Galatasaray'dan Kopan ''Güneş''!

Alpay Asma

Şef Gümüş Kıvrım
Katılım
23 Kasım 2008
Mesajlar
72.886
Tepkime puanı
21.937
Puan
3.553
Galatasaray Kulübü’nde daha 1929-1930 yıllarında baş gösteren bir takım anlaşmazlıklar 1933 yılında iyice su yüzüne çıkmıştı.

Kulüp içinde başgösteren ikilik, Olimpiyat adlı spor dergisinde yazdığı “Galatasaray Kulübü aleyhtarı yazıları” öne sürülerek Eşref Şefik (Atabay) Bey’in ihracıyla sonuçlanmıştı. Bu olay, Galatasaray içindeki muhalefette bardağı taşıran son damla olmuş ve istifalar art arda gelmeye başlamıştı. En sonunda, uzun yıllar sarı-kırmızılı kulübe başkanlık yapmış olan Yusuf Ziya (Öniş) Bey’in de istifası ile gündeme oturmuştu.

KURULUŞ HİKAYESİ & FAALİYET YILLARI

Galatasaray Kulübü’nden ayrılan 25 üye, Yusuf Ziya Bey’in etrafında toplanıp yeni bir kulüp kurmak üzere girişimlere başladılar. İstanbul Valiliği’ne yapılan başvuruda yeni kulübe verilmek istenen “Sarı-Kırmızı” ismi reddedilince, bu kez bu renklerden esinlenerek “Ateş-Güneş” adı kararlaştırıldı ve yeni kulüp bu isimle tescil edildi.

Kısa zaman sonra, “Güneş” adı altında fırtınalar estirecek kulüp böylece, Galatasaray’ın bünyesinden koptu ve başkanlığına Atatürk’ün yakınlarından Cevat Abbas Bey’in getirilmesinden sonra yıllarca, başta Galatasaray olmak üzere bütün büyük takımlarımızın belalısı haline geldi.

Güneş takımı ilk olarak katıldığı 1935-36 İstanbul Ligi’nde, 12 takım arasında ligi 5. olarak tamamlamış, gitgide ısındığı 1936-37 sezonunda ise 29 puanla lig ikincisi olarak tamamlamıştı. Artık tüm takımların korkulu rüyası olmaya başlayan Güneş, 1938 yılında ise fırtına gibi esti...

Güneş, 5 Aralık 1937 günü Şeref Stadı’nda Fenerbahçe’nin karşısına çıktığında, tribünleri dolduran binlerce seyirci, zevkli bir karşılaşma izleyeceklerinden, ama tıpkı geçen sezon olduğu gibi Fenerbahçe’nin maçı kazanacağından emindiler. Ancak, artık lig şampiyonluğuna göz dikmiş olan Güneş, o gün Fikret ve Bülent’in gollerine Melih ve Murat’ın ikişer golüyle cevap veriyor ve sarı-lacivertlileri 4-2’lik bir skorla mağlup etmeyi başarıyordu.

Aynı sezon Güneş takımı, 19 Aralık 1937’de Taksim Stadı’nda Galatasaray’ın karşısına çıktığında tüm sporseverler; Güneş’in aynı başarıyı Galatasaray’a karşı da gösterip gösteremeyeceğini merak ediyorlardı. O maçta Cihat- Reşat, Faruk- Ömer, Rıza, Yusuf- Rebii, Murat, Melih, Rasih ve Salahaddin’den kurulu Güneş takımı, ilk yarısı 2-0 biten maçta Galatasaray’ı Murat’ın 2, Melih, Rasih, Rebii ve Salahaddin’in birer golüyle tam 6-0’lık bir hezimete uğratıyordu.

Güneş, o yıl üç takımın ligi aynı puanda bitirmesi üzerine ilk defa uygulanan averaj kuralıyla Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın üstünde İstanbul Ligi’ni şampiyon olarak tamamlıyordu. Güneş, kendisiyle beraber İstanbul’da ilk dört sırayı paylaşan Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray; Ankara’dan Muhafızgücü ile Harbiye; İzmir’den de Alsancak ve Üçok ile beraber katıldığı 1938 Milli Küme maçlarından en zorlusunu oynamak üzere 13 Şubat 1938 günü Taksim Stadı’nda Fenerbahçe’nin karşısına çıkıyordu. Cihat- Faruk, Reşat-Yusuf, Ziya, Boncuk Ömer- Salahaddin, Niyazi, Melih, Murat ve Rebii’den kurulu Güneş takımı, sahada fırtına gibi esiyor, Melih (2), Salahaddin, Murat ve Niyazi’nin golleriyle sarı-lacivertlileri 5-2’lik bir bozguna uğratmayı başarıyordu.

