Tuzlaspor Kulübünün Sporcu Sözleşmesi ve Günlük Beslenme Tablosu - Sayfa 2 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Tuzlaspor Kulübünün Sporcu Sözleşmesi ve Günlük Beslenme Tablosu


Şekerli çaya kadar iyi gidiyorlardı.

Bir spor kulübü ''şekerli'' çay öneriyorsa, hiç bir şekilde profesyonel diyetisyen ve sağlık ekibiyle diyalog halinde değil demektir.

İşlenmiş, fabrikasyon beyaz toz veya kesme şeker, eroin ile neredeyse aynı zararda bir maddedir.

Karatay'ı bu kadar ciddiye almayın yahu. Tamam yüksek karbonhidrat çok iyi bir besin kaynağı olmaz ama şeker o kadının üfürdüğü kadar zararlı bir şey değil. Beyinin temel yakıtının glikoz olduğunu unutmayalım.
 
Bazı öğünler komedi, ama olaya şöyle de bakmak lazım çoğu direnç ve efor gerektiren sporları yapan sporcular günde hatrı sayılır kalori almak zorundadırlar. Bu kalorileri almak için de günde böyle reçel bal ve abartmadan şekerli şeyler tüketmeleri gerekiyor, zaten adamlar bunu sobaya atılan bir kağıt gibi hemen yakıyor. Bizim burda oturduğumuz yerden yazdığımız mesaj gibi bütün gün oturmuyorlar

F5121 cihazımdan Gscimbom mobil uygulaması ile gönderildi
 
Karatay'ı bu kadar ciddiye almayın yahu. Tamam yüksek karbonhidrat çok iyi bir besin kaynağı olmaz ama şeker o kadının üfürdüğü kadar zararlı bir şey değil. Beyinin temel yakıtının glikoz olduğunu unutmayalım.



Şekerin zararının canan karatayla ilgisi yok. Kanseri ilk yunanlılar keşfetti, fakat bunun nasıl oluştuğunu bir alman biyokimyacı buldu. dr otto warburg 1931de aşağıdaki yazısını yazması sonucunda nobel ödülü almıştır

“Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır, yani ‘anaerobiosis’tir. Normal hücreler oksijene gereksinme duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.”

ayrıca bahsettiğiniz gibi evet ana unsur o olabilir ama siz şeker almasanız dahi vücudunuza yediğiniz her şeyden şeker giriyor. Vücudun ayrıca şekere yahut tuza ihtiyacı bulunmamaktadır. kullandığınız harici tuz ve şeker zehirdir. Hücrenin kan ile gelen bu yakıtı kullanma şeklinin bilimsel adlandırılması glikoliz. glukozun hücre tarafından yıkılması döngüsü ile enerji ortaya çıkıyor. O zaman şeker yoksa hayat da yok bu doğrudur, fakat bizim ihtiyacımız olan fabrikasyon şeker değil doğal şekerdir. ki bunuda alıyorsunuz zaten. fabrikasyon yani çay şekerine ihtiyacınız zaten yok. yüksek miktarda alınan glükoz laktik aside dönüşür, laktik asit ise vücudu yorar ve bedenin ph dengesi bozulur. ph değeri bozulunca hücrelerin oksijen kullanımının dengesi bozuluyor ya da kullanımı azalıyor böylece tümör dokusu oluşuyor, eğer oksijensiz kalırsa hücreler yani şekere boğulurlarsa oksijensiz ortamda tümör hücreleri sağlıklı yaşayıp çoğalırlar. erğer oksijen alınımı olursa yani sağlıksız şeker kesildiği anda glikoz fermantasyonu fesih edilir timör dokusunun beslenimi bozulduğu için tümör yok olur.

bu alman doktor ottonun öne sürdüğü kanserin oluşma durumunun ufak bir kesiti. bunlar benim hafızasmda kalan kısmı. aynı doktor, şeker ve oksijen dışında asit hakkında da eleştiri yapıyor fakat o aklımda değil. Kanserin, şekerli asitli ve oksijensiz ortamda büyüdüğünü belirtiyor. zaten vücutta var olan %20 kanser hücreleri vücut dengesinin bozulmasıyla sayılarını artırarak vücudunuz kanserli hücrelerin ve kansersiz olmayan hücrelerin %20-%80 oranı değişip belki yarı yarıya kadar gelmesiyle vücut kendi kendini fesih ediyor. diğer arkadaşın tespitine göre beyaz şeker gerçektende eroin ile kıyaslanamasada feci derecede zehirdir. heleki nişasta bazlı üretilen şekerler pankreas kanserine,obeziteye götürecek kadar tehlikelidir.
 
