Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor? - Sayfa 5 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?


Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Biliyorum, kopuk bir adamım toplumdan, ülkenin gerçeklerinden, insanlarından vs.



Saçma gelebilir bu başlığa daha önce yazdığım mesajlar başkalarına, bazı şeyleri hiçe saydığım ve tamamen ütopik davrandığım söylenebilir. Ne manası var o zaman?



Bir kere kesinlikle Avrupa'daki seyirci profili gibi olmalıyız diye bir derdim yok, kesinlikle övünürüm taraftarımla. VIP koltuklarının üstüne çıkar gençlik marşı söyleriz UEFA finalinde, bu yüzden kolu çıkık adamlar, adalesi yırtık adamlar 10 kişiyle saldırırlar zamanın "yenilmez armadası" Viera'lı, Henry'li, "çimlerde yüzen" Bergkamp'lı Arsenal'inin üstüne.



Dinamik milletiz, etkileriz birbirimizi, ayağa kaldırırız, engelliler için kaldırım yapmayız ama tekerlekli basketbol takımımıza yurtdışından transfer yaparız. Acayibiz biz. Bu yüzden güzeliz.



Şimdi sanılan şu: Şu yukarıda bahsettiğim taraftar profili aynı şekilde toplu küfür de eder yeri gelince. UEFA finalin de öyle bir artısı var iken, böyle bir eksisi de olabilir. Katılmıyorum buna. Neden?



Etkili olmamızın sebebi gerçekten enerjimizi sahaya yansıtmamız, dengesiz bir şekilde yansıtmamız değil. Organize bir şekilde yansıtmamız da değil. Ama gerçekten takımın yenmesini istememiz, bencil bir şekilde o galibiyetin hayatımıza etki etmesi de var tabi ki bunun içinde. Birey olarak daha iyi hissediyoruz. Ben de böyleyim, oradaki taraftar da böyle. Fark yok.



Benim önerim şu:



Hep organize olmaktan bahsediyoruz, aynı anda aynı şarkıları söylemekten, tribün liderlerinden, rütbelerden.



Olmayalım organize, kareografimizi yapalım maç öncesi. Ayrıca mesela 2 fark attıktan sonra takımın oyunu hoşumuza gidiyorsa söyleyelim "nevizade geceleri"ni arkadaşlarımızla içten bir şekilde. Ama başkaları söylüyor diye söylemeyelim. Söylemek istediğimiz için söyleyelim. İhtiyaç olduğunu düşündüğümüz için.



Mesela seyredelim maçı, hakem berbat. Küfretmek istiyoruz. Edelim küfür, hatta o topluca söylenenden çok ama çok daha ağırlarını edelim, salya sümük saçarak etrafa, insanlıktan çıkarak. Ama başkaları bir şekilde ediyor diye etmeyelim. Onlarla aynı tempoda şarkı şeklinde değil. İçimizden ne geliyorsa öyle.. Birey olarak olarak tepkimizi verelim.



Organize olmaya özen göstermeyelim, olmayalım organize. Enerjiden birşey eksilmez zaten. Hatta ihtiyaç olmadığında organize olmamaya özen gösterelim.



Bu yapılır, ya da yapılmaz, sadece şunu okuyan birkaç insan belki dener böyle yapmayı, sadece kendi gözleriyle maçı seyredip öyle tepki vermeyi dener diye umuyorum. Fazlasını değil.



Profesör ve deniz yıldızı hesabı..
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Galatasaray Tribünleri



Galatasaray'da futbolcusunuz. Soyunma odası tünelinden çıkıp sahaya adımınızı atıyorsunuz. Bakıyorsunuz tribünler büyük ölçüde dolmuş. (Tamamen dolmuyorsa, bu yazıda sözü edileceklerin -ve edemeyeceklerimin- rolü yadsınamaz.) Görüyorsunuz ki yalnız değilsiniz. Kendinize daha bir güveniyorsunuz, arkanızda o kuvveti hissediyorsunuz. Dört bir yanınızda sizi desteklemeye gelen, sizden olan insanlar. Fakat, her ne hikmetse ilk duyduğunuz tezahürat, "Kapalı n'oluyo, sesin niye çıkmıyo!?" oluyor. Meâli, "Kapalı n'oluyor, oran buran oynuyor." Açığı kapalısı değil de, önce siz bir "N'oluyor yahu?" demez misiniz? Sizden saydığınız adamlar birbirine sataşıyor. Yarın bir gün siz sahada kendi takım arkadaşınızla tartışsanız, aynı tribünlerden tepki göreceksiniz; ama bir tribün toplu hâlde diğerine dikleniyor. Ne hissedersiniz? Aynı güç, aynı kuvvet sürer mi; yoksa kendinizi daha mı yalnız hissedersiniz?