[TABLE="width: 1%, align: right"]
[TR]
[TD]
211479.gif
[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
Artık bu ligde tüm dikkatler Güneş takımının üzerindeydi. 20 Mart 1938’de Taksim Stadı’nda Galatasaray’ın Sacit- Reşat, Adnan- Musa, Eşfak, Suavi- Necdet, Süleyman, Bülent, Haşim ve Mehmet’ten kurulu kadrosunun karşısına Cihat- Faruk, Reşat- Yusuf, Rıza, Ömer- Salahaddin, Rasih, Melih, Niyazi ve eski ünlü Galatasaraylı Rebii Erkal dizilişiyle çıkan Güneş, Milli Takım Antrenörü Avusturyalı Herlinder’in yönetiminde başlayan maçın henüz 8. dakikasında Melih’in golüyle öne geçmiş, ardından 24. dakikada Salahaddin’in golüyle ilk yarıyı 2-0 önde kapatmıştı. İkinci devrede perdeyi yine Melih aralamış, 64’te Rasih, bir dakika sonra yine Salahaddin, 80 ve 87’de de Melih’in golleriyle Galatasaray, tarihinin en ağır yenilgilerinden biriyle karşılaşmış ve sahayı 7-0 gibi büyük bir farkla yenik terketmişti.

Aynı Güneş, 10 Nisan’da Beşiktaş’ı 80. dakikada Niyazi’nin attığı golle 1-0 yendikten sonra, 5 Haziran 1938 günü Taksim Stadı’nda bir kez daha Galatasaray’ın karşısına çıkıyordu. 7-0’lık hezimetin intikamını almak isteyen Galatasaray, penaltıdan Necdet ve Mehmet’le 2 gol bulmasına rağmen, Rebii, Niyazi (2) ve Salahaddin’in gollerine engel olamayarak yine sahadan 4-2’lik bir yenilgiyle ayrılıyordu.

Güneş, stat anlaşmazlığı yüzünden Fenerbahçe’nin çekildiği Milli Küme maçlarında; 13 galibiyet ve bir beraberlik alarak, 40-11’lik bir gol averajıyla şampiyonluğa ulaşıyor ve zaferlerine bir yenisini daha ekliyordu. 1938-39 İstanbul Ligi’nde oynadığı 3 maçta Beykoz’u 3-2, Topkapı’yı 2-1 yenip, Fenerbahçe ile de 0-0 berabere kalarak gücünü bir kez daha ispatlayan Güneş, ardından şok bir kararla ligden çekilmiş, futbolun yanı sıra atletizm, kürek ve güreşte de başarıdan başarıya koşmuş şubeleri ile birlikte feshini ilan etmişti.

Böylece Galatasaray’da koparak, ortalığı kasıp-kavuran Güneş, yine İstanbul’da, bir daha doğmamak üzere batıyordu.




FELSEFE VE İDEOLOJİ

Bu bölümde Mehmet Şenol'un kaleminden Güneş'i ve ideolojik yapısını sizler için derledik.


Bir fotoğraf düşünün, Mustafa Kemal Atatürk, etrafını çevreleyen kulüp yöneticileri ile birlikte sohbet ediyor, kahve ve sigara içiyor. Diğer kulüp yöneticilerinden bir kısmı da kareye girmiş; her şey “normal”miş gibi, onlar da başka yerlerde sohbet ediyor. Sanki olağan bir manzara. Atatürk sanki oraya daha önce de birçok kez gelmiş gibi….


