Maç hakkında birkaç yorum yapmak istiyorum.
İlk önce şunu söylemekte fayda var. Böylesine kötü bir zeminde oynanan maçtan zaten fazla gol beklenmiyordu, pozisyon bile bulmakta zorluk çektik. Net pozisyonumuz yoktu. Bu normal.
Normalde maç başına 500'e yakın pas yapmamıza ve topa sahip olma oranında rakiplerimize %20'ye kadar fark yapmamıza rağmen bugün durum tersti. Maçı hem deplasmanda oynuyor olmamız hem de kötü bir zeminde oynamamız topa hakim olmamıza engel olurken 250 kadar başarılı pas yapabilmemize sebep oldu. Zemin sık sık oyuncularımızın, özellikle Kazım'ın, dengesini kaybederek etkisiz performans göstermelerine neden oldu. Oyuncuları ve teknik ekibi eleştireceğim tek nokta, devamlı hava toplarıyla rakip kaleye gitme çabamızdı. Elmander'in pozisyon bulamamasına sebep olan etkenlerden biri de buydu. Havaya şişirilen toplar hep kaptırılan bir top olarak geri döndü. Bunun yanında Baros'un olmaması da büyük bir eksikti bizim için.
Defansta zaman zaman açık vermemize rağmen özellikle stoperlerimiz ve kalecimizin vermiş olduğu güven duygusu bu maçta gol yemememizi sağladı. Benim şahsi görüşüm, bu maçın adamının Semih Kaya olduğu yönünde. 2-3 kez hata yapmış olmasına rağmen defansımızı rahatlatan hamlelerin çoğu onun çabasından kaynaklandı. Muslera'nın ise kornere çelmeyi başardığı net pozisyonda, bizim için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu görmüş olduk tekrar. Beklerimizin formsuz olması sebebiyle rakip çok kolay rakip sahamızda etkili pozisyonlar bulabildi. Rakibin devamlı olan presi ve top çalma arzusu orta sahamızın da etkisiz olmasının sebeplerindendi.
Bunun yanında, maçın ilk dakikasından beri topla oynamamıza izin vermeyen bir hakemi de not etmek gerekli. İlk dakikadan beri dikkatimi çeken hakemin bu tavrı, bize zarar verdi. Neredeyse tüm ikili mücadelelerde düdüğüne başvuran Türkiye'nin en iyi hakemi, soğuk olan hava şartlarının üzerine bir de oyunun soğukluğuna ve temponun düşüklüğüne sebep olarak, maçı seyreden tüm futbolseverlerin zevksiz bir maç takip etmesine olanak verdi. Cüneyt Çakır'ın özellikle 59. dakikada Nadareviç'in sarı kartıyla sonuçlanan pozisyonumuzda oyunu avantaja bırakmamış olması belki de bizi 3 puandan etti.
Bunun haricinde Alper Potuk'un vahşice Selçuk'un bacağına tabanla basmasının sadece sarı kartla "ödüllendirilmesi" hakemin bir diğer hatasıydı. Alper'in yere doğru hareketlenen topla alakası bulunmaksızın ayağını yarım metre kaldırarak Selçuk'un bacağına futbol sahalarında olamayacak şekilde basmış olmasının sakatlıkla sonuçlamaması ise bir mucize olarak nitelendirilebilir. Bu dakikadan sonra bile gereksiz hamlelerle oyuncularımıza sert müdahalelerde bulunan Alper'in ikinci bir sarı kartla oyundan atılması bile muhtemeldi. Bütün suçu hakeme yüklemek de haksızlık olacaktır, ancak hakemin performansından genel olarak memnun olmadığımı belirtmek isterim.
Maçın ilk yarısında iki kez penaltı bekleyen Eskişehirspor'un bu beklentisi, özellikle Semih'in pozisyonunda, yersizdi. Semih ellerini geriye atmış, ve adeta kollarını gövdesiyle bütünlemiş olmasına karşın bu pozisyonda penaltı beklenenlerin futbol bilgisinden şüphe duymak gerekir. Hakan Balta'nın pozisyonunun ise, hakem penaltıyı verse de vermese de itiraz edilemeyecek bir pozisyon olduğu düşüncesindeyim. Hakan sağ kolunu gövdesiyle birleştirmiş olmasına rağmen gövdesiyle topa müdahale etmeye çalıştı ve top koluna çarptı. Bu pozisyonda hakemin penaltı noktasını göstermemiş olmasına herhangi bir itirazda bulunmak gereksiz olur.
Ayrıca sahanın özentisiz olarak temizlenmiş olması da bizim için bir handikaptı. Emre'nin kullanmaya çalıştığı kornerlerde, topun gerisinde durabilme mesafesini kısıtlayan kar yığını, Eskişehirspor yetkililerinin ve sahayı maçtan önce kontrol eden hakemlerin bir ayıbıdır.
Beklerimiz Sabri ve Hakan'ın formsuzluğu bu maçta da devam etti. İkisinin de pas hataları ve defansta verdikleri açıklar, bizi gol yollarında etkisiz kılarken, zaman zaman tehlikeye de attı. Yiğit'in girmesinden sonra sağ beke geçen Kazım, herhangi bir etki gösteremese de, defansif olarak çok kötü değildi.
Kanat oyuncularımız Kazım ve Emre'nin topla buluştukları poziyonların çoğunu cömertçe harcamaları belki de zeminden kaynaklanıyordu. Orta sahamız zaten topla etkili olamıyorken kanatlarımızın da işlemiyor olması bizim için büyük bir dezavantajdı ve bu bulabildiğimiz pozisyon sayısına da yansımış oldu. Oyuna sonradan giren Sercan ve Yiğit'in de tempoyu yükseltme çabaları sonuçsuz kaldı. Elmander'in ileride tek kalması ve hava toplarında rakibin topa sahip olmaya daha yakın olması da pozisyon bulmamızda zorluğa neden oldu.
Bunun yanında da Eskişehirspor'u kutlamak gerekir. Veysel gibi önemli bir oyuncularının kart cezalısı olmasına rağmen, arkalarındaki taraftar desteğiyle bize orta sahada çok az geçit vermiş olmalarına, kanatlarının etkili şekilde pozisyon üretebilme becerileri saygıyı hak ediyor.
İki takımın da puan kaybetmemek için sahaya çıkmış olduğu izlenimi vardı maçın genelinde. Böyle bir zeminde oynanan maçtan güzel bir sonuç beklemek de haksızlık olurdu açıkçası. Ancak pozisyona dahi giremememiz Galatasaray'a yakışmadı. 9 maçlık galibiyet serisinin sona ermiş olmasının verdiği üzüntüye rağmen, oyuncularımız için büyük tehlikeye sebep olabilecek koşullardan dolayı herhangi bir sakat vermememiz sevinilecek bir nokta.