Burada standart bir durum değerlendirme kabiliyetine sahip bir futbolcuyu ele alıyorum; ama Türkiye'deki eğitim sorunu düşünülünce çok az futbolcu için geçerlilik sağlıyor aslında. Bizim de şanssızlığımız bu zaten, Türkiye'de futbolla ilgilenmek. Stad sorumlusunu tribüne karşı tutumu için eleştirirsin ama tribün de en iyisini hak etmez. Tribünü futbolcuya karşı davranışı için eleştirirsin ama futbolcu da en iyisini hak etmez. Futbolcuyu kulübüne karşı davranışı için eleştirirsin ama kulüpler zaten pislik içinde, futbolcusuna da hak ettiği değeri vermez. Kulübü hakemlere ve federasyona karşı tutumu için eleştirirsin ama tüm bu batmışlığın mümessibi gelmiş geçmiş tüm federasyonlardır zaten. Hepsine karşı sergilediği kötü niyet için medyayı eleştirirsin ama hiçbiri diğerinden daha az suçlu değildir. İçlerinde bir tane masum olsa, her şey düzelmeye oradan başlar aslında. Böyle olduğunda herkes suçu birbirine atarak temizlendiği inancına kapılıyor. Hep bir kaçak nokta oluyor. "Ama"lar oluyor.



Bursaspor Başkanı, Erhan Telli'yi darp ettiğinde hangisi haklı, hangisi haksız? Aziz Yıldırım hakemleri tehdit ettiğinde hangisi haklı, hangisi haksız? Nedim Karakaş, "Sahaya girip oyuncumuza saldırdılar, yıllardır basketbolun içindeyim böyle bir şey görmedim!" derken haklı mı? Ergun Gürsoy, "Teşvik primi olsa biz verirdik." derken haklı mı? Ya da seçim kazandırdıktan, bir dönem boyunca onunla birlikte çalıştıktan sonra işi bitince Özhan Canaydın'a savaş açarken? Yıldırım Demirören ona Küçük Ahmet'le oynamasını söylerken Büyük Ahmet mi haklı? Biz iki kişi çirkiniz, bir adam öldürüyoruz; birimiz daha çirkiniz, o adamın cebindeki parayı paylaşma konusunda da sahtekârlık yapıyoruz. Hangimiz daha çirkiniz? "Ama o benim hakkımı yedi." "Ama sen de adam öldürdün!" Sporu, spor ahlakını öldürenlerin, bunu yapabilenlerin kendi aralarında anlaşması mümkün mü? İçlerinden biri de çirkin değil, güzel olsa; suçlu değil, masum olsa; o kadar çok şey değişir ki. Ama kişi değil, kurum olacak güzel olan. Bir takım, bir yönetim, bir tribün, bir federasyon, bir gazete... Hepsi bir anda vahiy transferiyle düzelmeyeceğinden, bir gün muhakkak bir yerden başlamak gerekecek. Niyet varsa, hani yok da, ortaya çıkarsa. Biz hep Galatasaray'ı bu rolde görmek istiyoruz. Geçmişten bugüne getirdiği öncü olma özelliğini tüm kirliliklerden arınma konusunda da göstersin istiyoruz.



Şimdi de başlanacak yerin Galatasaray tribünleri olduğunu farzedelim bir yazı süresince. Her şey herkes güzelmiş gibi değil; yalnızca Galatasaray tribünleri neden daha iyi değil üzerinde düşünelim. "Neden daha iyi değil" biraz yanlış bir tabir aslında, çünkü daha iyi olmak için önce iyi olmak gerekir; ki bugün Galatasaray tribünü Türkiye'nin en etkili on tribünü arasında kendisine ancak yer bulur. (Güzelim Eskişehir tribünü de ilk sıradadır - deplasmandaki değil ama.) Oysa Ali Sami Yen, bundan 7-8 sene öncesine kadar değil Türkiye'nin, dünyanın zirvesine oynardı. Bugün gelinen nokta buysa; başta tribünleri kontrol altına almak isteyen (çünkü tarihin en başarısızı olan, tepkiden korkan) yönetimler, bilet sağlayıcı kuruluş, polis ve gördüklerine göz yuman herkes suçludur. Başbakan'a kadar uzanır bu zincir, ki tribünler -maalesef ki- ülkedeki tek toplu hareket alanıdır, pisliklerden en önce arınması gereken platformlardır bu bağlamda.



