Galatasaray'ın mali tablolarıyla ilgili hergün yeni bilgiler gelmeye devam ediyor. Sadece Galatasaray değil, bütün Türk kulüpleri büyük zararla altında ve Avrupalı değerlendirmecilere göre bu gidişte bütün kulüpler FFP yaptırımlarına maruz kalacak. Bugün Adnan Öztürk'ün de dile getirdiği üzere 1 değil 10 Riva olsa kurtarması zor. Ben buna sportif başarı(ki öyle sadece CL'ye katılmakla da kapanmaz da) da kurtarmaz diyorum. 10 kere CL'de yarı final, final oynasan bile kurtarmaz. Çünkü altı delik şişeye su doldurmaya çalışıyoruz. İçine girdiğimiz faiz sarmalı öyle CL katılım payının vs. yardımıyla kurtulabileceğimiz bir sarmal değildir.
Bütün bu tablonun sorumluları yöneticilik yapmış herkes sorumlu. Bazı arkadaşların sürekli insanlar üzeerinden tartışmasını da anlamıyorum. Şucu bucu olmakla çözülecek iş değil. Dursun da çözemez bu mantıkla Aysal da. İkisi de çözemediği gibi maddi olarak iyice gömüp gittiler ya da gidiyorlar. İsimleri tartışacak kadar zamanımız yok bence. Zaten kurtarıcı olarak beklenen isimler de tablonun vehametinden elini taşın altına koymuyorlar.
Biraz önce TV'de tesadüfen denk geldiğim Mehmet Ayan'ın da ifade ettiği gibi futbol kulübü yöneticilerinin suç işlercesine kötü yönettikleri ortamda devlet olmasa futbolculara çay ısmarlayacak para bulamayan kulüpler çöplüğü var Stadlarını Avrupa'dakinden farklı olarak devlet yapıyor, yayıncı kuruluşa 5 para etmez lige bu kadar parayı devlet rica ederek verdiriyor, sponsorların çoğu THY, Spor Toto, İddia, Ziraat Bankası vb. devlet kurumları, vergiler %90 oranında affediliyor yine devlet yapıyor. Ancak ekonomik durumun gösterdiği şu ki devlet de bu işi daha fazla taşıyamayabilir. Bütün bu tablo içinde aslında sadece mevcut parayı 4 işlem yaparak doğru harcaması gereken sorumsuz yöneticiler harcayamıyor. Kulüplerin yönetim formasyonu zaten değişmeli ve dernnek statüsünden başka bir yere geçmeli ama şimdilik konumuzu Galatasaray ile sınırlı tutalım. Biz de yukarıda saydığımız şekilde gelir elde eden bütün kulüplerden biriyiz.
Artık kulüp soyula soyula, kötü yönetile yönetile kuruluş amacı olan Türk olmayan takımları yenebileceği mecralara hemen her sene gidememe tehlikesi ile karşı karşıya. Bu herşeyden önce Ali Sami Yen'e hakarettir.
Popülist başarı ve transfer vaatleri ile bu sorun çözülmeyeceğine göre radikal tedbiler şarttır. Can yaksa da şarttır. Artık bu köprüden önceli belki de son çıkış.
Galatasaray küçülmelidir. Bu yarışmacılıktan doğrudan kopmak anlamına gelmez. Ama küçülmelidir. Bütün kulüpler öyle yapmalı. Başka türlü olmayacağı çok belli.
1. Galatasaray 65 milyon sınırı ile değil belki de 30 milyonla kurtulur. Bu yüzden çok radikal şekilde maaş tavanı maksimum 2 milyon euro sınırlandırılmalı.
2. Galatasaray futbol takımını 23-24 kişilik kadrodan fazla isimle doldurmamalı. Maaş ortalaması bu anlamda 1-1.5 milyon arasında tutulmalı. Yabancı sınırı kalkarsa bu durum gerçekleşemez buna engel olunmalı.
3. Maaşlar %100'e yakın oranda TL cinsine çevrilmeli.
4. Futbol dışında branşlar geçici süreli sadece öz kaynak ile sporcu kullanmalı, üst liglerde yarışmamayı dahi bir süreliğine göze almalı. Gerekirse 5 sene sadece alt yaş kategorileri ile ilgilenilmeli.
5. Gelir artırıcı marketing faaliyetleri en önemli odak noktası olmalıdır.
6. Bir üst maddede belirtilen marketing faaliyeti için taraftarın kulüp aidiyeti artırılmalıdır. Bunun için de atılacak en radikal adım Kulübün taraftara açılmasıdır. Lise devrelerinin birbirilerine ikram ettiği oyuncak olmaktan çıkmalıdır.
7. Kulübün satılması çözüm değildir. Mevcut ilkel yapısıyla da kalamaz. Tüm Türk kulüpleri gibi bizim için en uygun yönetim modelleri biraz Barcelona ama daha çok Bayern tarzı şirket ama kollektif sahiplik diye tabir edebileceğimiz metodlardır. Yönetim sadece gerekli profesyonelleri gerekli işlerin başına getirmekle ilgilenecek. Sürekli futbolculara abi yönetici gibi ilkel arayışlara girmemiz gerekmeyecek.
8. Taraftara küçülme çok net şekilde anlatılmalı ve taraftar da bu durumu kanıksamalıdır. Popülist baskıya ara vermek gerekir. 1-2 yıl katlanılacak ama gelecek on yıllar kazanılacaktır.
9. Riva ve Florya projeleri yukarıdaki sürece katkı verecek şekilde kullanılacak.
Bunlar olmaz ve hala taraftar popülizm, yönetim popülizm peşinde koşarsa, taraftar artık futbolcudan sonra yönetici fanlığına devam ederse korkarım ki daha çok UEFA sopası yeriz ve asıl olmamız gereken yerden uzakta kalırız. Yani ya Feda ya da Avrupa'ya veda!
