Oynanan oyundan bağımsız olarak sahaya sürdüğü 3-5-2'ye uygun bir kadro çıkardı, en azından herkes doğru mevkideydi. Belki bir tek Rodrigues bu oyuna çok uygun bir oyuncu değil ama onun dışındakiler için bir problem gözükmüyordu. Ama net olarak görüldü ki 3'lüde bu takımın başarı şansı falan yok, eğer Maicon'un tamamen kaleci hatası ile gelen şans golü olmayıp devreye 1-0 ile girsek çok farklı bir hikaye izlerdik muhtemelen. 60'lara doğru artık skoru koruma adına tamamen yarı sahasına çekilmiş bir takım görme ihtimalimiz yüksekti, çünkü ilk yarıda sahada futbol falan yoktu, hatta Gençler'in bizden daha fazla şutu vardı. Neyse ki çok dirençli bir takım olmadıklarından 2.golden sonra sütlaç gibi oldular, 2.yarıda her orta sahayı geçişimizde pozisyona girdik.
Bardağın dolu tarafına bakarsak sadece farklı alınan bir galibiyet var, başka da birşey yok. Bu da ne demek oluyor, 15 gün daha kafa rahat, en azından kendimizi biraz daha kandırabiliriz. Bardağın boş tarafında ise yine oyun üstünlüğü kuramayan ve ha keza ilk yarıda gene üretemeyen bir takım var. Başakşehir maçı bizi gene rüyadan uyandıracak büyük ölçüde. Bu da ağırıma gidiyor benim doğrusu, çünkü sen Galatasaray'sın ve Başakşehir gibi bir takıma karşı galibiyet alsan büyük iş başarmış gibi bir algı oluşacak. Her zaman her takıma yenilebilirsin, ama şu algının oluşması çok berbat bir durum. Takım liderken bile güven vermiyor, 5 gol atıp maç kazanıyor adam akıllı tatmin etmiyor. Şu durumu değiştirecek bir performans lazım bize. Galibiyet falan değil, o gücü ve kuvveti sahada hissettiren bir oyun gerekiyor. Ve bunun zorluk derecesi yüksek bir maçta olması lazım. Bu sadece taraftara değil, oyunculara da farklı bir kimlik aşılar. Bir tek bu şekilde hem biz hem de takım özgüven kazanabiliriz, diğer türlü hep bir tedirginlik olacak ve Tudor'a olan güvensizlik asla bitmeyecek.