Anlayabildiğim kadarı ile vagen düşünceye ve beslenme tarzına sahip olanların sunabildiği en makul gerekçe, etini yedikleri havvana karşı vicdanı sorumluluk hissetmeleri..
Ben bu konuyu abartarak süt ve hatta süt yan ürünleri olan yoğurt, peynir vs, ve en garibi de tavuk kaynaklı olduğu için yumurtaya dahi ambargo uygulayarak tüm hayvansal kaynaklı ürünlere kadar genişletene dahi rastladım. Kendisine vagenliğin temel kaynağının ürünü tüketilen hayvanın öldürülmek zorunda kalınan besin türlerinin belki mantıklı olabileceğini ama süt ve yumurta gibi doğal üretimlerinin vagenlik sınırına dahil etmenin aynı kapsama girmeyeceğini anlatmaya çalışsakta nafile sonuçlar çıktı.
Ama anlayamadığım kadarı ile de eti tüketmemenin gerekçesi gıdası tüketilen hayvanın öldürülüyor olması ise, mesele de sadece canlının hayat hakkına değer vermekse, maydanoz u bacaklarından keserken sakatlamıyor veya bir süreci başlatarak öldürmüyor muyuz, ve hatta öldürmek bir yana yaprakları diri olanları da seçerek canlı canlı ağzımızda ezerek vahşet yaşatmıyor muyuz. Belgesellerde avcı hayvanların avladıkları hayvanları bazen boğazlayıp öldürmeden böğürterek yemeye başlamasında ki iç burukluğumuzu düşünürsek maydanozun canı yandığı için çığlık atamaması bizim de aynı işi yaptığımız gerçeğini değiştirir mi.
Bitki yeme işini vagen olan yada olmayan herkes yapıyor. Burası çelişki değil mi...
Bence gerçek olan şudur ki, hayati dengenin devamı için doğal olarak oluşmuş bir beslenme zinciri mevcuttur. Canlıları bu günlere taşıyanda bu zincirin devamlılığındaki istikrardır.
Hayvanların ölümü üzerinden kendisini bu kıyımın bir parçası yapmadığını düşünerek, kendisini bu konuda vicdanı yönden rahat tuttuğunu düşünenlerin bu tercihlerini de saygıyla karşılamak lazım...
Çünkü biz insanız ve diğer canlıların büyük çoğunluğundan farklı olarak yaşadığımız olayları sadece canlı olmanın gereği olan içgüdüsel olarak değil, önce aklımızla tartıp, sonra da mantığımızla tercihler ve hatta değişik alternatifler üretebilme kapasitesine sahibiz. Bu bizim kendi topluluğumuzdaki doğal ve kaçınılmaz olarak ürettiğimiz çeşitliliğimizdir.
Burada asıl önemli nokta ise kendimiz yarattığımız bu farklılıklarımıza ne kadar saygı duyacağımız, veya ne kadar katlanabileceğimizdir.