İşin suç, rant, iktidar, karaborsa, tribün transferleri, iş ortaklıkları, çaylarına çorbalarına bakanları kısmını bir kenara bırakalım. Ve en başa, sahadaki futbolcu hâlimize dönelim. En son bir tribünün diğerine "giderini" görmüştük. Öncelikle gider yapılan tribüne, Kapalı'ya bakalım.



Burada iki grup faydasızın hakimiyeti göze çarpıyor: Hiçbir tezahürata katılmadan maç izleyenler ve her pas hatasında homurdananlar. İlkine sözüm yok, herkesin hakkıdır sessiz sakin maç izlemek. Yorgun olursun, hasta olursun, moralsiz olursun ya da ne bileyim hiçbir gerekçen yoktur da sadece tezahürat yapmak istemezsin, maça odaklanırsın. Normaldir. Benim de zaman zaman yaptığım olmuştur, herkesin de olmuştur; tribün bir bayrak yarışıdır zaten, senin bıraktığın noktadan başkası devralır. Ama homurdananlar? Galatasaray tribünlerine, Galatasaray'a destek olmak için gelinir. Sana orada insan muamelesi yapılmasa da, gişelerden binbir eziyetle geçsen, otuz sekiz polis kontrolünden geçsen, stadın müdürü en zayıf anında ışıkları kapatıp seni karanlıkta bıraksa da arma için oradasındır. Görevin, desteği de geçtim, en kötü köstek olmamaktır.



Galatasaray futbolcusuna kimse küfür edemez, diyemem, herkes istediği gibi davranmakta özgür. Ama Galatasaray tribününde Galatasaray futbolcusuna, değil küfür, yüksek sesle homurdanılamaz. Git kardeşim evinde izle, istediğin kadar küfür et; tribünleri destek verenlere bırak. Tribünde çok mu destek var? Yok. Ama işte bir yerden başlamak için tribünü seçtiğimiz gibi, tribünde de bir yerden başlamak gerek. Tabii bir ayrımı da iyi yapmak: Bu homurdananlar uyarılmalı, evet, ben de uyarıyorum her seferinde. Ama bunu bir misyon edinip maçtan çok bu seslere odaklanan kişiler de yok değil. Uyarılarının tonu da değişik oluyor hâliyle. Aradaki çizgi kaçarsa da, "Bağırsana ulan!"cılarla arada pek fark kalmıyor.



"Bağırsana Ulan!" demişken, geçelim Eski Açık'a. Kapalı'ya peşinen geçirdikten sonra, maç başlıyor; bir üçlü, ardından tribünde sözü geçen biri sevdiceğini hatırlıyor: "Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp banıp yer gibi..." Şarkı da aynen söyleniyor ha, bir değişiklik yok. Sanırsın konser var Eski Açık'ta; Onur Akın gelmiş, ısrarları kıramayıp bir şarkı patlatıyor. Her tribünde söylenen tezahüratın Galatasaray'a ne faydası var? Yok. Sadece anlıyoruz ki, birileri bizimle fena hâlde dalga geçiyor. Şükür, en azından bizimkinin sonunda takımın adı geçiyor. 40 dakika da kâh bu şarkıyla, kâh repertuardaki diğer hüzünlü parçalarla geçiyor, sakin sakin. Son 5 dakika bir anda hareketlilik... Devre bitiyor, takım soyunma odasında, coşkun tezahüratlar devam ediyor... Maç oynanırken bağırıp devre arasında güç toplaması gereken tribünler, maç oynanırken mırıldanıp devre arasında coşuyor.



İkinci yarılar klasik... 1-0 öndeyiz, paslarda oley çekmeye yelteniliyor, maçın sonu zor geliyor. Başka bir maç, skor aynı, kalemiz önemli tehlikeleri bir bir atlatıyor; "Gideeeen her sevgiiliiiniiin ardııııııııııındaaaaaaaaaan... Şşşşşt!" Tak: 1-1. Kapak oluyor. Başka bir maç, skor yine 1-0, rakip geldikçe geliyor... Tribünlerde arabesk modası: "Seeen, var ya seeen! Deplasman yolunda, elimde sigaraaa!" Aferin! 1-1 oluyor, çek sigarandan kederli bir nefes daha, deplasman taraftarından da farkın yok zaten.