Bundan sonra bize Messi, Ronaldo palavraları atan, yaşı geçmiş yıldız pazarlaması yapan hamaset sahiplerini değil gerçek dost olup acı reçete sunacak isimleri desteklemeliyiz.
Bütün bu tablonun sorumluları yöneticilik yapmış herkes sorumlu. Bazı arkadaşların sürekli insanlar üzeerinden tartışmasını da anlamıyorum. Şucu bucu olmakla çözülecek iş değil. Dursun da çözemez bu mantıkla Aysal da. İkisi de çözemediği gibi maddi olarak iyice gömüp gittiler ya da gidiyorlar. İsimleri tartışacak kadar zamanımız yok bence. Zaten kurtarıcı olarak beklenen isimler de tablonun vehametinden elini taşın altına koymuyorlar.
Biraz önce TV'de tesadüfen denk geldiğim Mehmet Ayan'ın da ifade ettiği gibi futbol kulübü yöneticilerinin suç işlercesine kötü yönettikleri ortamda devlet olmasa futbolculara çay ısmarlayacak para bulamayan kulüpler çöplüğü var Stadlarını Avrupa'dakinden farklı olarak devlet yapıyor, yayıncı kuruluşa 5 para etmez lige bu kadar parayı devlet rica ederek verdiriyor, sponsorların çoğu THY, Spor Toto, İddia, Ziraat Bankası vb. devlet kurumları, vergiler %90 oranında affediliyor yine devlet yapıyor. Ancak ekonomik durumun gösterdiği şu ki devlet de bu işi daha fazla taşıyamayabilir. Bütün bu tablo içinde aslında sadece mevcut parayı 4 işlem yaparak doğru harcaması gereken sorumsuz yöneticiler harcayamıyor. Kulüplerin yönetim formasyonu zaten değişmeli ve dernnek statüsünden başka bir yere geçmeli ama şimdilik konumuzu Galatasaray ile sınırlı tutalım. Biz de yukarıda saydığımız şekilde gelir elde eden bütün kulüplerden biriyiz.
Artık kulüp soyula soyula, kötü yönetile yönetile kuruluş amacı olan Türk olmayan takımları yenebileceği mecralara hemen her sene gidememe tehlikesi ile karşı karşıya. Bu herşeyden önce Ali Sami Yen'e hakarettir.
Popülist başarı ve transfer vaatleri ile bu sorun çözülmeyeceğine göre radikal tedbiler şarttır. Can yaksa da şarttır. Artık bu köprüden önceli belki de son çıkış.
Galatasaray küçülmelidir. Bu yarışmacılıktan doğrudan kopmak anlamına gelmez. Ama küçülmelidir. Bütün kulüpler öyle yapmalı. Başka türlü olmayacağı çok belli.
1. Galatasaray 65 milyon sınırı ile değil belki de 30 milyonla kurtulur. Bu yüzden çok radikal şekilde maaş tavanı maksimum 2 milyon euro sınırlandırılmalı.
2. Galatasaray futbol takımını 23-24 kişilik kadrodan fazla isimle doldurmamalı. Maaş ortalaması bu anlamda 1-1.5 milyon arasında tutulmalı. Yabancı sınırı kalkarsa bu durum gerçekleşemez buna engel olunmalı.
3. Maaşlar %100'e yakın oranda TL cinsine çevrilmeli.
4. Futbol dışında branşlar geçici süreli sadece öz kaynak ile sporcu kullanmalı, üst liglerde yarışmamayı dahi bir süreliğine göze almalı. Gerekirse 5 sene sadece alt yaş kategorileri ile ilgilenilmeli.
5. Gelir artırıcı marketing faaliyetleri en önemli odak noktası olmalıdır.
6. Bir üst maddede belirtilen marketing faaliyeti için taraftarın kulüp aidiyeti artırılmalıdır. Bunun için de atılacak en radikal adım Kulübün taraftara açılmasıdır. Lise devrelerinin birbirilerine ikram ettiği oyuncak olmaktan çıkmalıdır.
7. Kulübün satılması çözüm değildir. Mevcut ilkel yapısıyla da kalamaz. Tüm Türk kulüpleri gibi bizim için en uygun yönetim modelleri biraz Barcelona ama daha çok Bayern tarzı şirket ama kollektif sahiplik diye tabir edebileceğimiz metodlardır. Yönetim sadece gerekli profesyonelleri gerekli işlerin başına getirmekle ilgilenecek. Sürekli futbolculara abi yönetici gibi ilkel arayışlara girmemiz gerekmeyecek.
8. Taraftara küçülme çok net şekilde anlatılmalı ve taraftar da bu durumu kanıksamalıdır. Popülist baskıya ara vermek gerekir. 1-2 yıl katlanılacak ama gelecek on yıllar kazanılacaktır.
9. Riva ve Florya projeleri yukarıdaki sürece katkı verecek şekilde kullanılacak.
Bunlar olmaz ve hala taraftar popülizm, yönetim popülizm peşinde koşarsa, taraftar artık futbolcudan sonra yönetici fanlığına devam ederse korkarım ki daha çok UEFA sopası yeriz ve asıl olmamız gereken yerden uzakta kalırız. Yani ya Feda ya da Avrupa'ya veda!
Bundan sonra bize Messi, Ronaldo palavraları atan, yaşı geçmiş yıldız pazarlaması yapan hamaset sahiplerini değil gerçek dost olup acı reçete sunacak isimleri desteklemeliyiz.
Son düzenleme: