Dursun Özbek, Divan Kurulu Toplantısında Konuştu! | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Dursun Özbek, Divan Kurulu Toplantısında Konuştu!


Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek, Şubat Ayı Divan Toplantısı’nda yeni yapılacak olan Ali Sami Yen Spor Kompleksi The Venue hakkında yaptığı sunum sonrası bir kez daha kürsüye gelerek Divan üyelerine seslendi.
Başkan Özbek’in açıklamaları şu şekilde:

“2014 SONUNDA DENİZ BİTMİŞ”

“Galatasaray Spor Kulübü Derneği, 1996 itibarı ile en son denk bütçesini yapmış. 1996’dan sonraki periyotta gerek futbol ekonomisinin büyümesi, gerek o günkü şartlar çerçevesinde hazırlanan denk olmayan bütçeler bankalar vasıtasıyla finanse edilmeye başlanmış. Bu önemli bir tarih. Galatasaray’ın aşağı yukarı finansman kuruluşları ile ilgisi 20 yıl kadar geriye gidiyor. Bu 20 yılda, çok değerli yönetimler, yönetim kurulları ve başkanlar Galatasaray’a hizmet ettiler. Hizmetleri konusunda söyleyecek bir şey yok. Zaferlerle dolu bir tarih için ellerinden geleni yaptılar. 1996’dan sonra ne oldu? Bankalarla ilişkiler yoğunlaşmış, 2000’de UEFA zaferi gelmiş; 2001’de futbolu halka açmak için şirketleşmeye gidilmiş. Devam eden senelerde hisse satışları başlamış. Yeni yönetim gelmiş ve 2005’ten itibaren stadın Mecidiyeköy’deki yerinin dar geldiği düşüncesiyle yeni yere hareketlenmiş. Bu zaman zarfında bankalarla ilişkiler ve projeler, borçlanmayı yoğun hale getirmiş. 2011 Ocak ayında Galatasaray yeni stadına taşınmış. Çok büyük bir emek sarf edilmiş, çok güzel de bir stat yapılmış. Yeni stat ile birlikte yeni gelirler oluşmuş. Bunların hepsi çok iyi düşünülmüş projeler. 2011’den sonra bütçe açığı devam etmiş; finansal yapıyı düzeltmek için sermaye artışı ve hisse senedi satışı gibi enstrümanlar kullanılmış. Bunlar dört dörtlük; eleştirilecek bir tarafı yok. 2014’ün sonuna gelindiğinde Galatasaray’da deniz bitmiş. Hisseleri rehinde, 2020-2023 yıllarına kadar gelir temlikleri verilmiş, bankalardaki bütün kredi limitleri dolu, borç da 400-500 milyon dolarlar çerçevesinde. O günkü yönetim süresinin dolmasına 7 ay kalmışken bir karar alarak istifa ediyor. Restorasyon yönetimi gemiyi yüzdürmek ve faaliyetlerin devamı için yönetim kurulunun kefaletlerine ihtiyaç duyar hale gelmiş.”


“KOMİTE KURARAK EKSİKLERİ İNCELEDİK”

“2014 sonrası geldiğim yönetimin maliyesi bana bağlıydı. 7 aylık kısa dönemin sonrasında Galatasaray’ın daha önceki tarzda yönetilmesinin mümkün olmadığı kararına vardık. 1996’dan sonra her şey dört dörtlük görünüyor fakat burada bir eksiklik var. 21 Eylül 2016’daki Divan Toplantısı’nda Sayın Sami Çölgeçen Galatasaray kriterlerinden bahsetmişti. Onun üzerine komite kurmaya, finansal bir analiz yapmaya karar verdim. Gelirler gayet yerinde ama eksik neydi? Nasıl oluyor da borç 500 milyon dolar mertebesine ve faaliyetlerin sürdürülemeyecek noktasına gelmişti? Kasım 2016’da Hayri Kozak’tan rica ettik, Galatasaray’ın son 20 yılında bulunan isimlerinden komite kurduk ve eksiklerimizi inceledik. Ne yapmamız gerektiğini konuştuk. Bir komite kuruldu. Komitede Sami Çölgeçen, Hüsamettin Kavi, İlker Canalp, Timur Kuban, Ufuk İlkiz ve Ayhan Özmızrak yer alıyor. Bu komite 14 toplantı yaptı, bazılarına ben de katıldım. 27 Aralık 2016’da bu komite çalışmalarla ilgili raporunu bana sundu. Raporu yönetim kurulu ile paylaştım. Bu rapor ile bağlantılı bir hukuki görüş alalım dedik ve Selim Önen’e gönderdik. Sayın Önen bize yorumlarını yaptı. Nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. Biz aynı zamanda SPK’nın denetiminde olduğumuza göre onunla çelişen konuları da inceleyelim dedik. Bu konunun detayı için de raporu gönderdik; geri dönüşü bekliyoruz. Buna müteakip yeni bir tüzük hazırlandı ve bunu da tüzük komitesi ile paylaştık. Bu raporun içinde Denetleme Kurulu’nun yapısı var. Yönetimlerde görev alacak kişilerin nitelikleri var. Görevlerin tanımları var. Galatasaray’ın bütünüyle organizasyon yapısı, profesyonel kadrosu, bütçe yönetiminin nasıl olması, borçlanma kriterleri, harcama ve gelir dengeleri var.”

“GELDİĞİMİZDE GALATASARAY’IN NEFESİ BİTMİŞTİ”

“1996 sonrası yapılan işlerde her şey dört dörtlük ama sonuç bugünkü sonuç… Geldiğimizde Galatasaray’ın nefesi bitmişti. Genel Kurul’da mevcut durumu ifade ettim. Bu kriterlere ihtiyaç duyulmasının sebebi şu: 22 Ekim’de verdiğiniz yetki için çok teşekkür ediyorum. Fakat bir tehlike ortaya çıkıyor. 22 Ekim’de Emlak Konut ile yapılan sözleşme çerçevesinde mali bir enstrüman elimize geçecek. Bu sözleşme ile Galatasaray’ın mevcut borçlarını tasfiye etmeyi planlıyorum.”

“GALATASARAY BİR DAHA ESKİ GÜNLERE DÖNMESİN”

“1996’ya geri dönecek olursak. Mali borçlarından arınmış, yüksek seviyedeki faiz yükünden arınmış, daha da büyümüş, stadı kapalı salonu olan, yeni tesisleri olan, kolayca borçlanacak bir müessese. Tehlike ise burada başlıyor. Onun için bugüne kadar verilen emeklerin ve Galatasaray’ın son kurşununu da attığını düşünürseniz 1996’dan sonraki olayları tekrar yaşamaması lazım. Gelen yönetimlerin, kimlerle ne şekilde yönetileceği değil nasıl borçlanacağı konusunun zapta alınması lazım. Bu sihirli bir koltuk. Her an düşüncelerin dışına çıkılabilir ve Galatasaray’ı borçlandırabilir. Bunun için bu kriterler ve idari yapılanma Galatasaray’a hizmet edecek kişilerin düsturu olması için bu çalışmayı yaptım. Galatasaray bir daha bu eski günlere dönmesin. Borçlanma içine girmesin. Çok gecelerim uykusuz geçti. Faaliyetlerimiz devam ediyor. Branşlarımız var, 1400-1500’e yakın sporcumuz ve çalışanımız var. Futbolcu kontratlarımız var. Bunları karşılamak zorundayız. Onun için; bu komitenin çalışması son derece değerlidir. Kendilerine vermiş oldukları emeğe teşekkür ediyorum.”

“PROJELER DEVAM EDİYOR”

"Projelerimiz tasarlandığı şekilde devam etmektedir. Sosyal medyada basında bu projelerin ruhuna ters düşen ve yanlış yorumlanmasına sebep olacak yayınlar durmuyor. Çeşitli toplantılarda, divanlarda, genel kurulda anlattıklarımın tamamen aksini yansıtacak ve yönetimi tenkit mahiyetinde yorumlar yapılıyor. Emlak Konut ile Riva projesini anlattım. 2005’ten itibaren bu proje yapılmak istenmiş. Yapılması gereken proje. Biz bunları aklımızdan uydurmadık. Birçok kez başlandı ama sonuç alınamadı. Emlak Konut ile yapılan proje bir emlak geliştirme projesi."

“KREDİLERİ KAPATIYORUZ”

"3 faz var. Birinci fazda sözleşmeyi yaparsınız, temlik edilecek tutar elinize geçer. İkinci faz bu projeler geliştikten sonra aşağı yukarı 3 veya 4 misli bedelle ihale edilir. İhale sürecinde de Yüzde 80’e 20 Galatasaray’ın payı var. Üçüncü faz ise proje bitmesine ve satışlara müteakip hasılattan gelen para. Birinci fazı nihayetlendirdik. Yorumu yapanlar yanlış yorum yaptığını bilmesine rağmen yapıyorlar. Değerli Divan Kurulu Üyeleri’ne bu konuyu tekrarlamak zorunda kaldım. Genel Kurul’da söylediğim gibi. Çok kıymetli bir emaneti taşıyorum. Ülkemiz ve Galatasaray bugünkü konum itibariyle çok hassas günlerden geçiyoruz. Kendi varlıklarıma dikkat etmediğim kadar bu konuda hassasım. Uyumadığım günler oluyor. 9’da başlayan mesaimi 7 buçuk 8’lere çektim... Galatasaray’ın varlıklarını Galatasaray’ın kursağına gitmesi için çalışıyorum. Dün akşam 10’a kadar kulüpteydim.

Birinci faza yönelik 342 milyon TL para girdi. Bu 342 milyon TL’den söz verdiğim gibi 315 milyon TL Aktif ve Denizbank kredi hesaplarının kapanmasına gönderildi. Bankalara olan borcumuz evvelki gün itibarıyla 750 milyon TL civarındaydı. 315 milyon TL civarı ödendi. 430 milyon TL civarında borç kaldı. İkinci faz sonrası kalan borç kapanacak."

“KAPIMIZ AÇIK”

"Bir şeye ihtiyacımız var. Kapımız her z aman açık. Bazı işlerdeki görüşlerimizi beğenmeyebilirsiniz. Gelin, telefonum açık. Bulun beni. Oturup tartışalım. Ya ben sizi ikna edeyim ya siz beni ikna edin. Anlattıklarım çerçevesinde lütfen bu yönetimin yanında olun. Her mesaimizi feda ediyoruz. Çok büyük bir çaba sarf ediyoruz. Hepinize saygılarımı sunuyorum."
****​
KONUŞMA ÜZERİNE GSC YORUMU:

1. 508 Milyon TL seviyesinde gelir kırdırılarak 342 Milyon TL toplu halde çekilip bunun 315 Milyon TL'si Denizbank ve Aktif Bank'a olan vadesi geçmiş ve senelik 30 Milyon TL tutarında faiz yükü olan borçların kapatılması için kullanılmış.

2. 508 Milyon TL tutarında para 2018-2020 dönemi boyunca taksitler halinde ele geçeceği için yaklaşık 100 Milyon TL'lik faiz yükü de önümüzde ki 3 sene için hesaplandığında bu artışın önüne geçeceği için bu yönteme gidildiği görülüyor.

3. 166 Milyon TL gelir kaybı mevcut durumda 100 Milyon TL'lik faiz yükü için feda edildi. Ancak işi karmaşık hale getiren, 2014-2020 arası stadyum, loca gelirleri ve Riva ile Florya üzerinde ki ipotekler ile, 2020-2023 arası stadyum ve loca gelirlerinin %50'lik kısmına tekabül eden temlikler ortadan kalkacağı için matematik daha karışık.

4. Geriye 430 Milyon TL'lik banka borcu (yaklaşık 100 Milyon Dolar) kalıyor. Bu borç ise 2018 sonrası 5 yılı kapsayacak satışlardan elde edilecek %80 pay ile kapatılmaya çalışılacak. Yani borçların 2023 öncesi kapanması söz konusu değil.

5. Bundan sonrası için stadyum, yayın ve loca gelirlerinden faydalanabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Ama mevcut yönetimin sportif politikaları ve ülkede ki passolig sonrası stadyumların doluluk oranları düşünüldüğünde 2011-2013 sinerjisini yakalamamız şu şartlarda kolay değil.

KÖTÜ HABER: 2023'e kadar devlet kadrolarında değişiklik olmadıkça,Özbek yönetimi girdiği her seçimi kazanacaktır.
 
5. Bundan sonrası için stadyum, yayın ve loca gelirlerinden faydalanabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Ama mevcut yönetimin sportif politikaları ve ülkede ki passolig sonrası stadyumların doluluk oranları düşünüldüğünde 2011-2013 sinerjisini yakalamamız şu şartlarda kolay değil.

