yabancı kuralı yanlış, ingilteredeki gibi olmalı. her yabancıyı tutupta kolundan getiremezsin. yabancıların bilmem kaç tanesi milli takım forması giyiyor şartı olmalı. hatta 2 yabancıda 19 yaş altı olma şartı getirilmeli. sorun yabancı sınırından değil bana kalırsa.
en önemli sorun oyunun çok fazla durması. toplasan 50 dakika falan oyunda kalıyor top, bi taç oluyor ingilterede hemen seri bir şekilde kullanılıyor. bizde taç kullanma süresi 1 dakikayı falan buluyor, oyun çok fazla duruyor, yani inanılmaz derecede duruyor. şimdi yabancı bir adam türkiye ligi maçını izlese oynanan oyundan çok oyunun durmasından şikayetçi olur. oyun duruyor ama başlayana kadar ne çekiyorum izlerken. oyun durduğunda tuvalete falan git gel anca başlamış oluyor. bunu pek farkeden olmasa da oynanan oyunu etkiler, hız ve tempo düşük. hakemlerin tamamı emekli edilip yeni genç ve dinamik hakemler alınmalı, iyi eğitimli olması önemli gerekiyorsa ingiltereye yollanmalı. ayrıca kadın hakemlere de yer verilmeli. trde alt liglerde var ama süper denilen ucube ligde hiç görmedim.
her ligin belli kültürü vardır, ingilterede tempo ve açık oyun, uzun paslar, ispanyadaki gibi topa hakimiyet, italyadaki gibi temkinli vs türkiyede oynan da kaotik, düzensiz ve çok fazla duran izlenim ortaya çıkıyor. onun dışında uygulanan idman programları yetersiz. ingiltereden adam getirdiğinin ilk senesinde fark yaratıyor. 2. senesinde belirgin bir düşüş oluyor. sanırım idmanlarda sadece düz koşu yapıyorlar. ingilterede yine haftada 2-3 maç yapan oyuncular var. hepsi kaya gibi adamlar. bizde avrupada oynayan takım haftada 2 maç yapıyoruz abi biz havasına girip yorgunluktan bahsediyor. görende tüm gün koştu sanar, altı üstü haftada 2 kere 90'ardan 180 dakika koşacaksın. aralarında 3-4 gün dinlenme süren de var yani. bunun bahanesi olamaz.
diğer faktör siyasetin futbolu yönetmesi, daha önce müdehale oluyordu fakat VAR denilen ucubenin futbola daha iyi hükmetmeleri için getirildiği kanatindeyim. yani istediklerine istedikleri skoru verebilecek ve saha içine kolayca müdehale edebilecekler.
hocaların modern futbol bilmiyor oluşu diğer bi faktör, yılmaz vural ve o tayfanın ürünü ucube hocalar 70lerin kafası ve o dönemin futbolunu uyguluyorlar. bayern münih idmanını izlediğimde tüm gün sadece 1 hücum organizasyonunu çalıştılar. tüm gün sadece 1 atak organizasyonunu devamlı olarak aynısını yaptılar, yine dortmundun pas istatistiğini tutan modern bir antrenman tesisi var. orda yanındaki adama topu farklı şekillerde yollama antrenmanını yapıyor. diyelimki 240 cm havadan pas atman gereken yere atıyorsun. daha sonra o otomatik hale geliyor, tıpkı bisiklet sürmek gibi. ben hiç basket oynamamıştım, arkadaşların ısrarı üzerine bi akşam oynayalım dedik. topu potaya atmayı denediğimde çok komik yerlere gidiyordu. denedikçe ve antrenman yaptıkça top kendiliğinden potaya gitmeye başladı. bi video var, çocuğun teki her topu üst direğe nişanlamaya çalışıyor, garip bi şekilde tüm vurduğu toplar üst direğe çarpıyor. sneijder'in sniper olma sebebinin altında yetenekten ziyade çalışkanlık ve çalışılmışlık yatıyor. betonun bu kadar penaltı kurtarma sebebi de sürekli penaltı çalışması. bayern münihin korku yarattığı o ataklarının o otomatikleşmiş makina gibi görünme sebebi de devamlı olarak aynı organizasyonları çalışmalarıdır. arkasından bindirme yapan adamı gözü kapalı da olsa biliyor, nereden kim sahte kim gerçek koşu yapacak onları da biliyor. yani işin temelinde çalışmak ve takım olabilmek yatıyor, öyle olmasa 200 bin euroluk 18-19 yaşındaki genkler beşiktaşa istanbulda 4 atamazdı. bayern münihten roben gider başkası gelir fakat takım aynı oynamaya devam eder, çünkü antrenmanda uygulanan o organizasyona robben yerine başka birisi monte edilmiştir. robbenin ypması gereken işi başkası yapacaktır. über yıldız olmasına gerek yok. gnarby denilen elemanın yüzüne arsenalde bakılmıyordu. sahada yeteneklerine göre organizasyon içerisinde sana görevler verilir. ömer bayramı bayerne koyalım ve o organizasyonun içerisinde kapasitesine göre görev verelim, size yemin ediyorum ömer bizdeki kadar sırıtmayacaktır. sadece belirli durumlarda defansı aksatır, hepsi bu. herşeyin başında TAKIM olabilmek yatıyor.
türkiyede oyuncular alınıp futbol maçına çıkarılıyor, hiç bir kulüp takım olamamış. buraya istediğiniz oyuncuları getirin, takım olamadığınız sürece top oynamazsınız. türkiye liginde organizasyonla gol atan takım göremiyorum. şansa bala bulunan pozisyon ve duran toplarda kimin daha becerikli oyuncusu varsa maçı o kazanıyor, yani oynanan oyun doğaçlama. city'nin son dklarda aldığı mancini dönemi şampiyonluğu qpr maçına bakın, 10 dakikada 3 gol mü ne attılar. biz olsak yapamıyoruz çünkü doğaçlama şekilde 3 gol bulamazsın. fakat amacın gol atmaksa ve belli bir organizasyon hazırlıyorsan bi kere olmaz 2 kere olmaz 3. de olur. çünkü sen gümbür gümbür geliyorum diyorsun. bu sebeple city içerde dışarda herkese 5-6 tane gol atıyor. 1 kere 5-6 atarsın da neredeyse her maç farka gidiyor adamlar. yok dersin 90 dakikalık maç her 15 dakikada 1 gol yemez bi takım. topu taca at auta at yine fark yemezsin diye düşünüyorsun. şaktar çıktı 6 tane yedi ve city o maç antrenman yapar gibi oynadı. bu adamlara 90 dakika lazım değil gol atmak için. maçları 40 dakikaya düşür yine 3 tane gol atar.
temel sebebi bir, iki, üç faktör ile açıklayamayız. türkiye liginin problemleri bir değil, bin. ülke olarak nasıl 3. dünya ülkesi konumundan first class olamıyorsak hem de kısa vadede, futbolda da first class olmamız kısa vadede zor. fransa almanya milli takımına bak 4 senede 11 oyuncusunun en az 8i değişiyor yeni nesil yıldızlar geliyor. ben kendimi bildim bileli emre volkan sabri vs milli takımdalardı. hala da oynuyorlardı en son ben izlemeyi bıraktım güncel kadroyu bilmiyorum. bi oyuncu avrupada maksimum 2 turnuva görebiliyor. oyuncu yetişmiyor, hoca yetişmiyor, hepsi kokuşmuş düzen bozuk. futbol devrimi gerek türkiyeye. bu devrim olmadığı sürece ne uzalır ne kısalırız. 3 ileri 4 geri, 5 ileri 10 geri gider gider sallanırız beşik gibi.