Türk Futbolundaki Vizyonsuzluk

kendi kulübünü batıran adamı

''ula ne güzel batırdın '' diye

Türk Futbolunun başına getirdik

bundan daha büyüğü yoktur herhalde
 
Bir ürün aldığınızda ve sorunlu çıktığında halkımız ne yapıyor. Ne yapacağını bilmiyor. O duruma katlanıyor.

Bankada sıra beklerken bankada bir çalışanı tanıyan biri sizin önünüze geçip işini gördüğünde isyan ederken, yarın siz de aynısını yapıyorsunuz.

Bunları neden anlatıyorum. Bu vizyonsuzluğun sebebi milletimizle alakalı aslında.

Biz iyisine layık olduğumuzu bağıramıyoruz. Önümüze ne koyarlarsa onu tüketiyoruz.

Fazla dağıtmadan konuya gelelim.

Futbolu yönetenleri böyle olmaya aslında biz itiyoruz. Biz derken Galatasaray değil, halk olarak biz.
Adamlar daha iyisini, daha güzelini, daha gelişmişini falan istemiyor ki. Çünki o iş masraflı. Çok para gider çok.
Nasılsa bu halkın önüne şikeli, iğrenç dümenlerin döndüğü futbolu da koysan izliyor, yani tüketiyor. Kaderine razı.

Ayrıca ne demeye şimdi işi riske etsinler ki. Çünki yıpranacaklar bu yolda. "Direnen tükenir " korkusu var hayatın her anında.

Vizyon nedir ? Yarın nerede olacaksın. Bunu planladın mı ? Bu plan dahilinde hareket ediyormusun ?

Şu an TFF nin ve diğer Fener yandaşlarının hiç bir vizyonu yok. Sadece tek bir misyonu var ; Feneri kurtarmak.

Şimdi bu misyonu sahiplenmiş bir TFF bu ülke futboluna nasıl bir vizyon sağlar ki. Vizyonu yok ki zaten...


Türk Futbol Tarihinin uluslararası alanda en başarılı takımı tartışmasız Galatasaray.
Şimdi kafası çalışan her insan evladı Galatasaray'ın önüne taş koymanın aslında Türk Futbolunun altına dinamit koymak olduğunu bilir.
Eee. TFF bunu yapmıyor mu ? Hani nerede o zaman vizyon?

Hayır ! Hadi yalanlarla dolanlarla iş çeviriyorsun. Hadi Feneri kurtarmak gibi bir misyonu üstlenmişsin.
Be gerizekalı tayfası! Galatasaray'ın önünü niye kesiyorsun. Niye hedef alıyorsun. Neden Galatasaray'ın üstüne oynuyorsun.
İşte TFF nin en basit şekilde vizyonsuzluğuna örnektir bu.
 
Medya, federasyon, teknik direktörler,kulüp baskanları, yöneticiler
hakemler mhk gazetede çalışan adama kadar ahbab çavuş ilişkisi bitmeden
bir arpa boyu yol alamayız
 
Bu pisliklerle dolu lige LİGTV 'ye para ödemeye razı GALATASARAY'lılar sağolsun. Herkez birlik olup yanındakine, arkadaşına, dostuna kapattırabilse SESİMİZ DAHA GÜR ÇIKAR ama maç izlemek istiyorlar, CANINIZ SAĞOLSUN, ne diyelim.
 
Bu yerler son günlerde çok değerlendi... ;)
 
Ülkedeki en değerli şeydir vizyonsuzluk yada belki daha doğru tabirle en çok telaffuz edilen ama düzelmesi için en az çaba sarfedilen şeydir .

Değerlendi derken, aslında kinaye yaptığımı yinelemek isterim. Yanlış anlaşılma olmasın ;)
Ben bu konuyu Temmuz ayında açmışım . Aslında bu vizyonsuzluk hep vardı Türk Futbolunda.
Ama değil bu vizyonsuzluğu yok etmek aksine büyütmek için herşey yapıldı. Hatta dediğin gibi adı en çok geçen ama yok etmek için hiç birşey yapılmayan bir kavram oldu.
Adeta rant haline geldi. O kadar ki ; Vizyonsuzluğun ağa babasını yapanlar , vizyonsuzluğa tepki gösterenleri isyan edenleri "Vizyonsuz" diye adlandırdılar.

Kısacası vizyonsuzluk "VİZYON" olmuş bu ülkede...