Borçlar kapandıktan sonra zaten 1996'dan sonraki gibi yeniden borçlanmanın önüne geçilmesinin planlandığını anlatıyor, yani kulüp politikası her şekilde 2011-2013 tarzı harcamalara kapalı olmak durumunda, gelirin kadar harcama şeklinde olmalı. Bunu sağlayacak ciddi bir politika oluşturabilirlerse bence 2-3 sene yapılacak birkaç transferden çok daha olumlu olur.
 
Yonetimlerin dirayeti , seyircilerin surekli basari ve transfer konusunda cemkirmemesi ve sabri , sporcu ve profesyonellerin de is ahlaki ve fedakarligi ile halledilmeyecek bir sey degil
 
Borçlar kapandıktan sonra zaten 1996'dan sonraki gibi yeniden borçlanmanın önüne geçilmesinin planlandığını anlatıyor, yani kulüp politikası her şekilde 2011-2013 tarzı harcamalara kapalı olmak durumunda, gelirin kadar harcama şeklinde olmalı. Bunu sağlayacak ciddi bir politika oluşturabilirlerse bence 2-3 sene yapılacak birkaç transferden çok daha olumlu olur.

Yarışmacı takımlar kurmak zor olacak bu durumda.

2011-2013 arası aslında çok para harcamadık. Arda'nın satışı vs iyi para da girdi kasaya. Asıl olay 2013-2014'de koptu. 40 Milyon Euro harcayıp 0'a yakın verim aldık transferde. Terim'in kontratından çıkıp, Mancini'ye gömdük 3.5 Milyon Euro gibi bir para vs...

Artı görünmeyen yüzde menajerlere çok para yedirildi devre arası transferlerinde.

2011-2013 döneminin tek sıkıntısı Muslera, Selçuk ve Melo dışında uzun vadeli faydalanma imkanımız olan futbolcular almadık.

Drogba 35'inde geldi 1 sene oynadı.

Ujfalusi 34'ünde geldi 1 sene oynadı.

Elmander 31 yaşında geldi 1 sene oynadı sakatlıklar ile kariyeri bitik ayrıldı.

2013 sonrası aldığımız gençlerden de Telles dışında ve şu an daha fazla paraya satma imkanımız olan Bruma dışında karavana çektik.
 
a)Yonetimlerin dirayeti , b)seyircilerin surekli basari ve transfer konusunda cemkirmemesi ve sabri , c) sporcu ve profesyonellerin de is ahlaki ve fedakarligi ile halledilmeyecek bir sey degil

a. Öyle bir dirayet görmedim ben daha 10 yıldır.

b. Galatasaray takımının tarihi en az 3 senede 1 şampiyonluğu zorunlu kılıyor. 3 senede 1'ü tutturamayacaksa ve Avrupa'da ilk turda elenecekse bu süreçte destek ve sabır beklenmez. 5 sene bir başkanın döngüsü ise en az 2 şampiyonluğu ve en azından kalan her sene ligde İLK 2'Yİ, ve CL'de başarılı olacak en az 5 senenin 4'ünde orada yarışacak ekibi kurmak sabır değil zaruriyettir. Hele ŞU GÜNDEN SONRA PARA KAYNAK PROBLEMİ KISA VADE DE ÇÖZÜLMÜŞ İKEN BU NET BEKLENTİDİR. Hepsini geçtim şampiyonluk da kaçar ama TAŞ GİBİ TOP OYNAYAN O TARAFTARI STADA ÇEKEN TAKIM KURMAK SORUMLULUKTUR.

c. Sporcuların ahlaki yönden dirayetlilerini seçecekler de teknik heyetler ve onları seçen akıldır.
 
nasıl olsa kulüp içinde ne döndüğünü o divan kurulundaki fosiller dahil kimse bilmiyor kendi kendine rakamlarla oynuyor işte. başarı gelmedikten sonra taşıma suyuyla değirmeni döndüremezsin riva ve floryayı yiyerek bi haltı başardığını mı sanıyorsun dursun. adım gibi eminim bu reziller yaz transfer döneminde yine transfer için 3 kuruş bulamazlar gidip borca 4-5 milyonluk serdar aziz,ahmet çalık kazmagillerinden birini alırlar, maaşları yine zamanında ödeyemezler,uefa nın mali denetiminden kurtulamazlar yine cezayı yerler. sonra da gelip ekonomiyi yoluna soktuk derler, sırf laf daha kulübe etkisini görmedik bu düzelen ekonominin.
 
Yarışmacı takımlar kurmak zor olacak bu durumda.

2011-2013 arası aslında çok para harcamadık. Arda'nın satışı vs iyi para da girdi kasaya. Asıl olay 2013-2014'de koptu. 40 Milyon Euro harcayıp 0'a yakın verim aldık transferde. Terim'in kontratından çıkıp, Mancini'ye gömdük 3.5 Milyon Euro gibi bir para vs...

Artı görünmeyen yüzde menajerlere çok para yedirildi devre arası transferlerinde.

2011-2013 döneminin tek sıkıntısı Muslera, Selçuk ve Melo dışında uzun vadeli faydalanma imkanımız olan futbolcular almadık.

Drogba 35'inde geldi 1 sene oynadı.

Ujfalusi 34'ünde geldi 1 sene oynadı.

Elmander 31 yaşında geldi 1 sene oynadı sakatlıklar ile kariyeri bitik ayrıldı.

2013 sonrası aldığımız gençlerden de Telles dışında ve şu an daha fazla paraya satma imkanımız olan Bruma dışında karavana çektik.

Çok para harcamadan yarışmacı takımlar kurmak bence o kadar zor değil, sadece Türk mantalitesinden çıkılıp Avrupa mantalitesine girmek gerekecek, bu konuda bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum, pahalı sözleşmeler ve bonservislerden uzak duracaklar ama yarışmacı takımlar yine kurabilecekler. Fener de bizimle aynı durumda aslında şu anda, onların da bizim kadar borçları var ve tıkanmış durumdalar.

Gelirlerin artışı hedeflenecek, gelen paralar akıllı kullanılacak, belki yer yer öz kaynaklara yönelinecek. 2011-2013 arası çok şey oldu olmaz olur mu, gider gelir dengesi zaten bozuktu ama o dönem sportif başarı gelsin diye dengesiz şekilde bozuldu, çünkü kulübün gelirleri giderlerini + borç faizlerini kaldıramıyordu. Sadece 5 futbolcuyla yapılan maaş sözleşmeleri bizim Schalke'yi eleyip çeyrek finale çıktığımız bir sezonda UEFA'dan gelen parayı yedi götürdü mesela.

Mantaliteyi değiştirmek lazım. Biz eskiden 1986-1996 arası çıkış yaptığımızda ne kadar pahalı oyuncu o kadar başarı düşüncesinden çok sistem/takım olgusuyla başarı yakalamıştık. O dönemler Fener için yıldızlar karması, Galatasaray için sistem takımı/takım oyunu denirdi ve öyleydi de. Sonra Fener'leştik, "Galatasaray'da yıldızlar oynar" demeye, yıldızlar peşinde koşmaya başladık ve borçlar sürekli büyüdü. Kazandığımız başarı ise bence harcanan parayı bana göre haklı çıkarmadı. Eski sisteme ekole dayalı düzende Türkiye'de yine başarılı olurduk, Feldkamp'ın ayrıldığı TD'siz bitirdiğimiz sezonda bile biz Fener'den şampiyonluk alan takımız zaten. Avrupa'da ise bizden daha az harcayan takımlar bizden çok daha başarılı oldu. Yani o kadar borçlanıp yıldız isimler almadan da biz başarılı olabilirdik.

Ama olamayacağımıza inandık, elimize gelenleri beğenmemeye, büyüklüğümüze yakıştırmamaya başladık (Fener sendromu), Avrupalı kulüpleri bile küçük görmeye başladık. Sonuçta 2000'den sonra Avrupa'da elde ettiğimiz başarıyı FC Basel de elde etti (CL'de 1 çeyrek final, 2 round of 16). Yani onca kazandığımızın üstünde harcamalara ve borçlanmalara rağmen çok olağanüstü şeyler yapmadığımız gibi normalden fazla harcayıp 1-2 sene sonra onu hissettiğimizde düşüş yaşadığımız için kalıcı birşey de oturtamadık.

Kalıcı olmadı yani. 1 ileri 4 geri oldu. Avrupa'da saman alevi gibi olduk.

Bana göre "ama para harcamadan Avrupa'da Türkiye'de başarı gelmez" düşüncesinin tamamen terkedilip "bu kadar gelirle nasıl başarılı oluruz, yapan nasıl yapıyor" şeklinde bakıp 1986-1996 arasında olduğu gibi sisteme, ekole ve takım oyununa dönmeliyiz eğer kalıcı olması isteniyorsa.

Çünkü o dönem yapılanlar kalıcı oldu uzun bir süre, biz Fener'leşene kadar.

