GSC Hikaye (Arşiv)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
sembol hala duruyorsa fotoğrafını çekip paylaşmanız mümkün mü?

ve koordinatlar mümkünse.

hikaye için teşekkürler, geçmiş olsun.

Ne yazık ki o günün akşamı Taner'in ısrarıyla Serra'ya geri verdim kağıdı. 5 senelik mevzu ayrıca asgari :) Koordinatları kağıt elimdeyken girdim, sonrasında onlarda yok. O gün resim çekmek aklıma gelse keşke, belki o paragraflarda da bir şeyler yazıyordu ama ben anlamadım. Rastgele harfler dizini gibiydi.
 
1) Bulutların hüküm sürdüğü, sert rüzgarların estiği gün bozulan lambanın bende yarattığı korkudan tam 10 ay öncesiydi. Takvimler 22 Ocak 1997’yi gösteriyordu.

Ara tatile iki gün kalmış, tüm öğrencileri karne heyecanı basmıştı. Şimdiki çocuklar gibi e-okuldan karneleri görmenin imkanı yoktu. Merakla karne gününü beklerdik. O gece milyonlarca öğrenciyi saran merak duygusu bende iki katıydı. Yaşadığım stres gitgide korkuya dönüşüyordu. Matematik dersi hariç tüm derslerin 5 olduğundan eminim. Peki ya matematik dersi ne olacaktı? 3 mü; 4 mü! 4 gelse sıyırırım pek bir laf gelmez ama 3 gelirse kurtuluşum yoktu. Başta ablam ve abim olmak üzere tüm hiyerarşiden laf yiyecektim. Odamda uzanmış tavana bakarak bu stresi yaşıyordum. O düşüncelerde boğulurken kapı sesiyle irkildim. Annemin “montunu giy” lafına aldırmadan merdivenleri atlayarak aşağı indim ve kapıyı açtım.
 
2) Karşımda yengem ve amcam. Ellerinde güllaç ile akşam oturmasına gelmişler. Ramazanın bu geleneklerine bayılıyordum. İftar sonrası genelde insanlar tatlı alıp birbirlerine ziyarete gider; geç saatlere kadar otururlardı. O akşam amcamlar bize gelmişti.

Tam kapıyı kapatırken Ahmet Amca’yı (önceki hikayemi okuyanlar gerçek adını bilir) gördüm. Selamlaştıktan sonra teravih namazına gideceğini söyledi. Beni de çağırdı. Şaşırmıştım. Çünkü ne namaz kılmayı biliyorum; ne de o güne kadar daha camiye gitmişim. Tam ‘sağol Ahmet Amca ben gelmeyeceğim’ diyecekken aklıma karnem geldi. ‘Dua edersem belki matematik dersinden 4 alırım’ diye düşündüm. Çocuk aklıma s.çayım. Amcama camiye gideceğimi, evdekilere söylemesini, merak etmemelerini söyledim ve Ahmet Amcayla camiye gittim.
 
3) Camiye giderken yolda Ahmet Amca’ya içerde ne yapacağımı soruyordum. O da “çekinme kim ne yaparsa sen de aynı hareketleri yap” diyordu. “Arada sırada fatiha suresini oku” diyordu.

O heyecanla camiye vardık. Cemaat saf tutmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra imam geldi ve namaza başladık. Her şey çok keyifli gidiyordu. Yıllardır namaz kılıyormuş gibi bir havam vardı. Arada fatiha suresini okuyor ve ‘allahım lütfen matematik dersi karnemde 4 olsun’ dua ediyordum. Hayatımın en karanlık aynı zamanda en vizyonsuz günleri olduğunu kabul ediyorum. Bu ritüeli birkaç defa yaptım. Ama artık sıkılmaya başlamıştım. Bitmiyordu. ‘Namaz bu kadar uzun muydu yahu’ diye iç geçirmeye başladım. Bir yandan secde ediyorum, bir yandan da ‘akşam Beşiktaş – Fenerbahçe maçı var acaba yetişir miyim’ diye aklımdan geçiriyordum. Bir yandan selam veriyorum diğer yandan da güllaç geliyordu aklıma. Bu saçma sapan düşünceleri kafamdan kovmaya çalışırken namaz bitti ve eve doğru yola çıktık. Ahmet amcayı islam alemine yeni bir mümin kazandırmanın keyfi sarmıştı. Biz sohbet ede ede yürürken karşıdan gelen bir adamla Ahmet Amca çarpıştı.
 