Son düzenleme:
Böyle toplu beslenme programlarına karşıyım. Herkese özel hazırlanması gerekiyor. Ama Bu beslenme tarzı gayet normal, bir sıkıntı görmedim. Bir tek marketlerden alınan meyve suları eleştirilebilir ama gelişim çağında olan çocuklar için 0 şeker diyetini doğru bulmuyorum. Beyin gelişimi için şeker bir miktar gereklidir, taze meyvelerden alınması tabi en makul olanıdır. Bilmiyorum kaçınız bu denli yoğun tempoda spor yaptı ama özellikle vücut yağ oranı düşük olan çocuklar bu tür kalorili beslenme dönemlerine girmeleri gerekiyor. Zaten vücutları fatburner modunda olduğu için vücut bir makine gibi her şeyi enerjiye dönüştürüyor. Yeterince beslenmezse kas kaybı ve gelişim bozukluğu görülür.
 
Buğday ve mısır gevreği de fail gibi sanki, şekerli çaydan farksız.

Kutulanmış kahvaltılık gevrekler üzerinde büyük bir tartışma var ABD'de. Artan obezite ve kanserle ilişkili olduğu düşünülüyor, ha 1 kase rafine beyaz şeker yenmiş ha 1 hase mısır gevreği yenmiş, arada bir fark yokmuş karaciğer her ikisinide aynı şekilde işliyormuş.

Alkole bağlı karaciğer yağlanmam var, sigarayı bıraktıktan sonra (9 ay oldu yanılmıyorsam) 10-12 kilo kadar aldım ama görünüşte kilolu değilim sadece hatlar keskinliğini biraz kaybetti, 15 yıldır dövüş sporlarıyla ilgilendiğim için vücudum fit ama iç organlar kötü beslenme sebebiyle pek sağlıklı sayılmaz.

Doktorun tavsiyesi üzerine karatay diyetinin modifiye edilmiş halini uyguluyorum 1-1.5 ay kadardır; baya memnunum... Sıfır sporla (arada bir ağırlık kaldırma hariç) 4 kilo verdim, esas memnun olduğum şey ise zinde olmam. O şekilde beslenmeye başladığımdan beri sabahları baya enerjiğim, eskiden akşam yemeklerinden sonra hafif ağırlık çökerdi artık o da olmuyor.

Kabaca diyetim şu şekilde:

Kahvaltı: peynir, 2 yumurta, 7-8 adet yeşil zeytin, yeşillikler, ceviz veya kavrulmamış fındık arada sırada olmak kaydıyla pastırma ve doğal kasap sucuğu.

Ara öğün: Aslında ara öğün yok ama ben muz, elma falan elime gelirse yiyorum ha bir de kuruyemiş atıştırıyorum.

Akşam yemeği: Tavuk,kırmızı et yiyorum. Izgarada veya fırında yapıyorum, kızartma yasak. Siyez bulguru,normal bulgur, siyah pirinç (yasaklı pirinç) , greçka gibi şeyler yiyorum. Fazla seçenek olduğundan hepsini yazmıyorum.

Karadiyetinden farklı olarak meyve yiyorum, meyve konusunda kendimi kısıtlamıyorum.
 