Transfere gelince Beşiktaş gibi yapacağız belki bir süre.
 
Son düzenleme:
Çok para harcamadan yarışmacı takımlar kurmak bence o kadar zor değil, sadece Türk mantalitesinden çıkılıp Avrupa mantalitesine girmek gerekecek, bu konuda bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum, pahalı sözleşmeler ve bonservislerden uzak duracaklar ama yarışmacı takımlar yine kurabilecekler. Fener de bizimle aynı durumda aslında şu anda, onların da bizim kadar borçları var ve tıkanmış durumdalar.

Gelirlerin artışı hedeflenecek, gelen paralar akıllı kullanılacak, belki yer yer öz kaynaklara yönelinecek. 2011-2013 arası çok şey oldu olmaz olur mu, gider gelir dengesi zaten bozuktu ama o dönem sportif başarı gelsin diye dengesiz şekilde bozuldu, çünkü kulübün gelirleri giderlerini + borç faizlerini kaldıramıyordu. Sadece 5 futbolcuyla yapılan maaş sözleşmeleri bizim Schalke'yi eleyip çeyrek finale çıktığımız bir sezonda UEFA'dan gelen parayı yedi götürdü mesela.

Mantaliteyi değiştirmek lazım. Biz eskiden 1986-1996 arası çıkış yaptığımızda ne kadar pahalı oyuncu o kadar başarı düşüncesinden çok sistem/takım olgusuyla başarı yakalamıştık. O dönemler Fener için yıldızlar karması, Galatasaray için sistem takımı/takım oyunu denirdi ve öyleydi de. Sonra Fener'leştik, yıldızlar peşinde koşmaya başladık ve borçlar sürekli büyüdü. Kazandığımız başarı ise bence harcanan parayı bana göre haklı çıkarmadı. Eski sisteme ekole dayalı düzende Türkiye'de yine başarılı olurduk, Feldkamp'ın ayrıldığı TD'siz bitirdiğimiz sezonda bile biz Fener'den şampiyonluk alan takımız zaten. Avrupa'da ise bizden daha az harcayan takımlar bizden çok daha başarılı oldu. Yani o kadar borçlanıp yıldız isimler almadan da biz başarılı olabilirdik.

Ama olamayacağımıza inandık, elimize gelenleri beğenmemeye, büyüklüğümüze yakıştırmamaya başladık (Fener sendromu), Avrupalı kulüpleri bile küçük görmeye başladık. Sonuçta 2000'den sonra Avrupa'da elde ettiğimiz başarıyı FC Basel de elde etti (CL'de 1 çeyrek final, 2 round of 16). Yani onca kazandığımızın üstünde harcamalara ve borçlanmalara rağmen çok olağanüstü şeyler yapmadığımız gibi normalden fazla harcayıp 1-2 sene sonra onu hissettiğimizde düşüş yaşadığımız için kalıcı birşey de oturtamadık.

Kalıcı olmadı yani. 1 ileri 4 geri oldu. Avrupa'da saman alevi gibi olduk.

Bana göre "ama para harcamadan Avrupa'da Türkiye'de başarı gelmez" düşüncesinin tamamen terkedilip "bu kadar gelirle nasıl başarılı oluruz, yapan nasıl yapıyor" şeklinde bakıp 1986-1996 arasında olduğu gibi sisteme, ekole ve takım oyununa dönmeliyiz eğer kalıcı olması isteniyorsa.

Çünkü o dönem yapılanlar kalıcı oldu uzun bir süre, biz Fener'leşene kadar.

Transfere gelince Beşiktaş gibi yapacağız belki bir süre.

Abi o dönem bizim alt yapı da iyi oyuncular çıkarttı Bülent, Tugay, Suat, Emre, Okan gibi. Bir de üzerine Hakan, Arif gibi yine iyi alt yapı ürünü adamları toplayınca takımın omurgası sağlamlaştı.

Bizim sıkıntı ülkede artık alt yapıdan bu kadar iyi adamlar çıkmıyor. Çıkan adamların hepsi defolu.

Bizim alt yapıdan çıkanlar mesela yetenek yok adamlarda. Varsa da gösterecek mental dirayet yok. Hırs yok. Galatasaray'da genç oyuncu olacaksın ısırman lazım saldıracaksın abi o formayı almak için hepsi ruh gibiler. Şans bulamıyorlar ölü taklidi yapıyorlar. Gittikleri kulüpte bile bir varlık gösteren çıkmadı.