Sen var ya sen.

Takımına faydan yok.

Haberin yok.



Mayıslar Bizim: Galatasaray Tribünleri
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Amigo anlayışı kalkmadığı müddetçe Tiribünler düzelmez. Düşünebiliyormusunuz?Bir tane adam çıkıyor, taraftarın önünde kendisi için özel yapılmış kuleye benzer bir yere ve milleti bağırtmaya çalışıyor. Sanane kardeşim, ister bağırırım, ister bağırmam. Nasıl tezahürat yapacağıma sana bakarakmı karar vereceğim. Ben pozisyonlara göre tezahürat yapmak, Futbolcunun ve Takımın gösterdiği her olumlu harekette, gönlüme göre alkışlamak istiyorum. Ne zaman alkışlayıp ne zaman alkışlamayacağıma senmi karar vereceksin, yoksa benmi..
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Benim bu konudaki dusuncem aslinda acik;



Ne Galatasaray taraftar bagirdi diye mac kazanir,ne de Galatasaray taraftar uyuşukca mars soyledi diye puan kaybeder.



Varsa bir puan kaybi ilk ve en onemli nedeni futbol sahasinin icinde olanlardir.Seyirci degil.



Eger boyle bagirmak istiyorsa taraftar boyle bagirsin,yok stadta soylenen marslari begenmiyorsa da bagirmasin.O da olmadi tepkisini koysun.Bir sekilde kendi grubuyla beraber baska marslar soylesin.



Konu bu kadar olay olacak,yeri yerinden oynatacak bir konu degildir bana gore.
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Kuyruksuz Aslanlar!..

"KUYRUĞUNU çiğnemiş" diye dalga geçerdi babam, palavra biri için "Aslan" dendi mi..

Bugün olsa, Ultraslan için kahkaha atarak söylerdi.. "Ultra ama, kuyruklarını tramvay çiğnemiş" diye..

Şimdi mümkün olsa da size, Pazar günü Ali Sami Yen'de oynanan Galatasaray- Belediye maçının tribün bandını dinletebilsem..

Küme düşme adayı, yarısı eksik bir çoluk çocuk takımına karşı kendi sahasında ve kendi seyircisi önünde oynayan Galatasaray kazanırsa lider olacak..

O seyirci o maçta nasıl olur, sizce..

Kaptan Arda'nın sözlerini HaberTurk'ün manşetinde okudum..

"Bu statta ruh yok.."

İşte acı gerçek.. İşte kaçırılan, Ali Sami Yen'de hem de ikinci kez kaçırılan liderliğin sorumlusu ne kadar Rijkaard adlı futbol ve ruh fakiri hocaysa, o kadar da Ultraslan denen sözüm ona "Taraftar" gurubu..

Maç başlıyor arabesk şarkılar.. Maç bitiyor arabesk şarkılar.. Yani coşturmak değil, uyutmak üzere bir ninni tablosu.. Galatasaray'ı, Galatasaraylılığı yücelten değil, zavallı duruma düşüren utanç sözleri.. Üstelik bu şarkıların hiçbiri Galatasaray'a has değil. Bu ülkenin 330 kulübün 330 taraftar gurubu, ayni şarkıyı, kulüp adı yerine kendininki koyarak söylüyor..

Yani bir yaratıcılık, yenilik de yok. Yıllardır ayni acılı arabesk, ayni monotonluk, ayni ruhsuzlukla tribünlerde kendilerini eğlendirip, takımı uyutuyorlar.

Yönetimin haberi yok, umurunda değil.. Aralarında tribünden gelme Haldun Üstünel gibi biri olduğu halde..

Hem de bu ülkede Galatasaraylı sanatçı, besteciden geçilmezken..

Timur Selçuk'tan Kayahan'a, Serdar Ortaç'tan Ali Kocatepe'ye.. ..

Ve kaptan Arda diyor ki..

"Bu tribünlerde ruh yok!.."

Var Arda var.. Merak etme.. Yarın seni yuhalayarak, bana söverek ne kadar "Ruh" lu olduklarını kanıtlarlar.

Hadi ordan kuyruğunu tramvay çiğnemişler!.



