Türkiye'de o kadar rakipsiz ki en bıkmış haliyle bile yakasından tutup zirveden indirecek adam yok piyasada. Ama modern futbolda, Avrupa arenasında da o kadar geri kaldı artık. Şampiyonlar Ligi'nde rakibimiz olması gereken-olacak takımların oynadığı topa bakın, bizimkine bakın. Bunun sadece kadro kalitesiyle filan da ilgisi yok. Sistemsizliğimiz, ezbere dönüşmüş bireysel oyunumuz yüzünden geçen sene Bundesliga'nın neredeyse Play-out takımına karşı 2 hedef maçta oynadığımız oyun da ortada, ölmüş Moskova'ya karşı Uefa maçında güç bela averaja oynamamız da, İstanbul'a bebe belik gelen Benfica'ya verdiğimiz tur da. Açıkcası hoca bilhassa son sezonu resmen oto pilotta oynattı, teknik direktör olarak saha içine taktiksel dokunuşu çok sınırlı. 30 yıllık kariyerin verdiği tecrübenin getirdiği oyunculara dokunmadaki becerisiyle 2 yıldır Türkiye'de kupa bırakmadı ama Avrupa'da bireysel performanstan ziyade sistem fark yarattığı için de Türkiye-Avrupa performansımız en azından başarı anlamında gece-gündüz kadar fark yaratmaya başladı. Hocanın bundan sonra kendini değiştirip 2000'lerdeki gibi bir sistem yaratacağıma inancım yok, umuyorum ondan sonra bayrağı alacak adam Galatasaray'ı kuruluş misyonu olan Türk olmayan takımları yenmek hedefine daha ivedilikle taşımaya mahir bir isim olur.
Bu arada bu adam 1.5 senede Türkiye'de 4. kupasını kazandı. Çoğu teknik direktörün ömrü hayatında gördüğünden fazlasını. Ama biz Galatasaray'ın Türkiye'yle sınırlı kalmayıp Avrupa'ya açılan pencere olmasını da bizahiti Fatih hocayla öğrendik. Maalesef hoca futbola bakışındaki tekdüzelikle kendi standartlarının, kendi bir zamanlardaki hedeflerinin de gerisinde kaldı. Son 2 yaz transfer sezonundaki kabızlıklara rağmen hala Albayrak'la sarmaş dolaş olması da kusura bakmayın ama bu yetersizliklerde Fatih Terim'e karşı empati yapmamı çok daha zorlaştırıyor. Olacağından değil de inşallah bir mucize olur, Fatih hoca 2000'lerdeki taktiksel becerisini, Avrupa vizyonunu bir şekilde yeniden kazanır. Türkiye'de çok takım taraftarı şu başarı için cebindeki iki kuruşu kulübüne verir ama Galatasaray taraftarı, bir koca sezondaki tek hedefi iç sahada derbi kaybetmemek olan rakiplerinin aksine gelen kupayla bile tatmin olmaz. Galatasaray'ı Türkiye'nin diğer kulüplerinden ayıran bu eleştirel kültürü, doymak bilmez başarı alışkanlığı bu coğrafyada farkı yaratan en önemli etmendir. İnşallah gözle görülür şekilde en kötü halimizle bile domine ettiğimiz Türk futbolu gibi Avrupa yolunda da ciddi hamleleri yaparız artık. Zira ülkedeki futbol yoksunluğu da bu kadar ortadayken yerel başarılar bir süre sonra yetmemeye başlayacak.