20151108213710_mehmet-senol-.jpg
Orası bir spor kulüp merkezi olsa, hatta “Ben adını koymaktan büyük şeref duyduğum XXXX kulübümüzün kuruluşundan itibaren tüm çalışmalarını takdirle izlemekte ve elimden gelen katkıyı da vermekteyim” dese….
Yıkılırdı ortalık, değil mi?
Hatta son 20 yıldır gündeme arada sırada girip çıkan “Atatürk bizim kulübün taraftarıydı” tartışması da bir son bulurdu belki…
Son bulur bulmaz bilemeyiz ama herkes kendince bulduğu kanıtlara ve verilere dayanarak Atatürk’ü kendi taraftarı ilan etmeye çalışsa da, tarihe biraz yakından bakıldığında hemen anlaşılıyor ki, Atatürk, ne Fenerbahçeli, ne Beşiktaşlı, ne Galatasaraylı…
Atatürk, kuruluşu ile kapanışı arasında sadece 7 yıl geçen, 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefatıyla ömrünü dolduran bir “proje takımı”nın taraftarı.. Atatürk Güneşli…
1933…
Atatürk’ün belki de en verimli, en hayalperest ve en üretici olduğu yıl olan 1933 yılı, Türkiye’de çok önemli dönüşümlerin yaşandığı bir yıldı. Başta üniversite reformu ile Tarih ve Güneş Dil Teorileri gibi iddialı büyük dönüşüm projelerini bu yıl yürürlüğe koymuştu. O güne değin eskinin tasfiyesi ile uğraşan cumhuriyet yönetimi 1933 yılından itibaren adeta ülkenin yeniden kültürel, siyasal ve toplumsal restorasyonuna girişmişti.
Spor alanı da bu restorasyondan payını almak üzereydi. Ama hangi kulüplerle? Eskyi taşıyan İstanbul kulüpleri mi? Yoksa yepyeni bir oluşumla mı?
Atatürk, eskiyi değil, tıpkı günümüzün “Başakşehir” projesi gibi yepyeni olanı seçti.
Bir restorasyon projesi olarak Güneş, tam da o yıl doğdu. Aslında çoğunlukla Galatasaray’dan ayrılanların kurmakta olduğu bu kulüp, yeni dönemdeki spor kulüplerinin nasıl olması gerektiği konusunda bir model olabilirdi. Bu sebeplerdir ki, kulübün adı Atatürk tarafından Güneş olarak belirlendi (İlk kuruluşta Ateş-Güneş’ti. Ancak bazı eleştiri ve yakıştırmalardan sonra değiştirildi) Kulübün başkanlığına da, Atatürk’ün en yakın dostu ve yaveri Cevat Abbas Gürer getirildi.
Kulüp bugüne değin nereden sağlandığı belgelere dayanılarak ispatlanamamış olsa da, o günlerde hiç bir kulübün sahip olmadığı maddi olanaklara sahipti.
Muhtemelen devlet tarafından sağlanmış olan bu büyük maddi kaynaklar ile Güneş kulübü Taksim’de beş katlı çok şık bir kulüp lokaline, yine Taksim’de tenis kortlarına ve İstinye’de su sporları tesislerine kavuştu.
Ayrıca yüksek transfer bedelleri ödenerek ya da o günlerde hiç bir kulübün bulunamayacağı vaatlerde bulunularak en iyi oyuncular transfer edildi.
Kısacası Güneş özel bir kulüptü. Belli ki kendisinden beklenen çok şey vardı.
Bu yüzden de usule aykırı bir şekilde birinci kümeye alındı.
Ligde oynadığı maçlarda belirli oranda kayırıldı.
1937 yılında averaj hesabı yapılması gerektiğinde yönetmelik Güneş’in lehine yeniden düzenlendi ve Güneş şampiyon ilan edildi.
Kısacası bu kulübün var olabilmesi, yaşayabilmesi ve Türk sporunda kendisine bir yer edinebilmesi için ne gerekiyorsa yapıldı.
Ama Güneş, söylediğimiz gibi esas anlamda sadece bir futbol kulübü değil, bir projeydi. “Yeni toplumun yeni kulübü”ydü…
Bu necenle, Güneş kulübü sportif etkinliklerin dışında sosyal, kültürel hatta siyasal bir çok etkinliğe de imza attı.
Konserler ve konferanslar düzenlendi. Bu etkinliklerin bazıları radyolardan canlı olarak tüm Türkiye’ye yayınlandı. Çocuklar için filmler çektirildi. Siyasal ve kültürel yayınlara destek olundu. Bir çok toplumsal etkinlikte Güneş kulübü öncülük yaptı.
Kısacası Güneş sadece bir spor kulübü olarak değil, o günlerde sosyal bir örgüt olarak da dikkatleri üzerine çekti.
Ve bu özelliğinden dolayı da Atatürk’ün sempatisini belirttiği tek kulüp oldu.
Atatürk’ün İstanbul’da olduğu dönemlerde değişik zamanlarda ziyaret edildi. Atatürk bazı önemli görüşmelerini bu kulüpte yaptı. Kulübün şeref defterini imzaladı ve bu durum kulüp yöneticileri tarafından “Güneşliler Bayramı” olarak ilan edildi. Kulübün bir çok etkinliği bizzat Atatürk tarafından gönderilen kutlama mesajlarıyla tebrik edildi.
Kısacası Güneş ile Atatürk arasındaki ilişki diğer kulüplerin hiç birisindekine benzemeyen farklı bir güzergahta yürüdü. Güneş, arkasına aldığı siyasal destekle bir dönem deyim yerinde ise fırtına gibi esti.
Ve Güneş kulübü Atatürk’ün bu dünyadan ayrılmasıyla birlikte kaderi ona bağlıymışçasına sahneden çekildi.
Şimdi aynı soruyu tekrar soralım: Atatürk hangi takımı tutuyordu?
Tekrar yazmaya gerek var mı? Elbette Güneş Kulübü’nü…
 
Güzel yazı. Güneşli olmuş olabilir ciddiden atamız ama bizim liseye sempati duyduğu belliydi.
 
bu kurulan takım bikaç şampiyonlugumuza mal oldu galiba,iyi halt etmişler
 
Geri
Üst Alt