Son düzenleme:
Şekerin zararının canan karatayla ilgisi yok. Kanseri ilk yunanlılar keşfetti, fakat bunun nasıl oluştuğunu bir alman biyokimyacı buldu. dr otto warburg 1931de aşağıdaki yazısını yazması sonucunda nobel ödülü almıştır

“Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır, yani ‘anaerobiosis’tir. Normal hücreler oksijene gereksinme duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.”

ayrıca bahsettiğiniz gibi evet ana unsur o olabilir ama siz şeker almasanız dahi vücudunuza yediğiniz her şeyden şeker giriyor. Vücudun ayrıca şekere yahut tuza ihtiyacı bulunmamaktadır. kullandığınız harici tuz ve şeker zehirdir. Hücrenin kan ile gelen bu yakıtı kullanma şeklinin bilimsel adlandırılması glikoliz. glukozun hücre tarafından yıkılması döngüsü ile enerji ortaya çıkıyor. O zaman şeker yoksa hayat da yok bu doğrudur, fakat bizim ihtiyacımız olan fabrikasyon şeker değil doğal şekerdir. ki bunuda alıyorsunuz zaten. fabrikasyon yani çay şekerine ihtiyacınız zaten yok. yüksek miktarda alınan glükoz laktik aside dönüşür, laktik asit ise vücudu yorar ve bedenin ph dengesi bozulur. ph değeri bozulunca hücrelerin oksijen kullanımının dengesi bozuluyor ya da kullanımı azalıyor böylece tümör dokusu oluşuyor, eğer oksijensiz kalırsa hücreler yani şekere boğulurlarsa oksijensiz ortamda tümör hücreleri sağlıklı yaşayıp çoğalırlar. erğer oksijen alınımı olursa yani sağlıksız şeker kesildiği anda glikoz fermantasyonu fesih edilir timör dokusunun beslenimi bozulduğu için tümör yok olur.

bu alman doktor ottonun öne sürdüğü kanserin oluşma durumunun ufak bir kesiti. bunlar benim hafızasmda kalan kısmı. aynı doktor, şeker ve oksijen dışında asit hakkında da eleştiri yapıyor fakat o aklımda değil. Kanserin, şekerli asitli ve oksijensiz ortamda büyüdüğünü belirtiyor. zaten vücutta var olan %20 kanser hücreleri vücut dengesinin bozulmasıyla sayılarını artırarak vücudunuz kanserli hücrelerin ve kansersiz olmayan hücrelerin %20-%80 oranı değişip belki yarı yarıya kadar gelmesiyle vücut kendi kendini fesih ediyor. diğer arkadaşın tespitine göre beyaz şeker gerçektende eroin ile kıyaslanamasada feci derecede zehirdir. heleki nişasta bazlı üretilen şekerler pankreas kanserine,obeziteye götürecek kadar tehlikelidir.

Bu yazıyı şeker savunuculuğu açısından yazmıyorum baştan belirteyim. Yazma sebebim bazı sözde bilim insanlarının popülüst kaygılar ile abartılı ve bilimsel temeli olmayan bilgiler ile insanların kafasını karıştırarak gebelerde diyabet taraması, bulaşıcı hastalık aşıları gibi hayati derecede önemli konuları insanların zararına olacak şekilde manipüle etmeleri ve ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracak hatalara düşmemizin engellenmesidir. Sözü geçen ve diğer bilim insanları defalarca bilimsel toplantılara davet edilmesine rağmen saçmalıklarını savunacak cesareti bularak gelmemekte ancak televizyonlarda neredeyse her gün boy göstermektedirler.
Gelelim makaleye; 1931 yılında yazılmış bir makale o zaman için doğru bulunmuş ve Nobel almış. O dönemde kanser patogenezinin temel nedenleri onkogenler, protoonkogenler, dna hasar tipleri, uv radyasyon, tütün zararları ve daha nicesi bulunmamıştı. Kaldı ki kanser hücrelerinin makalede iddia edildiği üzere sadece anaerop solunum yaptığı tezi bugün doğru değildir.
Binlerce kanser türü binlerce farklı sebep binlerce teori mevcut. Hatta bir tür kanseri önleyen bir madde başka bir kansere doğrudan sebep olabilmektedir. Günümüz biliminin geldiği noktada şunu şunu yapmazsanız kanser olmazsınız gibi basit reçeteler ancak gazatelerin sağlık köşelerini süsleyebilir bilimsel anlamda çöptür.
Şekerin fazla tüketilmesi obeziteye yol açarak dolaylı yönden kardiyovasküler hastalıklar karaciğer hastalıkları ve en nihayatinde kansere yol açabileceği doğrudur. Ancak şeker doğrudan kanserojen bir maddedir demek için elimizde yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır.
 