4) Ahmet Amca hiçbir şey demeden bütün kibarlılığıyla “pardon; iyi akşamlar” dedi. Ancak çarpıştığı adam bu güzel cevaba “s.ksin sizi tavşanlar” diye cevap verdi.

Ahmet amca sinirli bir şekilde“suçlu olmamama rağmen özür dileyip iyi akşamlar diledim; sen, üstelik küçücük çocuğun yanında küfür mü ediyorsun şerefsiz” dedi ve kavgaya tutuştular. Birbirlerine bir iki tane salladıktan sonra cemaat araya girdi ve onları ayırdılar.

Çok şükür olay büyümedi. Evlere dağıldık. Eve koşarak girdim. İlk defa namaz kılmanın verdiği heyecanı ve kavgayı evdekilere anlattım. Sonrasında babam “televizyonu aç da Fenerbahçe – Beşiktaş maçını izleyelim pis cimbomlu” dedi. Babamın o sözüne öfkelenmiştim ama bir şey diyemedim. Dediğini yaptım ve televizyonun tuşuna bastığım gibi camlardan sesler gelmeye başladı.
 
5) Annem “fırtına mı çıktı acaba” diye panikle kendi kendine söylenirken elektrikler gitti ve her yer sallanmaya başladı. Her şey birkaç saniyede gelişti. Bir yandan annem ve yengemin bağırmaları; diğer yandan babamın yere çökün talimatları… Her şey çok bulanıktı. Ne olduğunu anlamıyordum. Babamın söylediğini yaptım yere çöktüm.

Yaklaşık 20 saniye boyunca sallandık. Sarsıntı durduğunda panikle dışarı çıktık. Tüm mahalle sokağa çıkmıştı. Herkes yaşadığı korkuyu birbirine anlatıyordu. Yaklaşık 15 dakika sonra annem “eve girelim artık çocuklar üşüyecek” diye söylendi. Üstümüzde ceket yoktu. Hepimiz tekrar eve girdik. Ama korku içindeydik. Her yer kapkaranlık. Tekrar deprem olur mu korkusunu yaşarken amcam “kalkın bu bitmedi. Tekrar deprem olacak. Sıkı giyinin arabayla şehir dışına gidelim” dedi. Fazla müzakere edilmeden hep beraber evden çıktık. Tüm mahalle hala sokakta. Arabaya doğru ilerlerken büyük bir gürültü tekrar koptu
 
6) Yarım saat önce gerçekleşen depremden çok daha hızlısı olmaya başladı. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Çığlıklar ortalığı inletiyor. Herkes dua ediyordu. Her gün sokakta terbiyesizce din kitap küfür eden adam ellerini havaya kaldırmış allahına dua ediyordu. Ben gözlerimi kapatmıyor etrafta koşuşturanları izliyordum. Evler sanki yıkılacak gibi sağa sola gidiyordu. Bu korku bu felaket 30 saniye sürdü. Sarsıntı durduktan sonra büyük panikle amcamın kartal marka arabasına bindik.

Şehir dışına çıktık. Arabada ses yok. Kimsenin sesi çıkmıyordu. Öylece sessizce arabada oturduk. O sessizlik benim canımı daha beter sıkıyordu. Dayanamadım ve babama seslendim.
“Baba maçı radyodan açsana kaç kaç acaba” Babam cevap vermeden radyodan maç yayınını aradı buldu. Oturduk ailece arabanın içinde maçı dinledik. Kimse konuşmuyor tepki vermiyordu. Maç bitene kadar oradan ayrılmadık. Ara ara sarsıntılar oldu. Maç bittiğinde amcam arabayı çalıştırdı ve evimize döndük.
 
