İnsanı başarıya götüren en büyük motivasyonlardan biri hedeftir. Hedefi olan ve o hedefe yönelik ciddi çalışmalar yapan insanların başarılı olduğu görülmektedir. 2010 yılından 2016’ya kadar uzay tenisi oynayan Novak Djokovic’in 2016 yılının haziran ayında eksik olan tek kupası Roland Garros kupasını havaya kaldırdıktan sonra pek bir amacı kalmamış gibi görünüyordu. Tabi olimpiyatlarda altın madalyayı saymazsanız. Bir "winner" ın motivasyonu biterse kendi de biter. Biz böyle bir çöküş izledik bir sene boyunca!
Geçen sezonki başarısızlığı elbette sadece motivasyonsuzluğa bağlamıyoruz. Hepsinden önemlisi Novak büyük bir sakatlık geçirmişti. 2017’de dirseğindeki sorun baş göstermişti. Bu sakatlığıyla birlikte tamamen boşluğa düşmüş tükenme noktasına varmıştı. Novak Djokovic’teki bu düşüş herkes tarafından sorgulanmaya başlamıştı. Hatta eşi Jelena ile sorunları olduğunu bu performans düşüklüğüne sebep eşi gösteriliyordu. Bu iddialar komik ve asılsızdı. Djokovic hem mental olarak yorgundu hem de dirseğinden sakattı. 2017 yılının ikinci yarısında nadasa bıraktı kendini. Şubat ayında da dirseğinden ameliyat oldu.
Bu ameliyattan hemen bir ay sonra şaşırtıcı bir şekilde kortlara geri döndü. Onu Indian Wells’te gören herkes küçük bir şok geçirmiştir. Ameliyat sonrası ilk ATP1000 turnuvası olan Indian Wells. . . Beklenen oldu ve ikinci turda dünya sıralamasında ilk yüzde bile olmayan Taro Daniel isimli rakete yenilmişti. Ameliyat sonrası ilk turnuva olduğu düşünürsek bu yenilgi kabul edilebilirdi. Ancak hemen iki hafta sonra Miami Açık’ta da çöküşü devam etti. Yine ikinci turda Benoit Paire’ye karşı turnuvaya veda etti. Bu çöküşü kimse beklemiyordu. Hepsinden önemlisi bu inat ve ısrarının onun sakatlığını nüksettirecek olma ihtimali herkesi meraklandırıyordu.
Kariyerinin en zayıf olduğu toprak sezonunda toparlanmasını beklemek saflık olurdu. Her ne kadar Monte Carlo’da ilk iki turu geçince “bu sefer toparlanacak herhalde” dediysek de üçüncü turda A sınıf bir tenisçi olan Dominic Thiem’e karşı kaybetti. Kabuk maalesef devam edecekti. Zira beklenen oldu ve sonrasında Barcelona’da yine ilk turdan elendi. Ardından Madrid’te ikinci turda elendi. Bu yenilgiler kendisini dünya sıralamasında 22. liğe kadar düşürmüştü.
Ancak İtalya kendisine biraz iyi geldi. İtalya Açık’ta biraz toparlandığını gördük. Toprak kortta tüm zamanların en iyisi Rafael Nadal’a karşı yarı finalde kaybetmesi çok da eleştirilecek bir sonuç değil. Üstelik böylesi kötü başlayan sezonda. Toprak sezonun finali Roland Garros’ta da çeyrek finali görmesi çim sezonu için umut vericiydi.
Ve Djokovic’in geri döndüğünün işareti olan Wimbledon zaferi. Her ne kadar kimileri tarafından rakipleri küçümsense de Djokovic 2014 yılındaki performansını hatırlatan oyunuyla Wimbledon’da kupayı kaldırdı. Unutulmaması gereken bir şey vardır ki Grand Slamler'de kötü oyuncu yoktur!
Ardından Cincinati zaferi ve Amerika Açık şampiyonluğuyla Novak Djokovic’in geri döndüğü ortadadır. Bu yükseliş Şangay şampiyonluğu ve Paris finaliyle devam etti.
Ve büyük final Londra. . .
Çocukluğunda gündüz tenis oynayıp, geceleri bombalarla yaşam mücadelesi veren bu adam, kariyerinin ikinci dönemine merhaba dedi. Bu gece Londra’daki büyük finale çıkarak Novak Djokovic kariyerine kaldığı yerden devam ettiğini bizlere göstermiştir. Bir senelik yokluğun sonunda Novak Djokovic geri dönüşünü bu finalle kanıtlamıştır. Bu geceki şampiyonluğun en büyük favorisi ve geçen hafta yeniden dünya bir numarasına yükselen Djokovic için artık yeni bir hedef ve motivasyon gerekliydi. O da tüm zamanların en çok kupa ve grand slam kazanan ismi Roger Federer’i geçmek. Her şey yolunda giderse bu mümkündür. Bizim merak ettiğimiz şey bunun gerçekleşip gerçekleşmesi değil, bunun ne kadar kısa sürede gerçekleşeceğidir.
MK