Sonra, askerler biz sizi koruyamıyoruz sizin bu ülkeden pılınızı pırtınızı toplayıp gitmeniz gerekiyor diyorlar. o halde biz sizi korumak için suriyeye göçe zorluyoruz adına da techir kanunu diyoruz. deniliyor buraya kadar her şey yolunda giderken göç yolunda yapılan katliamlar, kadınların para karşılığında satılması, tecavüz edilmeleri, erkeklerden mümkün olduğunca kurtulmak, toplama kampları işin içine girince işler zaten rayından çıkıyor. Biraz aceleye gelmiş sürgün, istenmeyen yerlere doğru gidiyor. hatta bu kadar işerin yolundan çıkması, hükümetin ordu üzerinde hakimiyeti sağlayamaması sonucunda oluşan olaylarda birçok osmanlı askeri ve generali bu suçlardan dolayı yargılanıyor. Osmanlı hükümeti yapmak istemediği bir şeyin içinde buluyor kendisini.

onların yaptığı beceriksizlik ve cahil hareketler şuan bizleri etkiliyor. Bunu tanıyıp tanımama konusu ya da sınıflandırılma konusu devletlerin politik silahı olarak kullanılıyor. Tanım olarak uyuyor, ancak tanım olarak filistindeki olaylar da ermenilerin azerbaycana yaptığı olaylar da, fransanın afrikadaki olayları da, ingiltere ve ispanyanın amerika kıtasındaki olayları da soykırım tanımına uyuyor. devlet eli var buralarda.

ben sadece tanıma uyduğunu söylemek istiyorum. Bunu devletin kabul edip etmemesi politik bir olay.
 
Son düzenleme:
bu olayı çok araştırmış birisi olarak soykırım olarak nitelendirilen şey doğuda olan olaylar değil. Doğuda her iki halk da birbirini katletti.

Soykırım diye tanıtılmaya çalışan olay death march adı verilen suriye sürgünüdür. Bu sürgünde çok az ermeni öldürüldü. Ancak bu askerler tarafından yapıldı. Suriye sürgününde erkekler hedef alınarak savaşabilecek olan (able bodied) yolda öldürülmeye çalışıldı. Kadınlar ise askerler tarafından suriyeli aşiretlere satıldı, kimilerinin ırzına geçildi. Geri kalanlar ise suriyedeki deyr zor toplama kampları başta olmak üzere suriye kuzeyindeki toplama kamplarına kapatılarak esir edildi.

şimdi soykırım tanımına gelecek olursak, sahada soykırım ile katliamın bir farkı yok. sadece bir katliamın soykırım olarak kategorilendirilme şartı devlet eliyle ya da unsuru ile yapılmış olmasıdır. suriyedeki olaylar malesef soykırım tanımına uymaktadır. Hatta tüm bunlara rağmen bu katliamdan sorumlu tutulan birçok general ve asker osmanlı mahkemeleri tarafından yargılanarak ceza almışlardır. Tecavüz, katliam gibi suçlardan.

diğer bir husus, Alman büyükelçiliğinde çalışan yeminli tercümanın söyledikleri de osmanlının amacını gözler önüne seriyor. ismini tam hatırlamadığım general (büyük ihtimal talat paşa idi) alman büyükelçiliğinde Osmanlı'nın birinci dünya savaşına girmek istediğini ve bu savaşın kaybedileceğini bildiğini ancak bu savaşı içindeki hainlerden ve düşmanlardan kurtulmak için bir fırsat olarak gördüğünü belirtir.

Osmanlı ateşle oynadı ve bir sürgün yapmak istedi tıpkı ruslar gibi. Ancak askeri unsurların bu sürgünü kendi lehlerine kullanma çabası nedeniyle bu durum sürgün-soykırım arasında bir çizgiye doğru kaydı.

Malesef olaylara yüzeysel bakmak ve böyle bir şey yok demekle bu rezaletten kurtulmak mümkün değil. Bizimkiler sürgün yapmayı beceremedi. Arjantindeyim şuan ve çalıştığım oteldeki arjantinli en yakın arkadaşım ermeni kökenli ve bunlar bu felaketten kaçan bir aile.