7) Zor bir geceydi. Namaz kıldığım ilk gün başımıza gelenlere inanamıyordum. Önce sokakta Ahmet amcanın kavgaya tutuşması, ardından deprem olması… Resmen çıkarlarım uğruna dini kullanmamın bedelini yüzbinlerce insan ödeyecekti. Hepsi bir kenara iki gün sonra karneyi aldıktan sonra gördüm ki matematik de 3 düşmüş. Resmen kabus dedikleri şey bu olmalıydı. Ben bu kabusu yaşadım. Neyse ki gündemimiz depremdi ve karnem hiçbir şekilde konuşulmadı. O sarsıntılar da bir ay boyunca devam etmişti.

Maçı merak edenlere söyleyeyim. Beşiktaş:2 – Fenerbahçe: 2

SON
 
Evet saygıdeğer arkadaşlarım ve abilerim,bugün sizlerle geçen yıl başımdan geçen birçok ders çıkarmamı sağlayan bir hikayeyi ve en sonunda günümüze olan saçmalık derecesinde bir yansımasını anlatacağım.Başlayalım...
Tam olarak geçen yıl bugünler sallantıda olan ilk ciddi ilişkim bitmek üzere.Hayat tarzı olarak benden acayip derecede farklı,uçarı,yaş olarak benden 7 yaş küçük ama herşeye rağmen birbirimizi çok sevdiğimiz kız arkadaşım Nil, Bursa'ya yazlığa gitmiş,gece dışarı çıkmalar tanımadığım tiplerle alkol almalar derken benim şiraze kaymış ve patlayıp ilişkinin bitiş adımlarını atmıştım.Sonrasında bunu takriben kendisi İstanbul'a geldi bir hafta ve neredeyse tekrar barışmak üzereydik fakat olmadı.Kontağı da bir türlü koparamadık.O sıralar sosyal medyadan okulumdan bir kız beni takip etti ben de döndüm.Klasik gsf kızı profili bir insan.Her hafta görüştüğüm görüşlerine çok kıymet verdiğim arkadaş grubum genel itibariyle post ilişki kafasını yaşarken farklı insanlara anlatman dertleşmen iyi gelir demişlerdi ben de bunu fırsat olarak gördüm ve yazdım kendisine.Ezgi ile bu şekilde tanıştık.
Kısa bir sohbet,çıkan birsürü ortak nokta yeni bir arkadaş kazandığımı düşünmeme sebep oldu.Ben anlattıkça o da anlattı.Mevcut sevgilisi ve sorunlarından bahsetti.Ben de benim durumu anlattım falan.Destek olduk birbirimize ve dertleştik.Aklım tabiki Nil'de hala.Bekliyorum ki İstanbul'a dönsün nasıl olsa barışırız diyorum.Bir yandan Ezgi gittikçe açılıyor ilişkisiyle ilgili de hayatıyla ilgili de.Lisedeyken eski sevgilisinin tecavüzüne uğradığını söyledi.O gece hakikaten felaket derecede üzüldüm,insanlığımı sorguladım.Onun adına çok çok üzüldüm.
Hiç hakedecek biri gibi değildi.Bunun üstüne çok sevdiği sevgilisinin de ona fbuddy muamelesi çektiğini ve aldatıldığını düşündüğünü söyledi.Tek istediği şey sevgi görmek önemsenmekti.Konuştukça ilişkilere bakışımızın beklentilerimizin aynı olduğunu farkediyorduk ama tabiki ne şartlar uygundu ne bir hissiyat vardı.
 