Son düzenleme:
Bu yazıyı şeker savunuculuğu açısından yazmıyorum baştan belirteyim. Yazma sebebim bazı sözde bilim insanlarının popülüst kaygılar ile abartılı ve bilimsel temeli olmayan bilgiler ile insanların kafasını karıştırarak gebelerde diyabet taraması, bulaşıcı hastalık aşıları gibi hayati derecede önemli konuları insanların zararına olacak şekilde manipüle etmeleri ve ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracak hatalara düşmemizin engellenmesidir. Sözü geçen ve diğer bilim insanları defalarca bilimsel toplantılara davet edilmesine rağmen saçmalıklarını savunacak cesareti bularak gelmemekte ancak televizyonlarda neredeyse her gün boy göstermektedirler.
Gelelim makaleye; 1931 yılında yazılmış bir makale o zaman için doğru bulunmuş ve Nobel almış. O dönemde kanser patogenezinin temel nedenleri onkogenler, protoonkogenler, dna hasar tipleri, uv radyasyon, tütün zararları ve daha nicesi bulunmamıştı. Kaldı ki günümüzde kanser hücrelerinin makalede iddia edildiği üzere sadece anaerop solunum yaptığı tezi bugün için doğru değildir.
Binlerce kanser türü binlerce farklı sebep binlerce teori mevcut. Hatta bir tür kanseri önleyen bir madde başka bir kansere doğrudan sebep olabilmektedir. Günümüz biliminin geldiği noktada şunu şunu yapmazsanız kanser olmazsınız gibi basit reçeteler ancak gazatelerin sağlık köşelerini süsleyebilir bilimsel anlamda çöptür.
Şekerin fazla tüketilmesi obeziteye yol açarak dolaylı yönden kardiyovasküler hastalıklar karaciğer hastalıkları ve en nihayatinde kansere yol açabileceği doğrudur. Ancak şeker doğrudan kanserojen bir maddedir demek için elimizde yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır.

ottonun tezi güncelliğini korumaktadır. Nasıl ki sigara kullanımında oksijen yetersizliğinden ve türlü zehirler nedeniyle kanser hastalığına yakalanıyorsak şekerde de durum budur. Şeker yerseniz kanser olursunuz gibi bir argümandan çok, hücreleriniz oksijensiz kalırsa ya da kullanım dengesi bozulursa kanser çoğalır diyor. baktığımızda da şekerde sigarada hücrelerin oksijen kullanımını, kapasitesini düşürür, zarar verir. ne kadar şekerle alakası yok derseniz deyin. bu argümanla yola çıktığımız vakit, hiç sigara içmemiş ya da evinde sigara içilmemiş insanlarda akciğer kanseri olabiliyor.

betonarme binaların bile radon gazı nedeniyle akciğer kanserine yol açtığı tespit edilmişken bile şekerin direkt olarak kansere yol açmadığını söylemek yanlış olur.
saygılar
 
Bu konular hala çok tartışmalı. Geçenlerde şekerin aslında yararlı olduğunu asıl zehrin süt ürünleri olduğunu anlatan bir belgesel izlemiştim. Bildiğin bütün her şey yalan, asıl zararlı olan şeyler insanlık tarihinde o kadar eski olmayan süt ürünleri olduğunu savunuyordu. Buyur burdan yak şimdi. Öyle atmasyon da değildi, bir sürü araştırmayı örnek gösteriyordu. Tamamını izlemedim, bir noktadan sonra bıraktım ama şu sonuca tekrar vardım. Güvenecek dalım pek yok madem Paracelsus'un söylediği gibi; her şey zehir, mühim olan dozdur sözünü takip edeyim dedim.
 
ottonun tezi güncelliğini korumaktadır. Nasıl ki sigara kullanımında oksijen yetersizliğinden ve türlü zehirler nedeniyle kanser hastalığına yakalanıyorsak şekerde de durum budur. Şeker yerseniz kanser olursunuz gibi bir argümandan çok, hücreleriniz oksijensiz kalırsa ya da kullanım dengesi bozulursa kanser çoğalır diyor. baktığımızda da şekerde sigarada hücrelerin oksijen kullanımını, kapasitesini düşürür, zarar verir. ne kadar şekerle alakası yok derseniz deyin. bu argümanla yola çıktığımız vakit, hiç sigara içmemiş ya da evinde sigara içilmemiş insanlarda akciğer kanseri olabiliyor.

betonarme binaların bile radon gazı nedeniyle akciğer kanserine yol açtığı tespit edilmişken bile şekerin direkt olarak kansere yol açmadığını söylemek yanlış olur.
saygılar

Teoman'ın kendisi doktordur Çağatay.