Tıpkı karaktersizliğin "KARAKTER" olduğu gibi...
 
haklısın , bence burada bitirmek noksan sayılır bile. genelde türkiyenin her memleket kadar vizyonu ve hatta daha fazlası var ama türkiyede güç ve sermaye en vizyonsuz insanlarda bulunuyor, üreten insanlar (köylüler, sananyiciler, yurtdışında kendini kanıtlamış bilim insanları, dürüst memurlar gibi) eziliyor-hor görülüyor. işte bu büyük probelmin içinde bir nokta, türk futbolu. herşeyin avanta, herşeyin rant olduğu bir memlekette böyle kalabilmek bile dikkate değer. fırsatlar ülkesi amerika, avantalar ülkesi türkiye ve aralarındaki büyük fark bence bu naçizane :)
 
Sn reis a. Kolkolparandan guzel bir tesbit ama bu tesbit bir yumak gibi olmali trde sorunlar 1 degil 2 degil her kurum sorunlu ve hatali olarak dizayn edilmistir ve bu yuzden herhangi bir kurumun saglikli calisma olanagi bulunmamaktadir.
 
Aslında futboldaki vizyonsuzluğun en büyük sebebi de ülke insanımızın vizyonsuzluğu.

Herşeyin en kolayını, en ucuzunu, en basitini, en masrafsızını , en hafif olanını, pahada en ağır olanını gözümüze kestiriyoruz.

Bir işin en kolayını ararırız. Ama en çok para kazandıranı olacak. Risk diye bir olay sadece maddi anlamda vardır mesela.
Bir mal alacaksak en ucuzu olacak. İyisi kıstasını eh ; nadiren düşünürüz. Eğer cebimize zararı olmayacaksa yani. Yine ucuzu olacak kuralı geçerli...

Bir diğer olay da ; Bizi yönetenler bizden daha iyisini bilir kuralı. Aslında biat ta diyebiliriz.
Sorgulamak yok. Acaba gerçekten bizi yönetenler ne kadar doğru söylüyor.
O kadar biata alışmışız ki eğer bizi yönetenlerin bir açığını gördüysek daha olmadı " Yeaa yapacak hakkı" deyip kendimizi yine haklı çıkarırız. Tabiri caizse içimizi soğuturuz.
Bu son satırları inanın herhangi bir parti veya siyasi akımı hedef alarak konuşmuyorum.
Ben 44 yaşındayım. 1980 ihtilalinden bu yana yeterli tecrübeye sahip olduğumu düşünüyorum.

Hani hep duyarız; " Herşeyin başı eğitim" diye... Çok doğru bir söz. Ama bence boş bir söz.
Çünki nesiller boyu aynı şeyden şikayet edildi. Ama bu konuda hiçbirşey yapılmadı.
Sadece "Ya ben varya aslında herşeyin farkındayım. Ama bana fırsat vermiyorlar ki" imajı vermek için yöneticilerin kullandığı bir söz olarak aklıma kazındı.
Yani suçu başkasına at mantığı. Bugün eleştirenler yarın karar mekanizmasını işletir duruma geldiklerinde o eleştirdikleri kişilerin yaptığı hataları bu kez kendileri yapıyorlar.
Bu kez onları eleştirenler göreve geldiğinde yine aynısı oluyor.

Son yıllarda olay biraz değişti. Futboldaki kaostan bahsediyorum.
Düne kadar bizler bağırmadık mı buralarda ; " Türk Futbolu kötü bir yere gidiyor " diye...

O gün ülke futbolunu katledecek kararları verenleri ( daha doğrusu kurtaracak kararları veremeyenleri) alkışlayanlar bu kez karşımıza , bizim o zaman söylediğimiz " Ülke futbolu kötü durumda" diyebiliyor.

Ama çok önemli bir farkla;

Bu durumun sorumlusu , o günlerdeki yanlış kararları verenler (veya doğru kararları veremeyenler) değil; O kararlara karşı isyan edip yapmayın etmeyin diyen bizler (mişiz)

Yani susmadığımız için, ülkede olan biteni uluslararası ortama taşımışız, çok bağırmışız. Huzuru bozmuşuz. Son dönem söylemleri bu yönde değil mi.

Geçenlerde bahsetmiştim; Azizin " Hakem odası basarım" dediği günlerde bizim yeni yönetim "Fener şike yapıyor" dediği için eleştirildi.
Evet. Aziz için tek bir kelam edilmedi ama bizim yönetim "Fener şike yaptı" dediği için eleştirildi.

Adeta vizyonsuzlukta master yaparcasına...

Ve hala medyada Galatasaray'lı yıldız oyuncuların adeta Galatasaray'dan kaçıp gitmesi için bir kampanya başlatıldı...
Bir gün transfer haberi olarak çıkıyor karşımıza, başka bir gün ise mutsuz olduğu hakkında haberlerle...