Nil İstanbul'a döndü.Okulun ilk haftası okula gitmemişim ve bir arkadaşımla oturuyorum.Ezgi ile konuşuyoruz bir yandan.Sordum Nil'i(Fotoğrafını atmıştım tanıyabilir görünce diye sordum)gördün mü okulda diye gördüm dedi.Yanında kimse var mıydı dedim Alp vardı dedi ve o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Bu adaşım olacak lavuk benim Nil ile flört dönemimde kıza tehditvari konuşmuş ben de kendisine gereken uyarıyı yaptığımda birdaha terso bişi yapmamıştı.Nil benden beter sinirlenirdi adı geçtiğinde.Sevgilisi varken Nil'e yürüyor kız da bunu öğrenince irtibatı kesiyor.Sonra kız arkadaşı öğrenip ayrılmaya karar veriyor.Bu da senin yüzünden oldu diye Nil'i tehdit falan etti,özeti bu olayın.Yani benim eski kız arkadaşım tükürdüğünü yalayıp bu lavukla tekrar arkadaşlık ediyor.Ben de aradım ettim görüştük bir gün sonra.Ciddiyetsiz ve cıvık tavrı yüzünden bağları tamamen kopardım o gün.Ezgi'yi arayıp teşekkür ettim uzun uzun da sohbet ettik fakat yanımdaki arkadaşım sana bu haberi Ezgi'nin verişi manidar değil mi dediğinde bir ``Cengiz Atay haddi be``si çektim doğal olarak.Çok üstünde durmadım ama.Sağlıklı düşünebilecek durumda değildim.
 
Sonraki süreç Ezgi'nin sevgilisinden kopuşu ve bizim arkadaşlığımızın ilerleyişi şeklinde ilerledi okulla beraber.Hiç görüşmemişiz henüz.Birgün okulda bizim kata çıkarken karşıdan gelen baya hoş bir kız bana gülümseyerek yanımızdan aşağı indi.Bizim arkadaş kim lan bu niye bize güldü diyince mevzuya uyandım.Ezgi^ydi o ve sosya medyadaki haline nazaran çok daha farklıydı.Eh sonra sonra atölyesine çağırırdı,arkadaşlarıyla da oturup samimi olmuştum bayağı.Ortamı hal tavrı ve hanımefendiliği,maruz kaldığı tavır derken bir sempati oluşmaya başlamıştı.Nil'in hiç yapmadıklarını yapıyordu,arkadaşlarını saklamadı,güzel konuştu güzel dinledi.
İlgi alanlarıma ilgisi vardı,müzik zevkimiz uyuşurdu derken ted mosby ekolü bu kardeşiniz yavaştan kapılmaya başladı.Tek bir kez bile ilişkisi üstüne yorum yapmadım etkilememek için.Zaten benim dememle ayrılacaksa benim için bir anlamı yoktu.Kendi zarar gördüğü için ayrılmalıydı ama ona hiçbir zaman birşey söylemedim.Görüşürdük ama hep mesafemizi korurduk.
Birgün konuşalım dedi ve anladığını söyledi.Benim hissiyatımı anlamış.Birdaha konuşup görüşmeyelim dedi ve dönüp gitti.E ben de kabullendim.Fakat bir yandan birkaç saat sonra mesaj atmaya trafiğe devam etmeye başladı gene ve iki gün sonra ayrıldım diye geldi yanıma.Basiretim mi bağlandı o sıra Nil'e olan kinimden mi bilmiyorum ama flört dönemini çok kısa tutup ilişkiye başladık.
 