Teoman şeker sağlığa zararlı değildir veya kanser ile uzaktan yakından alakası yoktur demiyor, doğrudan kanserojen bir madde denemez diyor. Yani illa örnek vereceksek asbest ile bir tutulamaz diyor veri yok diyor.

Mümkünse rafine şekeri hiç yememek en güzeli ama şeker yersen kanser olursun demekte doğru değil. Yine örnek üzerinden gidecek olursam; su için en hayati şey diyebiliriz heralde insan ve hatta bütün canlılar için, onun bile aşırı tüketilmesi bir insanı öldürebilir.

Hiç şeker yemeyen, hayatında hiç sigara içmemiş her şeyi organik tüketmeye gayret etmiş bir insan akciğer kanseri olabiliyorken, 90 yaşına kadar sigara ve şekerin dibini gören bir insan olmayabiliyor.

Mucizevi bir formül falan yok yani ortada, ayrıca tıp evet son yıllarda büyük gelişim göstermiş olabilir ama hala yolun başında, pek çok şey kesin ve net değil. Bir dönem bir konuyu epey araştırmıştım ama karşıma nihai olarak hep; root cause unknown, cause unknown ifadeleri çıkmıştı.
 
Son düzenleme:
ottonun tezi güncelliğini korumaktadır. Nasıl ki sigara kullanımında oksijen yetersizliğinden ve türlü zehirler nedeniyle kanser hastalığına yakalanıyorsak şekerde de durum budur. Şeker yerseniz kanser olursunuz gibi bir argümandan çok, hücreleriniz oksijensiz kalırsa ya da kullanım dengesi bozulursa kanser çoğalır diyor. baktığımızda da şekerde sigarada hücrelerin oksijen kullanımını, kapasitesini düşürür, zarar verir. ne kadar şekerle alakası yok derseniz deyin. bu argümanla yola çıktığımız vakit, hiç sigara içmemiş ya da evinde sigara içilmemiş insanlarda akciğer kanseri olabiliyor.

betonarme binaların bile radon gazı nedeniyle akciğer kanserine yol açtığı tespit edilmişken bile şekerin direkt olarak kansere yol açmadığını söylemek yanlış olur.
saygılar

Sigara hücrelerde oksijensiz ortam yarattığı için değil içerdiği binlerce kanserojen madde nedeni ile kanser yapar. Dediğiniz gibi oksijensizlik nedeni ile kanser yapıyor olsa pasif içicilerde kanser görmezdik.
Kanser nedir?
Kanser vucüdumuzun normal olan hücrelerinin bölünme kontrol mekanizmalarının dna düzeyinde bozulması nedeniyle kontrolsüz büyüme özelliği kazanması halidir.
Hücre bölünme süreci nasıl bozulur?
Protoonkogen dediğimiz genler hücre büyümesi ve bölünmesi gibi kritik süreçleri yöneten genlerdir. Bu genlerde oluşan hatalar proto onkogenlerin onkogen lere dönüşmesine neden olur. Onkogenler neredeyse sınırsız bölünme ortaya çıkarabilirler. İnsan vucüdunda devamlı olarak onkogen oluşmaktadır.
O zaman neden hepimiz kanser olmuyoruz?
Anti onkogenler. En bilinenleri p 53, retinablastom, ras gibi genlerdir. Bu genler hem onkogen oluşumunu azaltmakta hem de oluşan kanserli proteinleri ortadan kaldırırarak kansere yakalanmamızı önler.
Bunlar dna düzeyinde sebep ve sonuçlar.
Bütün bu süreçlere rağmen yine de oluşan kanserli protein ve hücreler immün sistemimizin üyeleri tarafından bertaraf edilirler. İnsan vucüdunda milyonlarca kanserli hücre oluşur ve yok olur.