Burada amaç belli; Seviye yukarıya çıktıkça en yukarıda bahsettiğim (en kolay-en ucuz-en masrafsız) kuralı zorlaşıyor.

Gerçekleşmeyecek daha doğrusu gerçekleştiremeyecekleri şeyleri eğer başkası gerçekleştirmediyse kendilerine hedef koyabilen ve bu hedef içinde insanları peşinden sürükleyenler bu hedefleri gerçekten gerçekleştirebilecek bir kulüp olan Galatasaray'ı en büyük tehlike olarak görüyorlar.

Sadece Galatasaray değil düşman; Gerçekten Türk Futbolunu geliştirmek gibi bir hedefi olan ve bu yönde adımlar atan her şahıs ve camia en büyük düşman.

Bunca yıldır bu ülkenin her alanında böyle oldu. Sadece spor da değil...
Gelişmeyeceksin sadece gelişmek için destek alacaksın. Sonrası senin maharetine kalıyor.
Sandığına ne kadar cukka yapabilirsen artık. Bu masalları ne kadar güzel anlatırsan o kadar çok insanı uyutursun.
O masal esnasında uyuyanları uyandırma riski olanlar da bir şekilde susturulmalı. Mazallah bir uyanırlarsa...

Bol bol masal. Bol bol uyku. Ne kadar uyku o kadar cukka.
 
Şöyle de özetlemek mümkün futbolumuzun son halini:

b14jytxcyaasyhc-kopya-kopya.jpg
 
En ufak bir sorunda:.
'Turk futbolunu masaya yatiralim' , bu nedemek oluyorsa.

Sanki kagata dokup tekrar proje cizeceklerde Turk futbolu kurtulacak.
 
Eski konumu hortlatayım bari dedim.

Son dönemlerdeki tartışma konusuna atfen söylüyorum...
Aslında vizyonsuzluk bizim kulüp yöneticisi ile veya hocası ile ilgili bir durum değil. Sadece bu değil yani...
Aslında insanımız vizyonsuz. Kurumlarımız vizyonsuz. Devletimiz vizyonsuz...

Örneğin bir futbolcu için hedef şöyle genellikle;

-Bir takımda para kazanır hale gelmek.
-Sonra daha fazla para kazanan bir futbolcu olmak
-Daha sonra daha daha çok para kazanan bir futbolcu olmak
-Hesabını bilemeyecek kadar para kazanan bir futbolcu olmak
-Futbolu bıraktıktan sonra da çok para kazanan eski bir futbolcu olarak yorumculuk veya antrenörlük yapmak

Özellikle faal futbolcuyken prestij, futboldan zevk almak, futbolunu geliştirmek ,dünyaca bilinen bir futbolcu olmak gibi hedefleri yok.

Türkiye'de zaten yukarıdaki en az 2-3 maddeyi yerine getirebilecek imkana ulaşmış. Eh temel amaç para olduğuna göre diğerleri için bile uğraşmaya gerek duymuyor bir çoğu.
Kaldı ki bahsettiğim olması gerekip te olmayan hedefleri aklına bile getirmiyorlar.

Bugün en azından Galatasaray'da Aydın Yılmaz,Sabri gibi oyuncular ilk akla gelen oyuncular bahsettiğim duruma örnek.

Aslında yeteneksizlik falan değil olay. Çünki bu oyuncular 8-10 yaşlarından bu yana birşeyler görülmüş ki buralara kadar gelebilmişler.

Ama ondan sonra üzerine birşey koymamışlar. Gerek duymamışlar. Dediğim gibi nasılsa çok para kazanma imkanına kavuşmuşlar...
Neden fazladan çalışsınlar ki. Neden fazladan yorsunlar ki kendilerini. Ve birçoğu Avrupa'da oynamak gibi bir hedefi hayatları boyunca akıllarına bile getirmiyorlar.

Türk Futbolundan yetişip Avrupa'nın orta sıra ülkelerinde futbol oynayan kaç oyuncu sayabilirsiniz. Eh işte Erol bulut ilk aklıma gelen.
2000 Dönemi sonrası Arif Erdem, Oktay'ın Las Palmas macerası. Onlar da aslında kendini geliştirmek ve daha yukarı atlamak için yapılmış transferler değil futbolcular açısından.
Tamamen öylesine, hayatında bir renklilik olsun farklı memleketler görmüş oluruz havasında gerçekleşmiş işler.
Zaten kısa sürmesi ve soluğu Türkiye'de almaları veya futbolu bırakmaları da ispatı adeta...