Abi sanki bir rüyanın içindeydim.O yorucu ilişkinin ardından gözlerime dolu dolu bakan sessiz,sakin olgun,bölümünde başarılı, hanımefendi bir kız arkadaşım olmuştu.Sürecin hızlılığı ve saçmalığını okuyamıyordum o yüzden.Birbirimizden kopmaya karar vereli bir ay olmamıştı oradan dönüp ilişkiyi başlattı kız.Aşırı huzurlu sıfır sıkıntı bir ay,kız arkadaşın arkadaş grubuyla samimi olan ve kendisini çok sevdiren ben.Mutluydum yahu.Bir gün beni arayıp sen benim kurtarıcımsın demişti.Eski sevgilisi Soner'in onu aldattığını kanıtlarıyla biri vasıtasyıla öğrenmişti.
Eh mutluydum ona iyi gelmekten.Çok üzülmüştü hayatı boyunca.Neyse.İşim olmasa da okula giderdim onu görmeye 3 saatlik yola rağmen.Fedakarlık bütün ilişkiler için önemliydi.Ben de onu arkadaşlarımla tanıştırdım o da kendisini sevdirdi.Çok ağırdı çok delikanlı kızdı.Eh o bir ay sonrası yavaş yavaş bişiler olmaya başladı fakat ben göremiyordum hala.Bir süre sürekli cinsel içerikli konuşmalar yapmaya başladı.Ulan ben erkek tarafı olarak utanıp konuyu kapatmaya çalışıyorum o aksini yapıyor.Yaşadığı olaya rağmen nasıl böyle açık davranabiliyor
anlayamıyorum,sevgisindendir diyorum.``Bu kız beni ne ara bu kadar sevdi ki?`` diyemiyorum salak gibi.Bir gün babasının onu dövdüğünü söyledi,sinirden deliye döndüm kocaman kız dövülür mü diye.Anneme çıtlatınca kadın sen öbür tarafı dinlemeden yorum yapma dediğinde de dank etmedi.Eh tecrübe işte.Sonra ilk büyük kavgamızı benim için önemli bir mevzudaki çirkin ve ciddiyetsiz tavrını gördüğümde yaptık.Çözüldü sandım arada birkaç küçük tartışma dışında da bir durum olmadı aslında.Davranışları değişmedi çünkü ne bir soğukluk hissettim ne birşey.Sonra birgün göğsünde kist çıktığını ve kanserden çok korktuğunu söyledi.Destek oldum biz bir takımız ben hep yanında olacağım canını sıkma beraber aşarız kötü birşey çıkarsa da dedim.O iki gün geçmek bilmedi.Sonucu alacağı gün buluştuk.Canı sıkkın gibiydi bir tık soğuktu ben de bunu hastalık korkusuna yordum,sorun etmedim.Hala planlar yapıyoruz şöyle yaparız böyle ederiz diye.Sonraki gün gittim okula sınıfına girdim sordum ve bişi çıkmadı diyince bütün stresim keyifsizliğim geçti.Ufak tefek sorunlara rağmen olgun bir ilişki içindeydim,kız arkadaşım hasta değildi büyük bir yük kalkmıştı sarıldım öptüm ve arkadaşlarla buluşmak için çıktım okuldan.
 
Bu mevzularla beraber birkaç küçük kavga olmuştu dediğim gibi.Aslında bugünkü kafamla görebiliyorum ne büyük ipuçları varmış diye.Soner ile beraberken böyle herşeyde kavga etmezdik dedi bir gün.Adam seni sallamıyordu o yüzden kavga etmesi için bir sebep yok dediğimde sen o ilişkinin içinde miydin ki diye savunmuştu resmen.E sen anlatmadın mı bana dedim kaldı öyle.Gene diyorum ki övmemiştir,kendi anlattı neler yaptığını.Elemanın tavrını dinlerken ben utancımdan yerin dibine girmiştim,ben üzülmüştüm.Yanımda lavukla kavga etti telefondan.Bir saat kendini sınıfa kapattı ağladı ben bekledim.Yok abi övmüyordur aramıyordur eski ilişkisini.Arkadaşlarıyla tartışıyor sıklıkla bu sürede.Su isimli bir arkadaşı vardı.Severdim bayağı.İlk kavgamızın olduğu gün bana destek çıkmıştı onun arkadaşı olmasına rağmen.Bu sebeple Ezgi onla kavga edip çok ağır laflar etmişti.Hayatta barışmam diyip 2 gün sonra barıştı.Buradaki tutarsızlığı da sezemedim,iyi tarafından baktım barıştılar eaabi negzel dedim.En yakın arkadaşının arkasından bir dolu laf söyledi,hanımcılık edip haklı dedim.Her buluşmada birşeye sinirlendi.
Garsondur gelen yemektir ortamdır hep birşeye sinirlendi yani.Ulan dedim ki kötü bir dönemden geçiyordur böyle değil onun özü.Arkadaşları bi yandan tolere et Alp diyor ediyorum ben de.Neyse dediğim gibi iyi haberi aldık ama iki gündür eskisi gibi güzel konuşmuyor benle takılmışım mevzuya.Arkadaşlarla oturduk dedim Ezgi hayırdır bi durum varsa net ol.Şak diye ayrılmak istiyorum dedi.Anlaşamıyormuşuz.E ben tabiki şok oldum.İki gün önce planlar yapıyorduk çok iyi anlaşıyorduk ne oldu ki?Konuşturmadan engelledi beni heryerden.
Arkadaşlarıma dönüp neyse abi siz varsınız lan dedim.Hakikaten arkadaşlarım benim en büyük şansım.O konuda iyi olunca her sıkıntıdan kalkmak daha kolay oluyor.Ama ortada bir gizem var.
 