Sabah - HINCAL ULUÇ - Kuyruksuz Aslanlar!..
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Hıncal Uluç' Alıntı:
İşte acı gerçek.. İşte kaçırılan, Ali Sami Yen'de hem de ikinci kez kaçırılan liderliğin sorumlusu ne kadar Rijkaard adlı futbol ve ruh fakiri hocaysa, o kadar da Ultraslan denen sözüm ona "Taraftar" gurubu..



Rijkaard'in ruhsuzlugundan darbe vurmaya da yeltenmis sayin Uluc.Ama Neeskens'in icindeki "hırs" Bursaspor macinda hepimizin gozunun onunde idi.Neeskens boyle isterken bir galibiyeti Rijkaard'in kenarda istememsi mumkum mudur ki.Sanmiyorum.



Halbuki su yazdigi yazinin arasina Rijkaard kismini yapistirmasa kesinlikle katilabilecegim bir paragraf toplulugu vardi.Tabi hala macin kaybiyla Galatasaray taraftari arasinda bir alakanin olmadigina inansamda..
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



2_11122009201544_16550.jpg




502520091211220836655an.jpg






be5c49e07b7e85b49214834.jpg
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Harika bir haber, keşke ben de katılabilsem.



Ama yine de çok içten ve değişikliklere açık olduğumuzun göstergesi, sevindim.
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Emir liste hazırlamaya başlamalı sen Kapalı için ben de Eski açık için :)
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Tribünlerdeki problemler görülüyordu ve çözüm için bu tip arayışlara girilmesi çok iyi gerçektende.Değişik görüşler de dikkate alınır bu toplantıdan sonra.

Ultraslan farkı bu olsa gerek...





Emir liste hazırlamaya başlamalı sen Kapalı için ben de Eski açık için :)



Kaçmaz bu fırsat... :)
 
Cevap: Galatasaray Taraftarları ve Tribünleri Nereye Gidiyor?



Bir değil, iki değil artık bu kaçıncı maç hala durum aynı. Senkronizasyonsuzluk ve etki sorunu aynen devam ediyor. Senelerce dört bir yana korku salan tescilli gururumuz "The Hell" atmosferinin bir sezonda köküne kibrit suyunu sıkanlar, artık bir silkinip kendilerine gelsinler. Aralarındaki çekişme midir, her ne ise bu yaşananların nedeni, bilinsin ki bu Galatasaray'ı perişan ediyor.



Her kurum ve oluşumun bir sorumlu başkanı olur ve bu bir olmazsa olmazdır. Çok başlılıkla ve çekişmeyleyse hiçbiryere varılamıyacağı gibi o kurum ya parçalanır, ya da yıpranır ve etkinsizleşir.



Herkes geçmişimize bir baksın ve futbolcuların o tünelden çıkarken dizlerini titreten atmosferimizin artık başkalarının silahı haline geldiğini görsün ve durup bir düşünsün. Artık maçı takip etmeyen, tepki koyarak etki kurmayı başaramayan, bunun yerine şarkı türkü söyleme telaşında bir taraftar profili oluşmakta. Eğer şarkı türküyle bir etki olacağı düşünülüyorsa o vakit bir tezahurat CD'si kaydı yapalım ve her maç hoparlörlerden dayayalım sesi sona, böylece hem bizim sesimiz kısılmamış olur hem de desibel daha yüksek çıkar. Aynı sırayla ve yüksek sesle çalar durur skora, duruma bakmaksızın, hem de demoralize olmaz bocalayıpta susmaz. Eğer buysa taraftar etkisi, 1 TL maliyetle al sana daha iyisi.



Lütfen herkes bir durup Alparslan Dikmen den sonra nereye gitmekte olduğumuzu bir görsün. Bu sene Ali Sami Yen'in son senesi ve gelecek sezonlarda yeni stada geçiş yapılacak. Şayet bu sezon bitmeden birliktelik ve etkinlik sağlanamazsa, 50.000 kişilik stadda çoluk çocuğun maskarası oluruz. Rakipler için "Hell" i "Paradise" a çevirmekteyiz, uA lütfen buna artık bir son verin, biraraya gelin ve bir çözüm üretin...






Şu eski mesajımı alıntılamak istedim çünkü uA "şu Mert'e bir cevap verelim de rahatlatalım" deseydi herhalde ancak bu kadar olurdu. Bu umutverici haber için teşekkürler Arzu Hanım. uA tespiti yapmışsınız, bu çözüme bir adım kalmış demektir. Artık şu aranızdaki meseleyi halledin ve o dizleri titreten, o gurur duyulan meşhur "Hell" i bize geri getirin.
 
Üst Alt