Farklı bir meslek te olsa aslında çok değişmiyor olay. Bir çok doktor okuldan mezun olunca ya bir devlet hastanesi ya da özel hastanede iş hayatını emekli olana kadar sürdürüyor.
Veya bir üniversite araştırma hastanesinde yine memur zihniyetinde geçen yıllar.

Yanlış anlaşılmasın bir eleştiri veya aşağılama değil amacım; Ama ülkemiz insanının eksikliği olduğunu anlatmaya çalışıyorum vizyon konusunda.
Birçok iş kolunda benzer şeyler oluyor.

Çünki tek hedef para. Onu bulunca yetiyor insanımıza.

Misal; Messi fakir mi. Hagi fakirmiydi ki her idmandan sonra 50 frikik atıyordu. Para olmamalı tek hedef onu anlatmaya çalışıyorum.
Hani eskilerin tabiriyle "İnsanın içinde olmalı" bu istek,arzu, kendini geliştirme içgüdüsü...

Yönetenlere gelecek olursak;

Gençlerbirliği yıllardır övünür; " Türkiye'nin tek borçsuz kulübü biziz" diye... Eee sonra... Borcunuz yok tamam. Peki bunun futbolunuza ve başarılarınıza katkısı? Cevap yok.
Gençlerbirliği değil sadece bir çok Anadolu kulübü özellikle 3 büyüklere kamyon dolusu paralara futbolcu satıyor. Peki bu paralar nereye gidiyor. Futbola dönüyor mu ..
Yıllardır mantık aynı "3 büyüklere büyük paralara futbolcu satalım." Bu kadar.Evet sadece bu kadar.

Sonra futbolumuzu geliştirelim. Nasıl olacak bu iş. Sen kazandığın paranın üstüne yatıyorsun. Futbol adına kullanmıyorsun. 3 büyüklerden medet umuyorsun.
Ama kuyruğuna basıldığında 3 büyüklere ateş püskürüyorsun. Dayılanıyorsun.

Ama suç onların değil. Onları bu hale getiren 3 büyüklerin yöneticilerinde.

Bir de ülkemizde acitasyon olayı var. Gayri yasal da olsa anlamsız bir merhametçilik var.
Daha birkaç sene önce gündemdeydi; Kupa maçlarında grup maçlarında sırf para kazansın diye zayıf takımlara maç kaybetme olayı. O takımın futbolcuları da para kazansın.Hatırlayın.

Lafı çok uzattım , kusura bakmayın. Kısacası tam bir "Bu halimizden memnunuz. Biz daha fazlasını istemiyoruz. Gerek yok" durumu söz konusu.

Taraftara deklare edilen başarı sözleri de sadece "Hani olursa olur,olmazsa canımız sağolsun" olayı...

Ne bir fazladan çaba sarfetme, ne de fazladan çalışmaya gerek var.

Türkiye 'de vizyon sadece tele-'nin sonuna gelen bir takı. Televizyon kelimesini tamamlamak için.Başka hiç bir anlamı yok...

Saygılar...:hat:
 
Ben bu konuyu aylar önce açtığımda veya bugün şikayet ettiğimiz şeyleri ben aylar hatta yıllar önce söylediğimde beni komplo teorisyenliği ile suçlayanlar vardı...


Eski konumu hortlatayım bari dedim.

Son dönemlerdeki tartışma konusuna atfen söylüyorum...
Aslında vizyonsuzluk bizim kulüp yöneticisi ile veya hocası ile ilgili bir durum değil. Sadece bu değil yani...
Aslında insanımız vizyonsuz. Kurumlarımız vizyonsuz. Devletimiz vizyonsuz...

Örneğin bir futbolcu için hedef şöyle genellikle;

-Bir takımda para kazanır hale gelmek.
-Sonra daha fazla para kazanan bir futbolcu olmak
-Daha sonra daha daha çok para kazanan bir futbolcu olmak
-Hesabını bilemeyecek kadar para kazanan bir futbolcu olmak
-Futbolu bıraktıktan sonra da çok para kazanan eski bir futbolcu olarak yorumculuk veya antrenörlük yapmak

Özellikle faal futbolcuyken prestij, futboldan zevk almak, futbolunu geliştirmek ,dünyaca bilinen bir futbolcu olmak gibi hedefleri yok.

Türkiye'de zaten yukarıdaki en az 2-3 maddeyi yerine getirebilecek imkana ulaşmış. Eh temel amaç para olduğuna göre diğerleri için bile uğraşmaya gerek duymuyor bir çoğu.
Kaldı ki bahsettiğim olması gerekip te olmayan hedefleri aklına bile getirmiyorlar.