Sonraki gün gittim okula arkadaşları halinmi anladı gel takılalım dediler.Çıktık oturduk biyere Ezgi de geldi.Abi bir suratı var kireç gibi,beni görmezden geliyor yüzüme bakmıyor.Ulan dün ayrıldık,dün yahu,nedir bu hal tavır?Hayırdır dedim yok bişi dedi.Yahu dedim madem böyle davranacaksın niye geldin?Onlar benim arkadaşlarım tabi geleceğim dedi gerine gerine.Eh Ezgi'nin arkadaşları,sürece şahit,biz Ezgi'den bağımsız arkadaş olmuşuz onlarla,onlara ben kalkıyorum diyince hepsi kalkıp beni sarılarak uğurladı.Ezgi'nin o anki suratını asla unutmam,kendi arkadaşları bile uyanıyordu mevzuya bi bokluk vardı.Eve geçtim iki saate Su aradı,sesi titriyor,dedim noldu?Soner'i sevdiğimi anladım demiş ona döneceğim dedi Alp dedi bana.Şöyle bi güldüm ve bütün herşey o gece anlam kazandı.E bu bir günlük mevzu olamazdı muhtemelen ayrılmadan evvel konuşuyordu lavukla.Benim arkadaşım oldular diye sevindiğim Ezgi'nin en yakın arkadaşı ve kuzeninin durumdan kesin haberi vardı ve yüzüme baka baka oyun oynadılar.Bunu nasıl ortaya çıkarabilirdim?Ortak grubumuza bundan haberi olup
da bana söylemeyenler var aramızda gibisinden bişi yazdım.Abi hala inkar Ezgi seni aldatmadı vs.Yahu dedim bu Ezgi senin arkandan demediğini bırakmadı geçen hafta.Herşeyi döktüm ortaya.Bunlar birbirlerine düştüler,herkes döküldü gruptaki Ezgi sana şunu söyledi bana bunu söyledi diye.Kızın arkasından konuşmadığı kimse kalmamış.Ah benim canım kız arkadaşım.O ekiple görüştük.Herkesin ardından ağır hakaretleri olmuş,grubun kara kutusunu açınca ben işler çözüldü.Meğersem ilişki başında beni anlatırken öf şöyle uyuz böyle bana yürüyor falan demiş arkadaşına.Arkadaşı diyor ki birden seni övmeye başladı.Sonra her tartışma sonrasında arkamdan birsürü laf söylemiş.Bunlar da geçici bir durum diye çok şaaapmamışlar.Eh öğrendik benle beraberken çocukla konuştuğunu,buna tepki gösteren arkadaşının kafasına kaşık falan fırlattığını.Sinir hastası çift kişilikli bir insanmış özetle.İşin ilginci yakın arkadaşlarımdan biri seni aynı adamla aldatacak sakın, demişti bana.Hadi lan ordan demiştim.Mantıken mümkünatı yok insanın kendisine saygısı olur abi.Haklı çıktı.Hayatımın en büyük kazığını yedim ama acısını bütün arkadaşlarını elinden alarak çıkardım.Kızın kafa yapısı ve yaptıklarının manasızlığı bana Joker'in TDK'da paraları yakması sahnesini getiriyor.Öyle şeyler yapmış ki ve yaptıkları o kadar manasız ve kin dolu ki kızın kötülüklerinin bir amacı bir motivasyonu yok.İçinden geliyor,bir amaç doğrultusunda bir mantıkla yapmıyor bunları.
 