Ermeni tarafı da, türk tarafı da (halk olarak) o dönemde neyin soykırım olarak tanımlanmak istediğinii anlamıyor. iki taraf da olayları bilmiyor aslında. bir taraf soykırım yapsak, ermeni kalmazdı diyor çünkü kelime olarak soy kırmak olarak düşünüyor. oysa yahudiler de soykırıma uğramasına rağmen soyları kırılmadı. diğer taraf zaten çok uçuk kaçık rakamlar veriyor. 3.5 milyon ermeninin katledildiğini söylüyor. ki soykırım tanımlaması için bir rakam sınırlaması yoktur. dediğim gibi devlet tarafından yapılan sistematik bir katliam olması şartı vardır. isterse 100 bin kişi katletsin. doğuda ermeni sınırında olan olayların hiçbiri soykırım değil. karşılıklı katliamlardan ibaret.

Sebebine gelince, hatırladığım kadarıyla İstanbul anlaşması yapıldı ruslarla ama bu anlaşma tamamen bir dayatma idi. Osmanlı bunu imzalamak zorunda kalıyor. ancak şartlarda doğu vilayetlerindeki ermenilerin kendi kendini yönetme ve ayrılma hakları gibi ağır maddeler var. Dolayısıyla osmanlı bu halktan bir an önce kurtulmak için elinden geleni yapıyor, yoksa ermenilerin ayrılma hakları doğacak ve osmanlı bunu tanımak zorunda kalacaktı. yapay bir karışıklığın ardından ermenilere ve dükkanlarına ülke çapında saldırılar başlıyor. Sonra, askerler biz sizi koruyamıyoruz sizin bu ülkeden pılınızı pırtınızı toplayıp gitmeniz gerekiyor diyorlar. o halde biz sizi korumak için suriyeye göçe zorluyoruz adına da techir kanunu diyoruz. deniliyor buraya kadar her şey yolunda giderken göç yolunda yapılan katliamlar, kadınların para karşılığında satılması, tecavüz edilmeleri, erkeklerden mümkün olduğunca kurtulmak, toplama kampları işin içine girince işler zaten rayından çıkıyor. Biraz aceleye gelmiş sürgün, istenmeyen yerlere doğru gidiyor. hatta bu kadar işerin yolundan çıkması, hükümetin ordu üzerinde hakimiyeti sağlayamaması sonucunda oluşan olaylarda birçok osmanlı askeri ve generali bu suçlardan dolayı yargılanıyor. Osmanlı hükümeti yapmak istemediği bir şeyin içinde buluyor kendisini.

onların yaptığı beceriksizlik ve cahil hareketler şuan bizleri etkiliyor. Bunu tanıyıp tanımama konusu ya da sınıflandırılma konusu devletlerin politik silahı olarak kullanılıyor. Tanım olarak uyuyor, ancak tanım olarak filistindeki olaylar da ermenilerin azerbaycana yaptığı olaylar da, fransanın afrikadaki olayları da, ingiltere ve ispanyanın amerika kıtasındaki olayları da soykırım tanımına uyuyor. devlet eli var buralarda.

ben sadece tanıma uyduğunu söylemek istiyorum. Bunu devletin kabul edip etmemesi politik bir olay.

Bu değerli bilgiler için teşekkürler

Ermeni meselesinin “vatanseversen susarsın” ekseninden çıkması için en az 2 nesil daha geçmesi lazım.
 
Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov, 1915 olayları iddialarının kurgu olduğunu belirterek "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor." dedi.

Yaklaşık 170 bilimsel çalışmaya imza atan "20. Yüzyılda Uluslararası Ermeni Terörizmi Tarihi" kitabının yazarı Rus tarihçi Kuznetsov, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını, AA muhabirine değerlendirdi.

1. Dünya Savaşı'na katılan ülkelerde ordunun güvenliği için çeşitli tedbirlerin alındığını, Rus Çarlığı'nda da Alman ve Yahudilerin sürgün edildiğini belirten Kuznetsov, "Tüm bunlar düşmanın safına geçilmemesi ve ordunun güvenliğinin sağlanması için yapıldı. Bu, askeri siyasetin bir parçasıdır." ifadelerini kullandı.

Kuznetsov, Ermeni çetelerin bu dönemde Osmanlı'ya karşı faaliyetler sürdürdüğünü hatırlatarak "Doğal olarak Ermeniler, savaş hattına uzak bölgelere sevk edildi. Ermenilerin birçoğu Kuzey Irak’a ve bugünkü Lübnan bölgesine gönderildi. Bu yüzden Osmanlı'nın 1915'te Ermenilere yönelik eylemlerinin sıra dışı olduğunu söylemek fantezidir." diye konuştu.