Türkiye genelinde de benzer durum var. Altınordu dışında son 5 senede oyuncu çıkartan tek takım biraz Bursaspor oldu onların çoğu seviye olarak 90'larda çıkanlara göre alt seviyede.

Yabancı sınırı kalkmışken bizim bunları tarayıp yurt dışından getirmemiz lazım. Ama bu dediğim 19 yaşında parlayınca Bruma'ya 13 Milyon Euro vermek, Telles'i 6.5'a alıp 8.5'a satmak değil. 1 Milyon'a aldığın adamı 15 Milyon'a satacak kıvama getirmek. 18 yaşında aldığın adamı 4 sene faydalanıp 20-25'e satacak kulüp olmak.

Beceremediğimiz bu. Umutsuz vaka olan kısım bu. Yapıyoruz arada ama araştırma yok Oontivero ve Hajrovic gibi menajer kazıkları yiyoruz bu tip transferde de. Sonra para direk uçuyor.
 
Abi o dönem bizim alt yapı da iyi oyuncular çıkarttı Bülent, Tugay, Suat, Emre, Okan gibi. Bir de üzerine Hakan, Arif gibi yine iyi alt yapı ürünü adamları toplayınca takımın omurgası sağlamlaştı.

Bizim sıkıntı ülkede artık alt yapıdan bu kadar iyi adamlar çıkmıyor. Çıkan adamların hepsi defolu.

Bahsettiğin oyuncular hep o 1986-1996 döneminde atılan temellerin ürünleri. Florya tesisleri 1980'lerin başında açıldı, o dönem Galatasaray'da yeniden bir yapılanma vardı, biz Fener'leşene kadar da o yeniden yapılanmanın meyvelerini topladık. O zamanlar mantalite de başkaydı, öyle her futbolcumuza çöp diyen Real Madrid'liler yoktu ortada.

Şimdi yeniden o tarz bir yapılanmaya gidilmesi gerekiyor belki de.

Şahsi görüşüm, bence bu maddi yapılanma içinde nasıl başarılı bir sistem kurulabileceği üzerine bu kulübün daha henüz ölmeden Karl Heinz Feldkamp'tan danışman/yönetici olarak faydalanması lazım. Almanlar bu işte çok tecrübeli çünkü 2000'lerdeki yeniden yapılanma öncesi onların da futbolu düşüşteydi ve kulüpleri borç içinde yüzüyordu, kaldı ki bu adam Galatasaray'ın yakın geçmişindeki bir neferi ve Türkiye'yi de iyi tanıyor.
 
Son düzenleme:
Bahsettiğin oyuncular hep o 1986-1996 döneminin ürünleri ama. Florya tesisleri 1980'lerin başında açıldı, o dönem Galatasaray'da yeniden bir yapılanma vardı, biz Fener'leşene kadar da o yeniden yapılanmanın meyvelerini topladık.

Şimdi yeniden o tarz bir yapılanmaya gidilmesi gerekiyor belki de.

Şahsi görüşüm, bence bu maddi yapılanma içinde nasıl başarılı bir sistem kurulabileceği üzerine bu kulübün daha henüz ölmeden Karl Heinz Feldkamp'tan danışman/yönetici olarak faydalanması lazım. Almanlar bu işte çok tecrübeli çünkü 2000'lerdeki yeniden yapılanma öncesi onların da futbolu düşüşteydi ve kulüpleri borç içinde yüzüyordu, kaldı ki bu adam Galatasaray'ın yakın geçmişindeki bir neferi ve Türkiye'yi de iyi tanıyor.

Feldkamp çok başarılı ama methodları ve bildikleri eskidi.

Almanlar çok başarılı Sammer ve Rangnick ise bu işte bir numaralar.

Asıl bunlardan birini devreye sokacak akıl lazım.

Rangnick 2019'a kadar Leipzig'de ama Sammer boşta.
 
Yahu madem projen yok,programın yok nereye başkan oluyorsun?Baba malını satarak ben de borç kapatırdım.Bir de iyi birşey başarmış gibi anlatıyor..Madem satılıyor neden adam gibi ihale yapılmadı?1000 dönümlük yere en kötü 200 milyon dolar veren olmayacak mıydı?Araplar her yeri alıyordu.
 
Feldkamp çok başarılı ama methodları ve bildikleri eskidi.