Sonuç olarak

Kanser yukarıda anlattığım süreçlerin bir veya bir kaçında aksama olması durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Ve kafamızda canlandırdığımızın aksine dışarıdan gelip oluşan kolaylıkla çözülebilen bir hadise değil kendi hücrelerimizin ta kendisi olduğunu idrak edersek ne kadar karmaşık süreç olduğu kafamızda daha doğru canlandırılabilir.
 
Bu konular hala çok tartışmalı. Geçenlerde şekerin aslında yararlı olduğunu asıl zehrin süt ürünleri olduğunu anlatan bir belgesel izlemiştim. Bildiğin bütün her şey yalan, asıl zararlı olan şeyler insanlık tarihinde o kadar eski olmayan süt ürünleri olduğunu savunuyordu. Buyur burdan yak şimdi. Öyle atmasyon da değildi, bir sürü araştırmayı örnek gösteriyordu. Tamamını izlemedim, bir noktadan sonra bıraktım ama şu sonuca tekrar vardım. Güvenecek dalım pek yok madem Paracelsus'un söylediği gibi; her şey zehir, mühim olan dozdur sözünü takip edeyim dedim.

Aynen öyle üstad fazla alındığında su bile insanı hasta edebilir o yüzden dengeli yaşamak önemli. Yoksa şu şöyle zararlı bu böyle zararlı muhabbeti bitmez hiç.
 
Basligi Tudorspor diye okudum, az daha sövecektim "ulan senin yaptigin sözlesmeyi de günlük beslenmeyi de..."

Vallah bu tudor bizi hasta etti, zaten dursun denen zirtapozla ugrasiyorduk, simdi de bodyguard igor cikti basimiza. Persembe aksami tekmeyi yeseydi de en azindan bi mal dan kurtulsaydik.
 
Teoman'ın kendisi doktordur Çağatay.

Teoman şeker sağlığa zararlı değildir veya kanser ile uzaktan yakından alakası yoktur demiyor, doğrudan kanserojen bir madde denemez diyor. Yani illa örnek vereceksek asbest ile bir tutulamaz diyor veri yok diyor.

Mümkünse rafine şekeri hiç yememek en güzeli ama şeker yersen kanser olursun demekte doğru değil. Yine örnek üzerinden gidecek olursam; su için en hayati şey diyebiliriz heralde insan ve hatta bütün canlılar için, onun bile aşırı tüketilmesi bir insanı öldürebilir.

Hiç şeker yemeyen, hayatında hiç sigara içmemiş her şeyi organik tüketmeye gayret etmiş bir insan akciğer kanseri olabiliyorken, 90 yaşına kadar sigara ve şekerin dibini gören bir insan olmayabiliyor.

Mucizevi bir formül falan yok yani ortada, ayrıca tıp evet son yıllarda büyük gelişim göstermiş olabilir ama hala yolun başında, pek çok şey kesin ve net değil. Bir dönem bir konuyu epey araştırmıştım ama karşıma nihai olarak hep; root cause unknown, cause unknown ifadeleri çıkmıştı.

Aynen. Örnek çok doğru olmuş teşekkür ederim. Bilimsel olarak bir maddeye kanserojen demek için asbest gibi uv radyasyon gibi şu kadar zamanda şu kadar doz alınırsa şu oranda şu kansere neden olur şeklinde kesin delil olmalıdır.
 
Kanser için ana nokta genetik yatkınlık. Mesela benim baba tarafının erkeklerinin neredeyse tamamı 60 yaşından sonra mide kanseriyle boğuştu. Hemen hemen hepsi de bu nedenle vefat etti, babam da dahil. Bunlar arasında ömrünü neredeyse rafine hiçbir şey tüketmemiş dedem bile bundan vefat etti. Sigara içen de vardı içmeyen de. Dünya'nın öbür ucunda yaşayan da vardı yaşamayan da. Biraz bilinçli olsalardı iş içinden çıkılmaz hale gelmeden total gastrektomi ile kurtulabilirlerdi ama olmadı. Hiçbir doktor da bu konuda emin olamadı. Tabi bir sürü etken vardır ama aile öyküsü ve mutasyon testleri diğer durumlardan daha elle tutulur sonuçlar vermektedir.
 