Sizlere nacizane bu yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri yazmak istiyorum.Söylenen güzel ve anlamlı sözlerin hiçbir anlamı olmama ihtimali var.Bunları söylemekten ziyade göstermek altını doldurmak mühim.Davranışla yani.Kimseye kayıtsız şartsız güven ve aidiyet hissetmemek gerekiyor çünkü hızlı çıkışların hızlı inişleri olur.Bir insanın başka birine kötülük ettiğini gördüyseniz size kötülük yapmasını beklemeden ondan uzaklaşmak gerekiyor.Ne kadar kötüyse de sevgilisi, ayrılmadan benimle konuşup adım atmıştı ,bunu başkasına yapan bana niye yapmasındı?Yaptı.Yaptığınız kötülüğün aynını yaşamadan ölmüyorsunuz bu da bir ders.Ben iyi bir insan olabilirim,onları ayırmak için birşey yapmamış olabiirim ama sonuçta benim varlığım yüzünden ayrıldı.Ben sevgilisi olan bir kızla konuştu mu konuştum.E Allah büyük direkt karşıma çıkardı aynı şeyi yaşattı bana.Ve bu süreçte kendime en kızdığım nokta Nil'i o kahpenin ağzına düşürmekti.Sorunlarımızı anlatırken paso söverdi kıza.Eski sevgililieriyle arkadaş kalmasından şikayet ediyordum Nil'in,bunu Ezgi'ye anlattığımda niye kendini zorla taciz ettiriyor ki demişti.Ulan sen bin beterini yaptın aldatarak?Sen de konuştun ve aldatma maksadıyla konuştun.Keşke Nil'i onun ağzına sakız etmeseydim vicdan azabını hala çekiyorum.Çünkü Nil bana hiçbirzaman yalan söylemedi,benim hayat tarzım bu dedi çizgisini hiç bozmadı.Sevgisinden hep emin oldum.Tek affedemediğim mevzu Alp mevzuuydu evet ama yine de onu Ezgi'nin ağzına sakız etmemeliydim.Bu da çıkardığım son derstir.Ted Mosbylik ,choosen one arama,ilgi görünce iki güzel söz duyunca aidiyet hissetmek falan bunlar dizilerde oluyor abi.Ben bu saflığı bu ilişkide bıraktım.Gözüme baka baka rol yapıldı benim.Benim gibi düşüncesini şak diye söyleyen biri için büyük şoktu bu.Kötü insanlar dizilerde filmlerde olmuyor.Aramızdalar ve yaşadıkları kötü durumlar onları asla masum kılmaz.Her sıkıntı yaşan dert çeken darksidea mı geçmeli?Tabiki hayır.Ama böyle olanlar var malesef.Bu hikaye yediğim ilk kazığın ve en büyük dersimin hikayesidir.Yaşça büyük abilerim zaten bunları yaşayıp gördüler benim gibi olanlar varsa yaşamasın.Kimseye tam anlamıyla teslim olmamak gerekiyor.Gidebilme ihtimalleri her zaman var.
Hazırlıklı devam etmek gerekiyor hayata.İyi ki üç ayda görebildim gerçek yüzünü ve kolayca sıyrıldım.Hem ondan hem arkadaş çevresinden usul usul çekildim,kolayca atlattım mevzuyu.

Tabiki gerçek isimleri kullanmadım ama karakterlerimizi karışmasın diye tekrar açıklayayım.
Nil:Fikir uyuşmazlıkları sebebiyle ayrıldığım eski kız arkadaşım
Ezgi:Umutlandırıp utandırmayın adlı güzide pankartta bahsedilen çift kişilikli, malesef Nil sonrası kız arkadaşım olan yaşam formu
Su:Ezginin delikanlı yakın arkadaşı.Muhtemelen o olmasa hiçbirşeyden haberim yoktu,aldatılma mevzuunu bana taşıyan odur.
Soner:Bu arkadaşa Soner Sarıkabadayı'ya benzediği için Soner diyoruz,1. kalite yavşaktır kendisi.Ezgi'nin onu kurtardığımı iddia edip aynı zamanda beni aldattığı eski sevgilisi.
 