Almanlar çok başarılı Sammer ve Rangnick ise bu işte bir numaralar.

Asıl bunlardan birini devreye sokacak akıl lazım.

Rangnick 2019'a kadar Leipzig'de ama Sammer boşta.

Bunları devreye sokacak akıl yok çünkü Sammer daha önce söyledim ama sanırım kabul görmedi :) Sammer kalp hastalığı nedeniyle işi bıraktı, yoksa zaten o işi dünyanın en büyük kulüplerinden birinde yapıyordu Bayern bırakmak istemiyordu kendisini, sağlık durumum sebebiyle bu işi kaldıramıyorum artık deyip bıraktı, Rangnick de Türkiye'yle hiç ilgilenmez, Ingiltere milli takımından teklif almış onu da çeşitli sebepten kabul etmemiş, şimdi Almanya'da parası olan iddialı olmaya çalışan bir kulüpte kendi projesini yapıyor. İlerde belki.

Başka isimler olabilir. Metodlar derken taktik anlamında söylüyorsun sanıyorum, ben yönetici/danışman anlamında söylemiştim, yani projeyi supervize edecek, Almanya'daki yapılanmanın Galatasaray'da kurulmasını sağlayacak, gereken iyi teknik ekipler konusunda danışmanlık yapacak şekilde. Bu konuda bilgi ve tecrübesi bence çok önemli.

Hatta Galatasaray'da hiç çalışmamış olmasına rağmen Türkiye'yi çok iyi tanıyan bir başka isim Christoph Daum bile bu konuda faydalanılacak bir isim, onun da artık TD'lik yapacak hali yok, ama o da Almanya'da çalıştığı, Fener'e daha gitmediği dönemde en iyilerden biriydi, çok bilgili bir adam o.

Türkiye'yi, Türkiye'de işlerin nasıl döndüğünü, futbol ortamını da iyi bilen adam.
 
Feldkamp çok başarılı ama methodları ve bildikleri eskidi.

Almanlar çok başarılı Sammer ve Rangnick ise bu işte bir numaralar.

Asıl bunlardan birini devreye sokacak akıl lazım.

Rangnick 2019'a kadar Leipzig'de ama Sammer boşta.

Ayrıca Sammer'i getirebiliyorsa onu getirsin, sonuçta metod konusunda sanırım aynı düşünüyoruz, aradığımız adam teknik direktörden ziyade alt yapı, futbol takımlarının teknik yapılanması ve organizasyonunu üstlenecek veya danışmanlık yapacak, scout bağlantılarından faydalanabileceğimiz bir nevi yönetici/danışman, belki futbol şube sorumlusu (sportif direktör de aslında bir nevi futbol şube sorumlusu oluyor zaten).

Yani Nazifoğlu filan yapacağına Sammer veya Daum veya Feldkamp veya kimse o yapacak ve uzun vadeli bir plan ve yapılanma şeklinde yapacak, transferi hocası yapılanması vs herşeyiyle bütçeye göre sistemi kuracak.
 
Son düzenleme:
Sinan Bilgin

Ikinci faz'i biraz acarmisin

Ucuncu faz proje'nin bitmesine ve satislara müteakip hasilattan gelen para diyor yani anladigim kadariyla satislardan kar'in yuzde 80'i ama ikinci faz'i anlamadim
 
Paralarin parca parca geleceginden bahsediyor , bu anlasmayi imzalayip irademizi gosterdigimiz anki hakedisimiz 500 milyon olarak goruldugu icin bu para garanti gosterilip kirdirildi yaklasik 350 milyona

ikinci asamada , proje vucut bulup ,insaat taseronlari filan belirlenip ihale sureci bittiginde tekrar bir degerlenme olacagi icin yani proje yol alacagi ve topraktan satislar baslayacagi icin bir miktar daha o degerlenme nispetinden para aktarilir

ucuncusu ise binalar satilip bitirildigi zaman (hangi frekansta bilemem , 1 ev bile satildiginda o gun mu yansir yoksa toplu mu ,anlasmanin detaylarini bilmiyorum)

Fakat cok umutvar olmayin , bu 500 milyon alacagimiz toplam paranin icinde , yani maliyetlerden sonra artik bu 500 milyon da dusecek ,tekrar bu nispeti asan para kazanildiginda o asan kismin 80% i bize kalacak

yani toplam butun aksiyonlardan kazanilacak paranin icinde bu 500 milyon
 
Üst Alt