Bugün en azından Galatasaray'da Aydın Yılmaz,Sabri gibi oyuncular ilk akla gelen oyuncular bahsettiğim duruma örnek.

Aslında yeteneksizlik falan değil olay. Çünki bu oyuncular 8-10 yaşlarından bu yana birşeyler görülmüş ki buralara kadar gelebilmişler.

Ama ondan sonra üzerine birşey koymamışlar. Gerek duymamışlar. Dediğim gibi nasılsa çok para kazanma imkanına kavuşmuşlar...
Neden fazladan çalışsınlar ki. Neden fazladan yorsunlar ki kendilerini. Ve birçoğu Avrupa'da oynamak gibi bir hedefi hayatları boyunca akıllarına bile getirmiyorlar.

Türk Futbolundan yetişip Avrupa'nın orta sıra ülkelerinde futbol oynayan kaç oyuncu sayabilirsiniz. Eh işte Erol bulut ilk aklıma gelen.
2000 Dönemi sonrası Arif Erdem, Oktay'ın Las Palmas macerası. Onlar da aslında kendini geliştirmek ve daha yukarı atlamak için yapılmış transferler değil futbolcular açısından.
Tamamen öylesine, hayatında bir renklilik olsun farklı memleketler görmüş oluruz havasında gerçekleşmiş işler.
Zaten kısa sürmesi ve soluğu Türkiye'de almaları veya futbolu bırakmaları da ispatı adeta...


Farklı bir meslek te olsa aslında çok değişmiyor olay. Bir çok doktor okuldan mezun olunca ya bir devlet hastanesi ya da özel hastanede iş hayatını emekli olana kadar sürdürüyor.
Veya bir üniversite araştırma hastanesinde yine memur zihniyetinde geçen yıllar.

Yanlış anlaşılmasın bir eleştiri veya aşağılama değil amacım; Ama ülkemiz insanının eksikliği olduğunu anlatmaya çalışıyorum vizyon konusunda.
Birçok iş kolunda benzer şeyler oluyor.

Çünki tek hedef para. Onu bulunca yetiyor insanımıza.

Misal; Messi fakir mi. Hagi fakirmiydi ki her idmandan sonra 50 frikik atıyordu. Para olmamalı tek hedef onu anlatmaya çalışıyorum.
Hani eskilerin tabiriyle "İnsanın içinde olmalı" bu istek,arzu, kendini geliştirme içgüdüsü...

Yönetenlere gelecek olursak;

Gençlerbirliği yıllardır övünür; " Türkiye'nin tek borçsuz kulübü biziz" diye... Eee sonra... Borcunuz yok tamam. Peki bunun futbolunuza ve başarılarınıza katkısı? Cevap yok.
Gençlerbirliği değil sadece bir çok Anadolu kulübü özellikle 3 büyüklere kamyon dolusu paralara futbolcu satıyor. Peki bu paralar nereye gidiyor. Futbola dönüyor mu ..
Yıllardır mantık aynı "3 büyüklere büyük paralara futbolcu satalım." Bu kadar.Evet sadece bu kadar.

Sonra futbolumuzu geliştirelim. Nasıl olacak bu iş. Sen kazandığın paranın üstüne yatıyorsun. Futbol adına kullanmıyorsun. 3 büyüklerden medet umuyorsun.
Ama kuyruğuna basıldığında 3 büyüklere ateş püskürüyorsun. Dayılanıyorsun.

Ama suç onların değil. Onları bu hale getiren 3 büyüklerin yöneticilerinde.

Bir de ülkemizde acitasyon olayı var. Gayri yasal da olsa anlamsız bir merhametçilik var.
Daha birkaç sene önce gündemdeydi; Kupa maçlarında grup maçlarında sırf para kazansın diye zayıf takımlara maç kaybetme olayı. O takımın futbolcuları da para kazansın.Hatırlayın.

Lafı çok uzattım , kusura bakmayın. Kısacası tam bir "Bu halimizden memnunuz. Biz daha fazlasını istemiyoruz. Gerek yok" durumu söz konusu.

Taraftara deklare edilen başarı sözleri de sadece "Hani olursa olur,olmazsa canımız sağolsun" olayı...

Ne bir fazladan çaba sarfetme, ne de fazladan çalışmaya gerek var.

Türkiye 'de vizyon sadece tele-'nin sonuna gelen bir takı. Televizyon kelimesini tamamlamak için.Başka hiç bir anlamı yok...

Saygılar...:hat:
 
Geri
Üst Alt