Post Credits

Geçtiğimiz ay bir kızla tanıştım yine okuldan.Tavırları falan aşırı çekingen,konuşa konuşa ilerleme kaydettik.Seçim sonrası genel kültürümle etkilerim diye siyaset konuştuğumda tam aksine yaşına rağmen bilgisiyle o beni etkiledi.Öyle dolu bir kız.Herşey güzel muhtemelen görüşeceğiz yakın zamanda.Birden konu güvene geldi.Bende fazlasıyla var güvensizlik şu sıra deyince yakın bir vakitte kötü bişiler yaşadığını anladım ve hepimiz yaşadık böyle şeyler ben de yaşadım ama etkisi kalmadı kapatma kendini dedim.Sanırım kızın içine doğdu anlattırdı kısaca.İsim vermeden anlattım aynı okuldayız sonuçta Ezgi'yle de beni aldattığı eski sevgilisi Soner'le de.Hatta bu kazanova Soner'le aynı bölümdeyiz de ben okula girdiğimde son sınıftı hıyar,hala mezun olacak.Neyse.Okuldan mı bu ikili dedi hikayeyi dinleyince, evet dedim.Yahu Alp çok üsteledim ama isim versene dedi.Tavrı anlamsız geldi ama anlattım dedim Soner falan.Sana bunları Soner mi yazdırıyor deyince şok oldum dedim ne alaka?Biz yeni ayrıldık dedi....Evet sevgili dostlar loopa girdim.Lavuk beni bir şekilde yine buldu.Kız durumdan rahatsız olup bir süre konuşmama kararı aldı.Muhtemelen Soner'in direktifiyle ona yazdım falan sanıyor e bölüm aynı yaşlar yakın,haklı.Konuşmaya ara verdik saçma bir tesadüf yüzünden.Herifi bıçaklasam temizinden 6 ay ağır tahrik indirimim var ama kariyerimi riske edemiyorum.Kara delik gibi pezevenk okulda yürümediği kız kalmamış.Aldata aldata ayrılıyor bir de.Sözün özü lanet peşimi bırakmadı,sanırım çetrefilli hayatlara sahip Güzel Sanatlar Edition (abuk subuk renklerde saçlar,salaş pasaklı hipster giyim tarzı,doğallık adı altında makyajsızlık,birazcık daddys issues,hafif bohemlik) kızlardan uzak durmam gerekiyor.
Allah sonumuzu hayretsin.
 
Okuyan arkadaşlara teşekkürler şimdiden.Uzun oldu biraz ama bu baya kısaltılmış hali.Belki birgün Nil'in hikayesini de anlatırım prequel niyetine.Onun da özellikle başlangıç kısmı baya orjinaldir.Allah ilginçlikler barındırmayan normal bir insan nasip etsin diye bitireyim. :asd:
 
Bu kadar rastlantı paralel evrende olmaz hacı

Sen o Soner'e gereken dersi vermen lazım
Ya moruk herşey bir tarafa kızın mevzuyu hissedip üsteleyip anlattırması aşırı ilginç geldi bana 6. his mi dersin ne dersin bilmem.Aşırı saçma bir tesadüf ama harbi elemanın yürümediği bir biz kaldık heralde okulda.Bizim kampüs küçüktür bazı tipleri herkes tanır mesela.Bizi kimse tanımaz,derse girer çıkarız o ortamı sevmeyiz pek.
Ders mevzuu konusunda da harbi niyetliydim sonra ben de benzer bişi yaptım diye düşünüp saldım durumu.Benim iyi niyetim yanlışı doğru yapmaz.
 
Ezgi’yi babası neden dövmüş? Burası muallakta kalmış çözüldü mü?


GSCimbom Forum kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Bu olaydaki dialog efsane.Hatunun köpeği vardı kırma bir husky acayip severdim hayvanı.Evde hayvan agresifleşiyor Ezgi de bağırıp çağırıyor hayvana.Baba bey de patlatıyor bombayı,``Ulan biz insan olarak seni anlamıyoruz hayvan nasıl anlasın?`` diyor.Karşılık verince de adamcağız artık ne kadar dolduysa baya saldırıyor üstüne.Kapıyı mapıyı kırmış kız fotoğraf atmıştı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst Alt