"Ermeni soykırımı iddiaları, jeopolitik oyun ürünü"​

1915 olaylarının soykırım olarak ileri sürülmesinin jeopolitik oyunun ürünü olduğuna işaret eden Kuznetsov, Türkiye’nin 1952’de NATO üyesi olduğuna dikkati çekti.

Kuznetsov, Sovyetler Birliği’nin Ermenileri kullanarak NATO’nun güney kanadını ve Türkiye’yi etkilemeye çalıştığını vurgulayarak "Sovyetler Birliği, küçük milletlerinin milliyetçilik ruhunu kullanarak Orta Asya ve Orta Doğu bölgesini sürekli askeri, siyasi gerilim içinde tuttu ve NATO’nun bu bölgeleri, askeri üs olarak kullanmasını engellemeye çalıştı." dedi.

Soykırım iddialarının da Türkiye'nin NATO üyesi olmasından sonra ortaya çıkartıldığını anlatan Kuznetsov, "Ermenistan Komünist Partisinin merkez komitesi 1962'de sözde soykırımın 50. yılını anmak için karar aldı. Bu andan itibaren Ermeni soykırımı yapıldığına dair propaganda başladı. Bu, Sovyetler Birliği Yüksek Komitesince onaylanan Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’nin bir ürünüdür." ifadelerini kullandı.

"Ermeniler, tezlerinde soykırımın yaşandığını doğrulayamıyor"​

Rus tarihçi Kuznetsov, Ermenilerin, Rus okullarında çok sayıda tez yazdığına, bu tezlerle soykırımın yaşandığını doğrulayamadıklarına dikkati çekerek, "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor. Bu yüzden sözde Ermeni soykırımı iddiaları, kurgudan başka bir şey değil." dedi.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’nın 1996'da Ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiğini hatırlatan Kuznetsov, bu kararın o zamanın konjonktürü gereği alındığını savundu.

"Ermeni terörün arkasında her zaman Rusya vardı"​

Kuznetsov, terörizmin, Ermeni milliyetçiliğinin ideolojisi olduğuna işaret ederek "Ermenistan devletinin özünde terörizm vardır. Ermeniler, terörü devlet siyasetine taşıdı. Ermenilerin ülkesindeki siyasi partiler arasında görüş farklılığını çözmek için terörden başka bir aracı yoktu." diye konuştu.

Ermeni ihtilalci "Taşnak" Partisi’nin 1890’da Tiflis'te kurulduğunu hatırlatan Kuznetsov, "Ermeni terör arkasında her zaman Rusya vardı." ifadesini kullandı.
 
çeşitli kaynaklardan bilgi edinilebilir
ayrıca bu olayın soykırım olarak tanımlanmak istendiği tarih ikinci dünya savaşından sonradır. yahudi soykırımından sonra "genocide" kelimesi türetiliyor. 1945ten önce genocide diye bir kelime yok. massacre olarak geçer. sonra bir profesör çıkıp, bakın soykırım bu ise, geçmişte de var deyip bu olayı kaşıyor. ondan sonra bu olayı türkiyenin sırtına sopa olarak kullanmaya başlıyorlar.

aynısını, fransaya yaptığımızı düşünelim, bir türk profesör çıkıp fransa afrikada soykırım yaptı deyip diğer tüm devletler türkiyeyi destekleyip fransayı soykırımla suçluyorlar falan. kulağa olası gelmiyor. çünkü batı ikiyüzlülüğü diye bir şey var. kuzeyli batılılar iki yüzlü, avrupalılar, abd, kanada gibi.

kaynaklar:





Bu olayların başlamasına neden olan anlaşma



bir türkün yaşadığı aydınlanmanın yıllar içindeki evrimi





tüm bu veriler doğrultusunda, buna gözümü kapatmayı vicdanen doğru bulmadım. yoksa eskiden ben de soykırsak ermeni kalmazdı şeklinde savunuyordum. olayı derinlemesine araştıran ve objektif bakan birisi olayı kendi vicdanında kabul etmelidir. etmiyorsa insanlık yoktur içinde ve batılı iki yüzlülüğünden bir farkı yok demektir.
 
Vatan haini paralel cumhuriyetçiler için sıradan bir olay.
 
Geri
Üst Alt