Sigara hücrelerde oksijensiz ortam yarattığı için değil içerdiği binlerce kanserojen madde nedeni ile kanser yapar. Dediğiniz gibi oksijensizlik nedeni ile kanser yapıyor olsa pasif içicilerde kanser görmezdik.
Kanser nedir?
Kanser vucüdumuzun normal olan hücrelerinin bölünme kontrol mekanizmalarının dna düzeyinde bozulması nedeniyle kontrolsüz büyüme özelliği kazanması halidir.
Hücre bölünme süreci nasıl bozulur?
Protoonkogen dediğimiz genler hücre büyümesi ve bölünmesi gibi kritik süreçleri yöneten genlerdir. Bu genlerde oluşan hatalar proto onkogenlerin onkogen lere dönüşmesine neden olur. Onkogenler neredeyse sınırsız bölünme ortaya çıkarabilirler. İnsan vucüdunda devamlı olarak onkogen oluşmaktadır.
O zaman neden hepimiz kanser olmuyoruz?
Anti onkogenler. En bilinenleri p 53, retinablastom, ras gibi genlerdir. Bu genler hem onkogen oluşumunu azaltmakta hem de oluşan kanserli proteinleri ortadan kaldırırarak kansere yakalanmamızı önler.
Bunlar dna düzeyinde sebep ve sonuçlar.
Bütün bu süreçlere rağmen yine de oluşan kanserli protein ve hücreler immün sistemimizin üyeleri tarafından bertaraf edilirler. İnsan vucüdunda milyonlarca kanserli hücre oluşur ve yok olur.

Sonuç olarak

Kanser yukarıda anlattığım süreçlerin bir veya bir kaçında aksama olması durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Ve kafamızda canlandırdığımızın aksine dışarıdan gelip oluşan kolaylıkla çözülebilen bir hadise değil kendi hücrelerimizin ta kendisi olduğunu idrak edersek ne kadar karmaşık süreç olduğu kafamızda daha doğru canlandırılabilir.

farkındayım, zaten o yüzden vücut kendi kendini fesih eder diye söylemde bulunmuştum. ayrı bir hastalık değil vücudun bozulması olayıdır kanser. kesin olarak delilden söz etmem mümkün değildir, kesin olarak olur demiyorum. fakat bunun tehlike olduğunu söylüyorum. ben kesin konuşamam tanrı değilimki kim ne yerse kanser olur bileyim.
 
Son düzenleme:
Buğday ve mısır gevreği de fail gibi sanki, şekerli çaydan farksız.

Kutulanmış kahvaltılık gevrekler üzerinde büyük bir tartışma var ABD'de. Artan obezite ve kanserle ilişkili olduğu düşünülüyor, ha 1 kase rafine beyaz şeker yenmiş ha 1 hase mısır gevreği yenmiş, arada bir fark yokmuş karaciğer her ikisinide aynı şekilde işliyormuş.

Alkole bağlı karaciğer yağlanmam var, sigarayı bıraktıktan sonra (9 ay oldu yanılmıyorsam) 10-12 kilo kadar aldım ama görünüşte kilolu değilim sadece hatlar keskinliğini biraz kaybetti, 15 yıldır dövüş sporlarıyla ilgilendiğim için vücudum fit ama iç organlar kötü beslenme sebebiyle pek sağlıklı sayılmaz.

Doktorun tavsiyesi üzerine karatay diyetinin modifiye edilmiş halini uyguluyorum 1-1.5 ay kadardır; baya memnunum... Sıfır sporla (arada bir ağırlık kaldırma hariç) 4 kilo verdim, esas memnun olduğum şey ise zinde olmam. O şekilde beslenmeye başladığımdan beri sabahları baya enerjiğim, eskiden akşam yemeklerinden sonra hafif ağırlık çökerdi artık o da olmuyor.

Kabaca diyetim şu şekilde:

Kahvaltı: peynir, 2 yumurta, 7-8 adet yeşil zeytin, yeşillikler, ceviz veya kavrulmamış fındık arada sırada olmak kaydıyla pastırma ve doğal kasap sucuğu.

Ara öğün: Aslında ara öğün yok ama ben muz, elma falan elime gelirse yiyorum ha bir de kuruyemiş atıştırıyorum.

Akşam yemeği: Tavuk,kırmızı et yiyorum. Izgarada veya fırında yapıyorum, kızartma yasak. Siyez bulguru,normal bulgur, siyah pirinç (yasaklı pirinç) , greçka gibi şeyler yiyorum. Fazla seçenek olduğundan hepsini yazmıyorum.

Karadiyetinden farklı olarak meyve yiyorum, meyve konusunda kendimi kısıtlamıyorum.
2-3 haftadir bende kilo problemime karsilik bir seyler degistirmeye basladim.

aksam yemekte ne varsa az yiyorum, sonrasinda gece uzun oturdugum icin sadece (muz) ve yogurt yiyorum. (meyveli fln degil) arada olursa yemekten 2-3 saat kadar önce veya sonra 1 dilim evde yapilmis kek/pasta. (cikolatali vs degil)

ögle vakti pek bisey yemiyorum kahvalti zaten gec oldugundan gerek olmuyor. serinlemek adina 1 dondurma yiyorum sadece. (90g maksimum)

kahvaltida protein ekmegi ile patatesli yumurta veya omlet. kahvaltiyi iyi yapiyorum ama 2 dilim o ekmekten yedigim günden beri hemen doyuyorum.

aksam karpuz, kiraz vs. bu aralar mutlaka oluyor.

karbonhidrati minimum seviyede tutmaya özen gösteriyorum ama belli bir yemek listem yok acikcasi. konu iyice derinden gidince paylasmak istedim bende. 2 hafta boyunca 3 kez günde 6 km "hizli" yürüdüm.

sonuc 2 kilo gitmis görünüyor suan icin. umarim böyle devam eder. nutella, cips vs. böyle cöp seyleri kesinlikle yemiyorum. hepsini biraktim. su ve meyve suyu disinda pek bisey tüketmiyorum. gazli icecekleride kestim.
 
Son düzenleme:
farkındayım, zaten o yüzden vücut kendi kendini fesih eder diye söylemde bulunmuştum. ayrı bir hastalık değil vücudun bozulması olayıdır kanser. kesin olarak delilden söz etmem mümkün değildir, kesin olarak olur demiyorum. fakat bunun tehlike olduğunu söylüyorum. ben kesin konuşamam tanrı değilimki kim ne yerse kanser olur bileyim.

İlla bir kulp bulucaksın renktaş. :) Tabi ki hastalıktır kanser. Vücudumuzun fizyolojik işlevini bozan her durumu hastalık olarak kabul ediyoruz zaten.
 
Canan Karatay komik bi kadın, uzun uzun yazdırmayın hiç. Mesleğin asıl erbapları bu kadınla dalga geçiyorlar. Bunun dışında birşey söyleyeyim birçok diyet listesinde zaten bu tarz şeyler yer alır, alması neden gerekir sebebini söyleyeyim. Bir diyetisyen program verdiğinde eğer sıkı bir diyetse zaten bunu çok kısa süre uygularlar. Burada olay kalori olsa makarna veya pirinci arttırmalarını söylerler zaten olayın kaloriyle alakası yok. Adam arada tost yiyebildiği için veya bisküvi yiyebildiği için bu diyete uzun süre uyar. Araya 1-2 ufak abur cubur ekleyerek diyetin tamamına adamı uydurursun, öteki şekilde 1-2 haftada bırakırlar zaten. Şu an bunları da yeme özgürlüğü olduğu için futbolcularda zaten diyet yapıyormuş hissi olmayacaktır. Diyetisyenlerin çoğu işin psikolojik boyutunu atlıyor genelde. Bilerek yapmışlarsa bravo ama gece serbest öğün yazmaları pek bilerek yaptıkları hissi uyandırmadı bende, yine de tamamen serbest bırakmamaları güzel.
 
Üst Alt